tag:blogger.com,1999:blog-54812274464656353092024-02-21T08:38:55.072-08:00BilgiBizdeAradağınız Her BilgiAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.comBlogger54125tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-3712167313786627632015-05-14T06:59:00.003-07:002015-05-14T06:59:43.872-07:00Hayatın Başlangıcı ve Evrim<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hayatın Başlangıcına Ait Görüşler</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsanoğlu, aklının mevcudiyeti gereği ben neyim, hayat nedir, hayat nasıl başlamış olabilir gibi soruları kendine sormuş ve bu sorulara elindeki verilerle cevap aramıştır. Hayatın başlangıcına ait görüşler bir anlamda bilimdeki ilerlemelinin başlangıcı gibidir. İşte bu görüşlerden bazıları şunlardır:</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Abiyogenez hipotezi</li>
<li>Biyogenez hipotezi</li>
<li>Panspermia (kozmik) Hipotezi</li>
<li>Ototrof hipotezi</li>
<li>Hetetrof hipotezi</li>
<li>Yaratılış görüşü</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. Abiyogenez hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çok eskide bazı canlıların, kendiliğinden cansız maddelerden oluştuğuna inanılmıştır. Örneğin kokutmuş etten kurtçukların, balıklardan sivrisineklerin, çamur halindeki topraktan kurbağaların ve timsah yavrularının, suyu kurumuş bir havuzun dibindeki toprak ve cansız maddelerden yağmurdan sonra değişik tür canlıların meydana geldiği ileri sürülmüştür. Kısaca bu görüşün özü tüm canlıların kendiliğinden ve cansız maddelerden aniden ortaya çıktığıdır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Abiyogenez hipotezi kontrollü deneylerle desteklenmemiş ancak yine de uzun süre bu hipoteze inanan insanlar olmuştur. Bu hipotez, Francesso Redi tarafından çürütülmüştür. Redi'nin yaptığı kontrollü deney şöyledir. Birkaç cam balona et suyu, saman suyu ve şekerli su konmuştur. Deneydeki kontrol gruplarının ağzı açık, deney gruplarının ise ağzı kapalı tutulmuştur. Kontrol gruplarında canlı oluştuğu halde deney gruplarında canlı oluşmamıştır. Bu deney çok sağlıklı olmadığı halde Abiyogenez görüşüne karşı ilk olarak ortaya atılan eleştiridir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Daha sonra <strong>Pasteur</strong> da bu konuda deney yapmıştır. Pasteur, et suyundaki kurtçukların oluşmasının kendiliğinden olup olmadığını, kurtçukların çeşitli sineklerin yumurtalarından geliştiğini kanıtlamıştır. Pasteur deneyi şu şekilde yapmıştır:</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Çok sayıdaki cam balona et suyu, şekerli su ve samanlı su koymuştur.</li>
<li>Bu balonların boyunlarını ısıtarak kuğu boynu haline getirmiştir.</li>
<li>Balondaki sıvıyı ısıtarak sıvıda bulunması muhtemel canlı organizmaların veya yumurtaların ölmesini sağlamıştır.</li>
<li>Bu balonlardan bir kısmını Fransa'daki Mont Blan Dağı'nın zirvesine, bazılarını ise evinin bahçesine bırakmıştır.</li>
<li>Dağın zirvesine bırakılan balonlarda canlı gözlenmediği halde, bahçedeki balonların bazılarında canlılar gözlenmiş, bazılarında ise gözlenmemiştir. </li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Pasteur'un görüşünün özeti şudur. Hava ile beraber gelen mikroorganizma veya yumurtalar cam balonun boyun kısmını aşarak besine ulaşamazlar. Bu yüzden cam balonda canlılar çoğalmaz. Ancak çok kirli bir ortamda bazı mikroorganizma ya da yumurtalar kuğu boyunlu kısmı aşarak besine ulaşır. Sonuçta canlılar kendiliğinden oluşmuyor daha önce var olan canlılar hava ile birlikte besin karışımına geçiyor ve kurtlanma meydana geliyor. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Pastörizasyon</strong>: Besin maddelerinin uygun şekilde ambalajlanıp kaynar suda 15 - 25 dakika bekletilmesi işlemidir. Bu uygulama ile besinin içerebileceği organizmalar öldüğü ve atmosferle teması kesildiği için bozulmadan uzun süre kalması sağlanır. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
2. Abiyogenez hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Redi ve Pasteur canlıların kendiliğinden oluşmadığını ileri sürdüler. Bu görüşe Biyogenez denir. Biyogenez, canlının nasıl ortaya çıktığını açıklayan bir hipotez değildir. Sadece Abiyogenez görüşünün geçersiz olduğunu kanıtlayan karşı bir görüştür. Abiyogenez hipotezini bilimsel olarak Pasteur çürütmüştür. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
3. Panspermia hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu görüşe göre dünyadaki hayat uzaydan gelen canlı tohumları veya sporları ile başlamıştır. Bilim kurgu olarak kabul edilen bu varsayım, uzay araştırmalarının özellikle incelenen konularından birisi olmuştur. Bu hipotezin tutarlı olmayan yönleri vardır. Uzaydan dünyada çeşitli şekillerde ulaştığı varsayılan tohum veya sporlar uzay boşluğundaki radyasyon enerjisini, çok değişken olan sıcaklık ve basınç değişimlerini nasıl geçmişlerdir? Çünkü bilimsel veriler hiçbir canlının bu değişimlere dayanamayacağı yönündedir. Ayrıca bu spor veya tohumlar söz konusu gezegenlerde nasıl oluşmuşlardır veya canlılık buralarda nasıl başlamıştır? Panspermia hipotezi bu sorulara mantıklı cevap vermekten yoksundur. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
4. Ototrof hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu görüşe göre ilk canlılar ototrof olarak beslenmişlerdir. Yani hayatı başlatan canlılar kendi besinlerini kendileri üretmişlerdir. Bu görüşün de çeşitli tutarsız yönleri vardır. Ototrof olarak beslenen canlıların gelişmişlik derecesi yüksektir. Yani ototrof canlılar, karmaşık yapılı canlılardır. Oysa ilk canlının çok basit yapılı olması gerekir. Ayrıca bu ototrof canlıların nasıl ortaya çıktığı da bu hipotezle ortaya konulmamıştır. Bu tutarsızlıklardan ötürü ototrof hipotezi de tutarsızdır. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
5. Hetetrof hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu hipotez, ilk oluşan canlıların basit yapılı ve hetetrof olduğunu iddia eder. Canlı oluşumundan önce dünyanın oluşumunu açıklar yani dünyanın oluşumu sırasında kimyasal bir evrim görüldüğünü ve bir defaya mahsus özel koşullarda canlının kendiliğinden oluştuğunu ileri sürer. Bu görüşe göre evreler şu şekilde gerçekleşmiştir. Yer kabuğu soğurken atomlar radyasyon enerjisi ve sıcaklığın etkisiyle inorganik molekülleri meydana getirmiştir. Bu moleküllerin tümü ilkel atmosferdir. İlkel atmosferden ultraviyole ışınları geçerken bu karışım aminoasit veya yağ asidi gibi basit moleküllere dönüşmüştür. Basit organik moleküller, ılık sularda birleşerek protein ve yağ gibi kompleks molekülleri oluşturmuştur. Kompleks moleküller, basit organik molekülleri çekerek <b>koaservat</b> denilen organik madde yığınlarına dönüşmüşlerdir. Koaservatların en gelişmiş ve ağır olanları suların biraz derinliklerinde ilkel hetetrof canlıyı meydana getirmiştir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hetetrof hipotezine göre, bundan sonraki gelişmeleri adım adım şöyle sıralayabiliriz:</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>İlk olarak çekirdeksiz, kalıtsal maddelerin sitoplâzmaya dağılmış olduğu hetetrof prokaryotlar ortaya çıkmıştır. </li>
<li>Ribozom ve çekirdek zarı ortaya çıkmıştır. </li>
<li>Kloroplastlar oluşmuştur. </li>
<li>Mitokondri ve diğer hücresel organeller meydana gelmiştir. </li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnorganik maddelerden organik maddelerin oluşumu herkesçe kabul edilen bir deneyle ispatlanmıştır. Stanley Miller ilkel atmosferde bulunduğu varsayılan CH<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">4</span>, NH<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>, H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span> ve H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>O karışımını hazırlayıp bir deney düzeneğinden geçirmiştir. Birkaç gün sonra canlıların yapısına katılan birçok bilişeğin ve bazı aminoasitlerin oluştuğunu gözlemiştir. Bu deney cansız ortamda kendiliğinden organik moleküllerin oluşabildiğini kanıtlamaktadır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="miller deneyi" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/miller-deneyi.gif" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
6. Yaratılış hipotezi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu görüş, bütün canlıların Allah tarafından yaratıldığını kabul eder. Bütün canlı çeşitleri ayrı ayrı yaratılmıştır. Canlı türlerinde ufak tefek değişmeler olmasıyla birlikte bir tür tamamen başka bir türe dönüşemez. Canlı ve cansızın hepsini var edicisi yüce bir güçtür. Dünyanın yaratılışı bir kez olmuştur ve insanlar tarafından gözlenemeyecek bir olaydır. </div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Evrimle İlgili Görüşler</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılarda uzun zaman içerisinde meydana gelen ve yeni türlerin oluşumuyla sonuçlanan olaylara evrim denir. Evrim görüşüne göre,</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Tür sayısı sabit olmayıp değişmektedir.</li>
<li>İlk canlı türleri basit yapılıdır ve basitten karmaşığa doğru bir değişme söz konusudur.</li>
<li>Bugün yaşayan türlerin hepsi bir veya birkaç türün zamanla değişiminden meydana gelmiştir.</li>
<li>Canlıların evrimleşme hızı ortam şartlarının değişim hızıyla paralellik gösterir.</li>
<li>Körelmiş organların eski haline dönmesi mümkün değildir.</li>
<li>Kısır bireylerin evrimsel açıdan önemi yoktur.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Evrim teorisinin temelini Lamarck ve Darwin'in hipotezleri oluşturmuştur. Lamarck'ın evrimle ilgi görüşleri genel anlamda iki başlık altında toplanabilir. Bunlardan ilki kullanma ve kullanmama ikincisi ise kazanılan özelliklerin kalıtım yoluyla oğul döllere geçmesidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Lamarck'a göre, hayvanların çevre koşullarına göre bazı organları çok görev yapar ve gelişir; bazı özellikleri ise kullanılmadığı için körelir. Özelliklerin değişmiş hali oğul döllere geçer. Bu olayların yıllarca sürmesi sonucunda yeni türler ortaya çıkar. Kullanılan özelliklerin gelişmesi kullanılmayan özelliklerin ise körelmesini <strong>modifikasyon</strong> olarak adlandırırız. Modifikasyon, çevrenin etkisiyle canlılarda görülen kalıtsal olmayan özelliklerdir. Bu açıdan bakıldığında Lamarck'a ait olan kazanılan özelliklerin kalıtımı hipotezi geçersizdir. Çünkü modifikasyonlar kalıtsal değildir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Darwin'in görüşleri</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların evrimiyle ilgili çok sayıda gözlem yapan İngiliz bilim adamı Charles Darwin görüşlerini "türlerin kökeni" adlı eserinde yayınlamış ve doğal seçilim teorisini ortaya atmıştır. Doğal seçilim veya doğal seleksiyon teorisini ana hatları şu şekildedir. Canlılar sayıca geometrik dizi gibi artma halinde olduğu halde bir türdeki artma sınırlıdır. Bir türe ait bireyler kalıtsal özellikleri bakımından farklılık gösterirler. Canlılar yaşayabilmek için aralarında karşılıklı olarak besin, alan gibi konularda mücadeleye girerler. Çevreye uygun varyasyonlara sahip bireyler hayatta kalır. Sahip olmayanlar ise ölerek elenir. Dolayısıyla çevreye en iyi uyum gösteren ayakta kalır. Farklı ortamların koşulları da farklı olduğundan özelliklerin seçimi de her ortamda farklı olur. Bu farklı seçimler ve birçok döl boyunca meydana gelen uyumlar bir zaman sonra yeni türlerin oluşmasını sağlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Darwin canlılardaki varyasyonların nedenlerini açıklayamamış ve bunun canlıların iç özelliği olduğu kabul etmiştir. Bir tür içinde çeşitlilik olduğu için çevre bazı varyasyonları seçer bazılarını da eler. Seçme ve eleme sonucunda çevreye uygun özellikler seçilir. Buna <strong>adaptasyon</strong> denir. Eşeyli üreme, mayoz bölünme ve krossing-over ve kalıtsal mutasyonlar gibi faktörler bir tür içerisinde varyasyonlara neden olur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Darwin'e yapılan eleştiriler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Aynı türe ait bireylerin veya aynı populasyonda yaşayan bireylerin birbirinden farklı özellikler taşıması doğaldır. Çünkü mayoz bölünmenin temel amaçlarından biri krossing-over ile çeşitliliği arttırmaktır. Bu çeşitliliğin yeni bir tür oluşturabilmesi çok zordur. Bütün canlılarda ortak bazı özelliklerin olması onların aynı atadan evrimleştiğini kanıtlamaz. Ayrıca mutasyonların çok büyük bir kısmı öldürücüdür. Yani mutasyonlara bağlı değişmelerin yeni türler meydana getirmesi pek tutarlı değildir. İnsanın başka canlılardan geldiğine dair yeterince delil yoktur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu tür eleştiriler Darwin'in teorisine karşı yapılmıştır. Ancak bilim dünyasında bu konu hâlâ tartışılmaktadır. Canların evrimini destekleyen katınlar da mevcuttur. Canlı fosilleri de evrim teorisini desteklemektedir. Şimdi bu kanıtlardan bazılarını ele alalım.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sınıflandırma verileri</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sınıflandırma canlılar arasındaki akrabalık derecelerine göre yapılmakta ve her zaman homolog organlar esas alınmaktadır. Canlıların âlemden türe doğru hiyerarşik bir biçimde dizilişi evrime kanıt olarak gösterilmektedir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Morfolojik benzerlikler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların homolog organlarının karşılaştırılmasıyla elde edilen kanıtlardır. Omurgalılardaki sırt ipliği, körelmiş veya iz halinde kalmış olan yirmi yaş dişleri, kör bağırsak, kuyruk sokumu ve kulak kaşı gibi yapılar evrimi destekler niteliktedir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Embriyolojik kanıtlar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılardaki embriyolojik gelişimde benzerlikler vardır. Örneğin balık, tavuk, domuz gibi hayvanların embriyolarının erken evreleri birbirine çok benzer. Gelişim ilerledikçe bu özelliklerin birçoğu kaybolur. Bir canlının embriyolojik gelişimi sırasında ilk önce şubeye ait özellikler ortaya çıkar. Tür ve bireye ait özellikler ise en son ortaya çıkar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Bunların dışında hayvan türlerindeki kan proteinlerinin benzerliği, hayvanların evcilleştirilmesi ve canlıların hücresel yapılarının benzerlik göstermesi gibi özellikler evrim teorisini destekler niteliktedir.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-61000045766671265592015-05-14T06:59:00.001-07:002015-05-14T06:59:13.508-07:00Hücre Bölünmeleri<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hücre Bölünmesi</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılarda büyüme, gelişme ve üreme hücrelerinin çoğalması ile gerçekleşir. Hücre çoğalması iki şekilde olur. Bunlar mitoz ve mayoz hücre bölünmeleridir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mitoz Bölünme</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu bölünmeyle ana hücredeki materyali eşit şekilde ve aynı nitelikte olmak üzere yavru hücreye aktarılır. Çok hücreli canlılarda büyüme, dokuların yenilenmesi ve rejenerasyon (onarım) mitoz bölünmeyle gerçekleşir. Tek hücreli canlılarda mitoz bölünme aynı zamanda üremeyi sağlar. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hücre belirli bir büyüklüğe eriştiği zaman mitoz bölünmeyle ikiye bölünür. Böylece hücre, hacmine oranla yüzeyini büyütmüş olur. Büyük bir yüzeyle madde alış verişi, artık maddelerin atılması daha hızlı gerçekleşir. Bu da hücre açısından iyi bir şeydir. Belirli bir büyüklüğe ulaşan hücrede bölünme çekirdekte başlar ve önce kalıtım maddesi iki katına çıkar. Daha sonra sitoplâzma bölünerek aynı nitelikte iki yavru hücre oluşur. Mitoz bölünmenin temeli bütün canlılarda aynıdır. Fakat bölünmenin süresi canlıdan canlıya farklılık gösterebilir. Örneğin yumurta hücresi yarım saatte bir olmak üzere çok hızlı mitoz bölünme geçirirken bu süre ortalama 20 saat kadardır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mitoz bölünmenin gerçekleşmesi için hücrenin belirli bir büyüklüğe ulaşmasının şart olduğu ve hücrenin mutlaka çekirdek taşımasının gerektiği yapılan deneylerle ispatlanmıştır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mitoz bölünme çok hücreli canlılarda büyüme, gelişme, yenilenme ve onarım, tek hücrelilerde ise üremeyi sağlar. Bölünme sonrası aynı kalıtsal özelliklere sahip iki tane yavru hücre oluşur. Kromozom sayısı bölünmeden sonra sabit kalır. Önce çekirdek bölünmesi sonra da sitoplâzma bölünmesi ile süreç tamamlanır. Hücre mitoz bölünmeye başlamadan önce interfaz denilen bir hazırlık devresi geçirir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Çekirdek Bölünmesi (Karyokinez)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>İnterfaz</strong>: Bu evrede protein ve ATP sentezi artar. DNA ve sentrioller kendisini eşler. Her kromozom bir çift özdeş kromatid haline dönüşür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Profaz</strong>: Kromatin iplikleri kısalıp kalınlaşır. Devrenin sonunda doğru çekirdek zarı ve çekirdekçik eriyerek tamamen kaybolur. Hayvansal hücrelerde sentriollerden, bitkisel hücrelerde ise kutuplardan kaynaklanan iğ iplikleri oluşmaya başlar. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Metafaz</strong>: Çiftler halindeki kromatidler hücrenin ekvator düzlemine dizilmiş ve sentromerlerinden iğ ipliklerine tutunmuşlardır. Kromatidler çok belirgindir. Çekirdek zarı ve çekirdekçik yoktur. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Telofaz</strong>: Her kutupta birer çekirdek zarı ile çekirdekçik oluşur. Kromatidler belirginliğini kaybeder. Bu şekilde çekirdek bölünmesi yani karyokinez tamamlanmış olur. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sitoplâzma Bölünmesi (Sitokinez)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çekirdek bölünmesinden sonra hücrenin ortasından, her bölgeye birer çekirdek geçecek şekilde bölünmesidir. Her çekirdek hücrenin bir tarafında yer alır. Hayvan hücresinde hücre gövdesi boğumlanarak ortadan ikiye ayrılır. Bitki hücresinde hücre çeperi olduğu için ara lamel oluşumuyla sitokinez tamamlanmış olur. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvan hücresinde görülen sentrozom eşlenmesi bitkilerde görülmez. Çünkü bitkilerde bu organel mevcut değildir. Bu nedenle hayvan hücresinde iğ iplikleri sentriollerin üzerinde oluşurken bitki hücresinde ise kutuplarda iğ iplikleri oluşur. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mayoz Bölünme</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Eşeyli üreyen canlılarda görülür. Mayoz bölünme sonucu oluşan hücrelere eşey hücresi ya da gamet denir. Yumurta, sperm ve polen gibi hücreler birer gamettir. Mayoz bölünme geçiren hücreler 2n kromozomludur ancak bölünme sonrasında ortaya çıkan hücreler n kromozomludur. Yani mayoz bölünme kromozom sayısını yarıya indirir diyebiliriz. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-38510990554329038022015-05-14T06:58:00.001-07:002015-05-14T06:58:42.456-07:00Ekoloji<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
I. Populasyonlar ve Özellikleri</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir türün doğanın belirli bir bölgesine yerleşerek oluşturduğu topluluğa <strong>populasyon</strong> denir. Bir populasyonda sadece bir türün bireylerinin bulunmasına rağmen aynı türe ait bireyler farklı populasyonları oluşturabilirler. Örneğin farklı iki adada yaşayan aynı türe ait canlılar iki ayrı populasyonu oluşturur. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. Populasyon Büyüklüğü</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir populasyonu oluşturan bireyler ölse bile populasyonlar yeni oluşturulan bireylerle devam eder. Böylece populasyonlar devam ederken ayrıca büyüyebilir veya küçülebilir. Belli bir zamanda populasyonu oluşturan birey sayısına <strong>populasyon yoğunluğu</strong>denir. Populasyonun büyüklüğü temelde üç etkenin kontrolündedir. Bu etkenler; doğum oranı, ölüm oranı ve göçlerdir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Doğum oran</strong>ı: Bir populasyona belli bir zaman dilimiyle üreme yoluyla katılan yeni bireylerin oranı doğum oranını verir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Ölüm oranı</strong>: Belli bir zaman diliminde populasyondan ölüm sonucu çıkan bireylerin oranına denir. Bireyler dış etkenler olmasa dahi yaşlanıp ölecekleri için bu oran her zaman vardır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Göçler</strong>: Bir yılda populasyona göç yoluyla giren ve populasyondan göç yoluyla çıkan bireyler arasındaki fark göç faktörü olarak tanımlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Eğer bir populasyon verdiği göçten daha fazlasını alıyorsa bu populasyonun göç açısından büyüdüğünü söylebiliriz. Tersi için de bu populasyon göç açısından küçülüyordur. Aynı şekilde doğum oranı populasyonu büyütürken ölüm oranı populasyonu küçülten bir değişkendir. Bir populasyon çok göç veriyorsa ve ölüm oranı da artıyorsa bu populasyon yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olabilir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
2. Populasyondaki Değişimler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Belirli şartlarda populasyında bulunabilen en yüksek fert sayısına <strong>populasyon taşıma kapasitesi</strong> denir. Populasyonların geleceği yaş dağılımlarıyla doğru orantılıdır. Bir populasyonda genç bireyler çoğunluktaysa populasyon gelişiyor denilebilir. Eğer genç ve yaşlı bireyler eşitse populasyon dengede, yaşlı fertler fazlaysa populasyon gerilemekte ve küçülmektedir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
3. Populasyonların Dengelenmesi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tabiat şartlarının normal seyrettiği durumlarda her populasyon belli bir zaman periyodunda dengelenir. Bu süre her tür için farklılık gösterir. Bazı türler için bir gün, bazılarında bir mevsim bazılarında ise on yıl sürebilmektedir. Populasyondaki bu dengelenmeler düzenli ve devirli olabileceği gibi yabancı türlerin bölgeye girmesiyle ani artmalar veya azalmalar şeklinde de olabilir. Populasyonların dengelenmesi etkileyen faktörler dört grupta toplanabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<strong>Yoğunluğa bağlı faktörler</strong>: Populasyonun bulunduğu bölgenin belli bir taşıma kapasitesi vardır. Bu kapasitenin üst sınırına gelindiği zaman populasyonu oluşturan bireylerin göç etmesiyle veya doğum oranı azaltılarak denge noktasına ulaşır. Yoğunluğa bağlı faktörlerin etkisi fareler üzerinde yapılan deneyle ile ispatlanmıştır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-17079768679199818172015-05-14T06:57:00.003-07:002015-05-14T06:57:37.753-07:00Hücrede Zarından Madde Geçişleri<h1 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 21px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hücre Zarından Madde İletimi</h1>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hücrelerin hayati faaliyetlerini yerine getirebilmesi ve canlılıklarını sürdürebilmesi için madde alış verişi yapmaları gerekir. Bu alış veriş hücre zarı aracılığıyla gerçekleştirilir. Hücre zarı yeterince küçük molekülleri geçirebilirken büyük olanları geçiremez. Sonuçta bu maddelerin hücre içine alınmasında veya atılmasında çeşitli yollar vardır. Bu yollardan enerji harcanmayanlarına pasif taşıma, enerji harcananlarına ise aktif taşıma denir. İsim olarak aktif taşıma hücre zarından geçebilecek maddelerin enerji harcanarak geçirilmesi olayıdır. Daha büyük maddelerin taşınmasında aktif olarak enerji harcandığı halde bunları endositoz ve ekzositoz olarak adlandırırız. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Pasif Taşıma</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlı - cansız bütün hücrelerde görülebilir. Yani bir hücrede pasif taşıma olması canlılığının delili değildir. Pasif taşıma sırasında enerji harcanmaz. Maddeler fizik kuralları gereğince hareket ederler. Hareket yönü çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğrudur. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Difüzyon</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Herhangi bir maddenin (katı, sıvı, gaz) çok yoğun olduğu ortamdan daha az yoğun olduğu ortama madde parçacıklarının gelişigüzel hareketi sonucu geçişidir. Difüzyon sırasında enerji harcanmaz. Moleküller kendi enerjileriyle rastgele hareket eder. Örneğin, kapağı açılan parfüm şişesinden kokunun etrafa yayılması difüzyonla olur. İki ortam arasında homojenlik sağlanınca difüzyon durduğu teorik olarak varsayılır. Difüzyon hızı, por sayısı, konsantrasyon farkı, elektriksel yük farkı ile doğru orantılı, molekül büyüklüğüyle ters orantılı olarak değişir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="difüzyon" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/difuzyon.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hücrede madde geçişleri</strong></div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Küçük moleküller (glikoz, su, aminoasit, yağ asidi vb.) zardan daha kolay geçer</li>
<li>Protein, disakkarit, polisakkarit, enzim, hormon gibi büyük maddeler hücre zarından geçemez.</li>
<li>Yağı eriten maddeler (Alkol, eter vb.) hücre zarının yapısını bozduğu için daha kolay geçer.</li>
<li>Yağda çözünen maddeler (A, D, E ve K vitaminleri) suda çözünen maddelere göre daha kolay geçer.</li>
<li>Nötr atomlar iyonlara; Negatif yüklü iyonlar, pozitif yüklü iyonlara göre zardan daha kolay geçer.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kolaylaştırılmış Difüzyon</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Zarda permeaz adı verilen enzimler ve taşıyıcı proteinler kullanılarak glikozun, fruktozun vb. ATP harcanmadan yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona geçişine kolaylaştırılmış difüzyon denir. Kolaylaştırılmış difüzyon bir difüzyon çeşididir. Tek fark bazı yardımcı proteinlerin kullanılmasıdır. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Diyaliz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yine bir difüzyon şeklidir. Bir ortamda fazla olan maddelerin az olan tarafa geçirmek için araya yarı geçirgen zar konularak yapılır. Böbrek hastaları diyaliz makinesine bağlanarak diyaliz sistemine göre artık maddeleri vücutlarından atarlar. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ozmos (Suyun Difüzyonu)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Difüzyonun su ile olan özel bir şeklidir. Ozmos ile su molekülleri yarı geçirgen zar vasıtası ile çok yoğun olduğu bölgeden az yoğun olduğu bölgeye hareket eder. İki ortam arasındaki yoğunluk farkı sıfırlanın suyun geçişi durur. Bu olayda ATP harcanmaz. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hipertonik ortam hücreden daha yoğun ortamdır. Hücreden daha az oranda su bulundurur. Hipotonik ortam ise hücreye göre daha az yoğun ve daha yüksek oranda su bulunduran ortamdır. Hücrenin yoğunluğu ile eşit bir yoğunluk değerine sahip ortama ise izotonik ortam denir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="ozmos" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/ozmos.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Plazmoliz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hipertonik bir ortama konan bir bitki hücresinin dışa doğru ozmosla vakuolündeki hücre özsuyundan bir miktar kaybederek protoplazma kütlesinin hücre çeperinden ayrılmasına plazmoliz denir. Uzun süre bu şekilde kalan hücrede sitoplâzma enzimleri görev yapamaz. Madde alışverişi durur ve hücre ölür. Plazmoliz durumundaki hücrenin kofulları küçülür.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Deplazmoliz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Plazmoliz olmuş bir hücre saf su içerisine bırakılırsa, bir süre sonra dış ortamdaki su molekülleri koful içerisine girmeye başlar ve hücre eski haline döner bu olaya deplazmoliz denir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Turgor Basıncı</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hücre içerisindeki su moleküllerinin hücre zarına yaptığı basınçtır. Hücreye giren su miktarı arttıkça hücrenin turgor basıncı da artar Hayvan hücreleri bu yüksek basınca dayanamaz, parçalanır. Bitki hücrelerinde selüloz hücre duvarı olduğundan turgor basıncından, hayvan hücrelerine göre daha az etkilenirler.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ozmotik Basınç</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Belirli bir yoğunluğu olan her çözeltinin saf su ile ilişkiye geçtiğinde, ilişkiye geçtiği saf suyu emebilmesi bakımından aktif bir değeri vardır. Bu değere o çözeltinin ozmotik değeri denir. Ozmozis olayları sırasında bizzat iş gören bu ozmotik değere ozmotik basınç denir. Ozmotik basıncı artan hücre bulunduğu ortamdan su alma eğilimindedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ozmotik basınç turgor basıncı ile ters orantılıdır. Emme kuvveti turgor basıncı ile ters orantılıdır. Ozmotik denge halindeki hücrede sindirim olursa su alır, sentez olursa su verir. Turgor basıncı, ozmotik basınca eşitlenirse, emme kuvveti sıfır olur. Emme kuvvet ozmotik basınç ile turgor basıncı arasındaki farktır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="emme kuvveti" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/emme-kuvveti.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hemoliz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hücrenin fazla miktarda su alması sonucu patlamasına hemoliz denir. Hayvan hücrelerinde görülür. Bitki hücrelerinde görülmemesinde bitki hücrelerinin hücre çeperi bulundurması etkendir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Aktif Taşıma</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama madde geçişidir. Aktif taşıma sırasında taşıyıcılar, enzimler ve ATP iş görür. Taşınan her maddenin ayrı bir taşıyıcısı vardır. Aktif taşıma sadece canlı hücrelerde görülür. Nitellanın yaşadığı ortamdan K<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span> alması, ince bağırsaklarda besin maddelerinin seçilerek alınması, sinir hücrelerinde uyartının iletiminde aktif taşıma rol oynar. Aktif taşıma, pH, sıcaklık, zehir etkisi yapan kimyasal maddelerden etkilenir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="aktif taşıma" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/aktif-tasima.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Endositoz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Makromoleküllerin (Protein, yağ vb) enerji harcanarak hücre içine alınmasıdır. Hücre zarından bir cep oluşturularak madde alındığı için endositoz sonucunda hücre zarında küçülme meydana gelir. İşlem sırasında çeşitli enzimler görev alır. Hayvan hücrelerinde görülür. Fagositoz ve pinositoz olmak üzere İki tipi vardır. <strong>Fagositoz</strong> ile katı maddeler hücre içerisine alınır.<strong>Pinositoz</strong> ile ise sıvı maddeler hücre içerisine alınır. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ekzositoz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Hücre içerisindeki artık maddelerin ve salgıların boşaltım kofulu ile hücre zarından dışarıya atılması olayına ekzositoz denir. Boşaltım kofulunun zarı hücre zarına katıldığı için hücre zarı yüzeyi artar. Bu olay sırasında enzimler görev alır ve enerji harcanır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<a href="http://bilgiibizde.blogspot.com.tr/">KAYNAKÇA:</a></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-22273396970956453032015-05-14T06:55:00.001-07:002015-05-14T06:55:30.444-07:00Nükleik Asitler<h1 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 21px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Nükleik Asitler (Yönetici Moleküller)</h1>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüsler dahil bütün canlılarda nükleik asit bulunur. Her canlı türünün taşıdığı nükleik asitlerdeki bilgiler birbirinden farklıdır. DNA ve RNA olmak üzere iki çeşit nükleik asit bulunur. Bu moleküller ilk olarak çekirdekte gözlendiği için çekirdek (nükleik} asitleri denilmiştir. Nükleik asitler nükleotid denilen birimlerden oluşmuştur. Her nükleotid azotlu organik baz, beş karbonlu şeker ve fosfattan oluşur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Azotlu organik baz</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Organik bazların yapısında karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O) ve azot (N) atomları bulunur. Organik bazlar pürin ve pirimidin olmak üzere iki çeşittir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Pürinler</strong></div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Çift halkalıdır.</li>
<li>Adenin ve guanin bazlarıdır.</li>
<li>Hem DNA, hem de RNA da bulunur.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Pirimidinler</strong></div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Tek halkalıdır.</li>
<li>Sitozin, timin ve urasil bazlarıdır.</li>
<li>Sitozin hem DNA hem de RNA da bulunur.</li>
<li>Timin sadece DNA'da, urasil ise sadece RNA'da bulunur.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
5C'lu şeker (Pentoz)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Riboz ve deoksiriboz olmak üzere iki çeşittir. Deoksiriboz DNA'nın yapısına, riboz ise RNA'nın yapısına katılır. Riboz RNA'nın yanı sıra ATP, NAD, NADP, FAD gibi moleküllerin yapısında da bulunur. Deoksiriboz şekerinde riboz şekerine göre bir oksijen eksiktir. </div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Fosforik asit (H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 14.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>PO<span style="bottom: -0.25em; font-size: 14.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">4</span>)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA ve RNA da ortak olarak bulunur ve nükleik asitlere asit özelliğini kazandırır. Organik baz ve şekerin birleşmesiyle oluşan yapıya nükleozit denir. Nükleozitlere fosfat katılmasıyla nükleotidler oluşur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Nükleotidler yapılarındaki organik baza göre isimlendirilirler. Sitozin nükleotidi, timin nükleotidi, urasil nükleotidi gibi. Nükleik asitler ise yapılarındaki şekere göre isimlendirilirler. Deoksiribonükleik asit, ribonükleik asit gibi.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
DNA (Deoksiribonükleik Asit)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İki nükleotid zincirinden oluşmuştur. Sarmal (heliks) bir yapıya sahiptir. İki zincir arasında bazların karşı karşıya gelmesi rastgele değildir. Daima adenin nükleotid karşısına timin nükleotidi, guanin nükleotid karşısına ise sitozin nükleotidi gelir. İki zincir arasında adenin ile timin arasında ikili, guanin ile sitozin arasında ise üçlü hidrojen bağı bulunur. DNA sarmalında pürin bazı karşısına daima pirimidin bazı gelir. Bir DNA molekülünde adenin sayısı timin sayısına, guanin sayısı sitozin sayısına eşittir. Buna göre, aşağıdaki eşleştirmeler verilebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>DNA'nın özellikleri</strong></div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Kendini eşleyebilir (Replikasyon = duplikasyon).</li>
<li>Tüm canlılarda (bazı virüsler hariç) ortak olarak bulunur. Ökaryot hücrelerde çekirdek, mitokondri ve kloroplastta bulunur. Prokaryot hücrelerde ise sitoplâzmada bulunur. Özel bazı timin, özel şekeri ise deoksiribozdur.</li>
<li>Bir zinciri oluşturan nükleotidler, fosfat - şeker bağlarıyla birbirine bağlanırlar. Bir zincirinin sentezi sırasında nükleotid sayısının bir eksiği kadar su oluşur.</li>
<li>Bir zinciri sağlam ise diğer zincir onarılabilir.</li>
<li>Önce baz, şeker ve fosfattan nükleotid, nükleotidlerden ise DNA oluşturulacak olursa, çıkan su sayısı (3n - 2) formülü ile bulunur. Buradaki n nükleotid sayısıdır.</li>
<li>Örneğin 4000 nükleotidli bir DNA’nın oluşumunda; (3n - 2) = 3 x 4000 - 2 = 11998 molekül su oluşur.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Fosfodiester ve glikozit bağlan kurulurken su açığa çıkar, yıkılırken su tüketilir. Hidrojen bağlarının yapım ve yıkımlarında ise su üretim ve tüketimi olmaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>DNA'nın kendini eşlemesi</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA molekülü hücre bölünmesinin interfaz evresinde kendisini eşler. Bu eşleme sırasında önce iki zinciri birbirine bağlayan hidrojen bağları koparak zincirler birbirinden ayrılır. Açılan kısım ortamdaki nükleotidleri kullanarak kendi eşini sentezlemeye başlar. Ortamdaki nükleotidler DNA’ların açık olan kısımlarına DNA polimeraz enzimi yardımı ile bağlanır. Bu bağlanma, DNA kendisini tamamen eşleyinceye kadar devam eder. Eşlenme sonucunda oluşan DNA’ların bir zinciri eski, bir zinciri de yeni olur. Böylece DNA kendini yarı korunumlu ve doğru olarak eşlemiş olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="dna eşlenmesi" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/dna-eslenmesi.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bölünmeyen hücrelerde DNA eşlenmesi gerçekleşmez. Örneğin sinir ve kas hücrelerinde DNA eşlenmez.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yarı korunumlu eşlemedeki temel mantık şudur. DNA zincirlerini birbirine bağlayan hidrojen bağları kopar, serbest kalan DNA zincir uçları ortamdaki nükleotidleri kullanarak kendi eşlerini sentezler. Böylece meydana gelen DNA zincirlerinden biri eski diğeri yeni zincir oluşur. Şimdi bu mantığa bağlı olarak bakterideki DNA eşlenmesini aşağıdaki şekil ve deneylerle inceleyelim.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="DNA deneyi" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/dna-deneyi.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA zincirindeki organik bazlardaki azot atomları 14 kütle numarasına sahipse hafif azotlu DNA denir. DNA'nın bir zincirindeki azotlar 14'lü, diğer zincirindeki azotlar 15’ti azot ağırlığına sahipse melez DNA denir. Çift zincirdeki azotlar 15 atom ağırlığına sahipse ağır azotlu DNA denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Aşağıda görüldüğü gibi hafif azotlu DNA ağır azotlu ortamda çoğaltılırsa I. nesildeki DNA’lar melez olur, II. nesildeki bakteri DNA’larının %50 'si melez, %50 'si ağır olur. Sonraki bölünmelerde melez DNA sayısı sabit kalırken diğerlerinin hepsi ağır azotlu olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="DNA eşlenmesi deneyi" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/eslenme-deneyi.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA’nın eşlenmesi sonucu birbirinin aynı iki DNA molekülü oluşur, DNA’nın kendini eşleyebilmesinin önemi üremeye imkân tanımasından dolayı canlılar için önem taşır. Çünkü ancak bu sayede kalıtsal karakterler oğul döllere aktarılarak yeni bireyler oluşturulabilir. Yaraların iyileşmesi, büyüme ve gelişme olayları DNA’ların kendisini eşlemesiyle meydana gelir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>DNA'nın görevleri</strong></div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Hücredeki yönetici moleküldür.</li>
<li>Karakterlerin oluşumu ve aktarılması (kalıtımı) ile protein sentezinin kontrolünü gerçekleştirir. </li>
<li>RNA’ların üretiminde kalıp görevi görür.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>DNA<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">’</span>nın yöneticiliği ile ilgili deney</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA’nın kalıtımla ilgili molekül olduğu, zatürre hastalığına neden olan pnömokok bakterileri ile ilgili yapılan deneylerle ortaya çıkarılmıştır. Pnömokok bakterilerinin iki çeşidi vardır. I. tip kapsüllü olup zatürre hastalığına neden olur, II, tip ise kapsülsüz olup zatürre hastalığına neden olmaz.</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Kapsülsüz bakterilerin fareye enjekte edilmesi sonucu fare hastalanmayıp yaşamına devam etmiştir. Farenin kanında bulunan akyuvarlar kapsülsüz bakterileri fagositoz yolu ile yok etmiştir.</li>
<li>Kapsüllü bakteriler fareye enjekte edildiğinde, fare zatürre hastalığına yakalanarak ölmüştür. Kapsül, bakterilere dayanıklılık sağladığından akyuvarlar savunmada etkili olamamıştır.</li>
<li>Kapsüllü bakterilerin ısıtılarak öldürülmesi İle elde edilen özütün fareye enjekte edilmesi sonucu fare hastalığa yakalanmamıştır.</li>
<li>Kapsüllü bakterilerin özütü ile kapsülsüz bakterilerin karıştırılarak fareye enjekte edilmesi sonucu fare zatürre hastalığına yakalanmıştır. Kapsüllü bakterilerin DNA sı, kapsülsüz bakteri tarafından alınarak kapsül oluşumuna neden olmuştur.</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Sonuç</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kapsül yapma yeteneği DNA ya bağlıdır. Kapsül oluşturma bilgisi DNA da varsa bakteri kapsül oluşturur, yoksa kapsül oluşturamaz. Bu durum DNA’nın kalıtsal bilgileri taşıdığını gösterir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kapsüllü bakterilerin DNA ¡arının kapsülsüz bakterileri kapsüllü hale getirmesine bakteri dönüşümü, yani transformasyon denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>DNA'nın Rejenerasyonu</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Radyasyon, ışımalar, ağır metaller gibi dış faktörlerle DNA’da meydana gelen bozulmalar, eğer tek zincirde ise karşı sağlam zincir tarafından tamamlanır. Eğer bozulma DNA’nın çift zincirinin karşılıklı bölgesinde ise bu bozulma tamir edilemez ve mutasyon olarak kalır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
RNA'nın Yapısı ve Özellikleri</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Tek nükleotid zincirinden oluşur.</li>
<li>Özel bazı urasil, özel şekeri ribozdur.</li>
<li>Bütün RNA çeşitleri DNA tarafından sentezlenir.</li>
<li>Sentezi sırasında RNA polimeraz enzimi kullanılır.</li>
<li>Sadece bazı virüslerde, doğrudan yönetici görevi vardır. Protein sentezinde görev alır.</li>
<li>Çekirdek, mitokondri, kloroplast, ribozom ve sitoplâzmada bulunur.</li>
<li>RNA çeşitleri tek zincirden oluştuğu için pürin ile pirimidin bazlarının eşitliğinden bahsedilemez.</li>
<li>Zinciri oluşturan nükleotidler fosfat - şeker bağlarıyla birbirlerine bağlanırlar.</li>
<li>En küçük bileşenlerinden (fosfat, şeker ve baz) RNA sentezi yapılırken açığa çıkan su miktarı formülü (3n - 1) ite hesaplanır.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>RNA çeşitleri</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Üç çeşit RNA vardır ve bunların hepsi DNA tarafından sentezlenir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
a) Ribozomal RNA (rRNA)</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çekirdekçikte bol olarak bulunurlar. Proteinlerle birlikte ribozomun yapısını oluştururlar. Hücrede en fazla bulunan RNA çeşididir. (Tüm hücredeki RNA’nın % 75-80 kadarını oluşturur.)</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
b) Mesajcı RNA (mRNA)</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Hücrede DNA’nın anlamlı zincirinden sentezlenir.</li>
<li>DNA dan mRNA’nın sentezlenmesi olayına transkripsiyon (yazılım) denir.</li>
<li>Protein sentezinde kalıp olarak kullanılır.</li>
<li>DNA’dan aldığı şifreleri üçlü diziler halinde ribozoma taşır. Bu üçlü nükleotid dizilerine kodon denir. Her kodon bir aminoasidi şifreler Her mRNA bir gen tarafından sentezlenir.</li>
<li>Her kodon bir tRNA ya karşılık gelir. Buna bağlı olarak aminoasit çeşidi belirlenir.</li>
<li>Sentezi sırasında DNA'nın anlamlı zincirindeki adenin bazına karşılık urasil bazı gelir.</li>
<li>Hücrede en az bulunan RNA çeşididir. (%5)</li>
<li>Sentez sırasında aynı protein çeşidi için tekrar tekrar kullanılabilir.</li>
<li>Görevi biten mRNA lar sitoplâzmada enzimlerle nükleotidlerine parçalanır.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
c) Taşıyıcı RNA (tRNA)</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sitoplâzmadaki aminoasitleri mRNA şifresine uygun olarak ribozoma taşıyan RNA çeşididir.</li>
<li>Her tRNA çeşidi bir aminoaside özeldir.</li>
<li>Canlı hücrelerde protein sentezinde 20 çeşit aminoasit kullanıldığından hücrede en az 20 çeşit tRNA bulunmalıdır. Sitoplâzmada her aminoasit çeşidini taşıyan birkaç çeşit tRNA vardır.</li>
<li>RNA’nın mRNA ya bağlandığı kısımlardaki üçlü baz dizisine antikodon denir. Kodonlarla antikodonlar birbirine uyumludur.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA ve RNA'nın her ikisi de DNA'dan sentezlenir. Her ikisi de adenin, guanin ve sitozin bazlarını taşır. Her ikisi de fosforik asit içerir.</div>
<table border="1" style="background: rgb(180, 190, 230); border-collapse: collapse; border-spacing: 0px; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; max-width: 100%; width: 400px;"><tbody align="center">
<tr><td><strong>DNA</strong></td><td><strong>RNA</strong></td></tr>
<tr><td>İki zincirden oluşur.</td><td>Tek zincirden oluşur.</td></tr>
<tr><td>Deoksiriboz şekeri bulundurur.</td><td>Riboz şekeri bulundurur. </td></tr>
<tr><td> Bazları A, G, S, T dir.</td><td>Bazları A, G, S, U dur. </td></tr>
<tr><td> Kendini eşleyebilir.</td><td>Kendini eşleyemez. </td></tr>
<tr><td> DNA polimeraz ile sentezlenir.</td><td>RNA polimeraz ile sentezlenir. </td></tr>
<tr><td> Genetik bilgiyi taşır.</td><td>DNA'nın kontrolünde çalışır. </td></tr>
<tr><td> Özel bazı timindir.</td><td>Özel bazı urasildir. </td></tr>
<tr><td> Hidroliz enzimi DNAaz dır.</td><td>Hidroliz enzimi RNAaz dır. </td></tr>
<tr><td>A = T, G = S eşitliği vardır. </td><td>Böyle bir eşitlik aranmaz. </td></tr>
</tbody></table>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-9965986876956417472015-05-14T06:54:00.002-07:002015-05-14T06:54:35.888-07:00Canlıların Temel Bileşenleri<h1 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 21px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler</h1>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların yapısında bulunan maddeler İnorganik ve organik bileşikler olmak üzere iki grupta incelenir. Bunlar inorganik bileşikler ve organik bileşiklerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="canlıların temel bileşenleri" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/temelbilesenler.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlılardaki İnorganik Bileşikler</h2>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Genellikle karbon içermezler.</li>
<li>Metabolik faaliyetlerin düzenlenmesinde ve yıpranan dokuların onarımında görev yaparlar. Ayrıca hücrelerin yapısına da katılırlar.</li>
<li>Canlı vücudunda sentezlenmeyip dışarıdan besinlerle alınırlar.</li>
<li>Sindirime uğramadan hücre zarından geçebilir ve hücrede enerji sağlamak amacıyla kullanılmazlar.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Su</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların yaşaması için hayati öneme sahip bir maddedir. Hücrenin, dolayısıyla da canlıların büyük bir kısmı sudan oluşur. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Su moleküllerinin hidrojen bağları sayesinde kopmadan bir arada kalması <strong>kohezyon</strong> olarak adlandırılır. Kohezyon, bitkilerde su ileten kılcal borular içindeki suyun yukarıya doğru çekilmesine yardım eder. Kohezyon, suyun <strong>yüzey geriliminden</strong> de sorumludur. Bazı böceklerin su üzerinde yürümesi yüzey geriliminin etkisiyle gerçekleşir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Suyun öz ısısı yüksektir. Hidrojen bağları kırıldığında ısı soğurulurken, hidrojen bağları kurulduğunda ısı açığa çıkar. Bu özellik, sıcaklığın canlıların yaşamasına izin veren sınırlar içinde tutulmasına yardımcı olur Su buharlaştığında geride kalan suyun yüzeyi soğur. Bu durum karasal organizmaların aşırı ısınmasını önlemeye yarayan bir mekanizmadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Buz, sıvı sudan daha az yoğun olduğu için suyun dibine batmayıp üzerinde yüzer. Bu durum su içindeki canlıların donmuş haldeki yüzeyin altında yaşamalarına olanak sağlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Su, eriyebilen birçok madde için çok iyi bir çözücüdür. Metabolizma sonucu oluşan birçok zararlı atığın seyreltilerek vücuttan atılması, kandaki bileşenlerin çözünmesi ve taşınması, bitkilerin kökleriyle mineral maddeleri alması suyun çözücü özelliği sayesinde gerçekleşir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Asitler ve Bazlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Su içinde çözündüğü zaman hidrojen iyonu (H<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>) veren maddelere asit, hidroksil iyonu (OH<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">-</span>) veren maddelere baz denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir çözeltinin asitlik ve bazlık derecesi hidrojen iyonu konsantrasyonunun bir ölçümü olan pH şeklinde ifade edilir. Hücredeki biyokimyasal reaksiyonlar belirli bir pH'de meydana gelir. pH'deki küçük değişikliklere bile canlılar çok duyarlıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılardaki pH dengesinin kurulmasında çeşitli mekanizmalar bulunur. Bunlardan biri vücuttaki proteinlerin tampon özelliğidir. Çok hücreli organizmalarda hücre içi ve hücre dışı sıvıların pH dengesini korumada bazı maddeler önemli rol oynar. Bunlara amonyak (NH<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>) ve karbonik asit (H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>C0<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>) örnek verilebilir. Karbonik asit kan pH'si düştüğünde H<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span> iyonu alıcısı, arttığında H<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span> iyonu vericisi olarak görev yapar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Toprağın pH değeri de bitkilerin gelişimi için önemlidir. Bitkilerin çoğu için uygun pH değeri 6 ile 7 arasıdır. Bataklık yosunu, hindiba, yaban mersini gibi bitkiler asidik topraklarda; kırmızıbiber, atlas sediri gibi bitkiler ise bazik topraklarda yetişir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mineraller ve Tuzlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların yapısında az da olsa minerallere gereksinim duyulur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vücuttaki minerallerin en önemli fonksiyonları aşağıda özetlenmiştir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Vitamin ve hormon gibi moleküllerin yapısına katılırlar.</li>
<li>Kanın ozmotik basıncının ayarlanmasında görev yaparlar.</li>
<li>Kas kasılmasında ve sinirlerde uyartı iletiminde rol oynarlar.</li>
<li>Bazı enzimlerin yapılarına katılarak onların katalizör görevine yardımcı olurlar.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mineral içeren besinlerin düzenli olarak vücuda alınması gereklidir. Çünkü ter, idrar ve dışkı ile vücuttan sürekli mineral kaybı olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tuzlar, asitlerle bazların birleşmesi ve aradan bir molekül su çıkmasıyla oluşurlar. Mineraller, hücreler ve hücre dışı sıvılarda mineral tuzları şeklinde bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sodyum, klor, potasyum, fosfor, magnezyum ve kalsiyum gibi minerallere vücudun daha fazla ihtiyacı varken; demir, manganez, bakır, çinko, iyot gibi minerallere daha az miktarda gereksinim duyulur.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlılardaki Organik Bileşikler</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Karbon içeren bileşiklere "organik bileşik" adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Organik bileşiklerin yapısında karbona ilaveten genellikle hidrojen (H), oksijen (O), azot (N), kükürt (S) ve fosfor (P) da bulunur. Ancak organik moleküllerdeki çeşitliliğin asıl sorumlusu karbondur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların yapısında bulunan organik bileşiklerin başlıcaları; karbonhidratlar, lipitler, proteinler, vitaminler, enzimler, hormonlar, nükleik asitler ve ATP'dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Organik bileşikler <strong>yapı maddesi</strong> olarak kullanılışa göre proteinler, yağlar, karbonhidratlar; <strong>enerji ham maddesi</strong> olarak kullanılışa göre karbonhidratlar, yağlar, proteinler; <strong>enerji verimi</strong> açısından ise yağlar, proteinler, karbonhidratlar şeklinde sıralanır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Karbonhidratlar</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Canlıların enerji ihtiyaçlarını öncelikle karşıladıkları organik bileşiklerdir.</li>
<li>Karbon, hidrojen ve oksijen atomu içerirler. Genel formülleri (CH<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;"><span style="font-size: xx-small;">2</span></span>O)<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">n</span> ile gösterilir.</li>
<li>Enerji vermelerinin yanı sıra yapı maddesi olarak da görev yaparlar.</li>
<li>Monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olmak üzere üç grupta incelenirler.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. Monosakkaritler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Basit şekerler olarak da adlandırılan monosakkaritler sindirime uğramazlar ve hücre zarından doğrudan geçerler. Monosakkaritlerin en önemlileri beş karbonlu pentoz ve altı karbonlu heksoz şekerleridir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Pentozlara, RNA'nın yapısına katılan <strong>riboz</strong> ve DNA'nın yapısına katılan <strong>deoksiriboz</strong> şekerleri örnek olarak verilebilir. Bunlar enerji kaynağı olarak kullanılmazlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Heksozlara, <strong>glikoz</strong> (üzüm şekeri, kan şekeri), <strong>fruktoz</strong> (meyve şekeri) ve <strong>galaktoz</strong> (süt şekeri) örnek olarak verilebilir. İnsan kanında belirli miktarda glikoz bulunur. Beyin hücrelerinin çalışması glikoz varlığına bağlıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="glikoz ve fruktoz" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/seker.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
2. Disakkaritler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İki molekül monosakkaritin dehidrasyon senteziyle birleşmesi sonucu oluşan şekerlerdir. (Küçük moleküllerin birleşirken su açığa çıkarması şeklindeki tepkimelere dehidrasyon sentezi denir.)</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Disakkaritlerin oluşumu sırasında monosakkaritler birbirlerine glikozit bağı ile bağlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılarda en çok bulunan disakkaritler <strong>maltoz</strong>, <strong>sakkaroz</strong> (sükroz) ve <strong>laktozdur</strong>.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Disakkaritler insan ve hayvanların sindirim sisteminde monosakkaritlere ayrılarak kullanılır. Bu olay hidrolizle gerçekleşir. (Büyük moleküllerin su katılarak kendisini oluşturan yapı birimlerine yani monomerlerine ayrılmasına hidroliz denir.)</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
3. Polisakkaritler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kompleks şeker olarak da adlandırılan polisakkaritler çok sayıda monosakkaritin dehidrasyon senteziyle birleşmesi sonucu oluşurlar. Polisakkaritlerin temel yapı birimi glikozdur. Glikozların farklı şekillerde bağlanması, polisakkaritlerde çeşitliliğe neden olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Nişasta, glikojen, selüloz ve kitin birer polisakkarittir. Nişasta bitkilerin besin maddesi olarak depo ettikleri karbonhidrattır. Glikojen karbonhidratların insan ve hayvanlardaki depo şeklidir. Özellikle karaciğer ve kas hücrelerinde depolanır. Selüloz bitkilerde hücre duvarının yapı maddesidir. Kitin eklembacaklı hayvanlarda dış iskeletin ve mantarlarda hücre duvarının yapı maddesidir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Karbonhidratların Canlılar İçin Önemi</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Karbonhidratların vücuttaki en önemli görevi, kimyasal reaksiyonlar için gerekli enerjiyi sağlamaktır. Glikozun oksijenli solunumla parçalanması sonucu karbondioksit ve su oluşurken önemli miktarda da enerji açığa çıkar.</li>
<li>Glikoz, kan şekerini oluşturur. Beyinin en önemli yakıt maddesidir. Kandaki glikoz miktarının düzenlenmesinde pankreasın salgıladığı insülin ve glukagon hormonları önemli rol oynar. İnsülin, glikozun kandan hücrelere geçerek enerjiye dönüşmesini (kan şekerinin düşmesini) sağlar. Glukagon ise karaciğerdeki glikojenin glikoza dönüşmesini hızlandırarak kan şekerini artırır.</li>
<li>Karbonhidratlar, glikoprotein ve glikolipit halinde hücre zarının yapısına katılır.</li>
<li>Riboz şekeri RNA ve ATP’nin, deoksiriboz şekeri ise DNA’nın yapısına katılır.</li>
<li>Memeli hayvanların sütünde bulunan laktoz, yavrunun beslenmesinde önemlidir.</li>
<li>Kitin, tıpta ve endüstriyel işlemlerde kullanılan bir karbonhidrattır. Elastik ve sağlam bir madde olduğundan ameliyat ipliğinin yapımında kullanılır. Gıdalarla ilaçlarda koruyucu; boya, kumaş ve yapıştırıcılarda bağlayıcı olarak kitinden yararlanılır. Ayrıca kağıdı sertleştirmek ve sağlamlaştırmak için de kitin kullanılmaktadır.</li>
<li>Vücudun ihtiyacından daha fazla alınan karbonhidratlar karaciğerde yağa dönüştürülür. Fazla karbonhidratla beslenen insanların şişmanlamasının nedeni budur.</li>
<li>Karbonhidratlar bakterilerin üremesini hızlandırarak dişlerin çürümesine yol açar.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Karbonhidrat Bakımından Zengin Besinler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Karbonhidratlar, proteinlere ve yağlara göre insanın beslenmesinde miktar bakımından daha ön planda gelirler. Karbonhidratların sindirimi protein ve yağlarınkinden daha kolaydır. Ekmek, pasta, tahıllar (buğday, arpa, pirinç vs.), baklagiller (mercimek, bakla vs.) ve patates karbonhidrat bakımından zengin bazı besin maddeleridir. İncir, hurma, üzüm gibi çok tatlı meyvelerde de karbonhidratlar bulunur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Lipitler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yapılarını karbon, hidrojen ve oksijen atomları oluşturur. Ayrıca fosfor ve azot da içerebilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
3u gruba giren moleküller suda çözünmeyen ya da çok az çözünen; buna karşılık eter, kloroform, benzen, aseton gibi organik çözücülerde çözünebilen heterojen bir grubu kapsar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Polosakkaritler, proteinler ve nükleik asitlerden farklı olarak birbirlerine bağlı monomerlerden oluşan uzun zincirler seklinde değildirler. Bu nedenle polimer olarak kabul edilmezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Biyolojik yönden önemli lipitler; fosfolipitler, steroitler ve trigliseritlerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>FosfoIipitler</strong> hücre zarının önemli bir bileşenidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Steroitler</strong> bazı vitamin ve hormonların yapısına katılırlar. Örneğin D vitamini, erkek ve dişi eşey hormonları steroit yapıdadır. Kolesterol, hayvansal hücrelerde zarın yapısına katılan bir steroittir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Trigliseritler</strong> (nötr yağlar) hücrede parçalandığı zaman karbonhidrat ve proteinlere göre daha çok enerji veren moleküllerdir. Ayrıca bitki ve hayvan hücrelerinde depo edilen lipit çeşididir. Trigliseritler, üç molekül yağ asidi ve bir molekül gliserolün ester bağlarıyla bağlanması sonucu oluşurlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Trigliseritlerin yapısında yer alan yağ asitleri, doymuş yağ asitleri ve doymamış yağ asitleri olmak üzere ikiye ayrılır. Doymuş yağ asitlerinden meydana gelen yağlara "doymuş yağ" denir. Bunlar genellikle hayvansal kökenli katı yağlardır. Doymamış yağ asidi bulunduran yağlar "doymamış yağ" olarak adlandırılır. Bunlar genellikle bitkisel kökenli sıvı yağlardır. Bazı doymamış yağ asitleri vücutta sentezlenemez ve besinlerle alınır. Bunlara "temel (esansiyel) yağ asitleri" denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="doymuş ve doymamış yağlar" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/yaglar.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Lipitlerin Canlılar İçin Önemi</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Yağlar vücudun en ekonomik enerji kaynağıdırlar. Enerji kaynağı olarak karbonhidratlardan sonra kullanılırlar.</li>
<li>Hücrede yapı maddesi olarak kullanılırlar. Özellikle hücre zarının yapısına büyük ölçüde katılırlar. Ayrıca vitamin ve hormon olarak da görev yaparlar.</li>
<li>Yağların hücresel solunumla yıkılması sonucu fazla miktarda metabolik su oluşur. Bu yolla kış uykusuna yatan hayvanların, çöl hayvanlarının ve göçmen kuşların su ihtiyacı karşılanır. Ayrıca hafif olup az yer kapladıkları için göçmen kuşların uçmasında kolaylık sağlarlar.</li>
<li>Vücudun yağda çözünen vitaminlerden (A, D, E, K) yararlanmasını sağlarlar.</li>
<li>Vücutta sentezlenemeyen esansiyel yağ asitleri yağlarla alınır.</li>
<li>Aşırı yağlı besinlerle beslenme damar sertliği ve dolaşım bozukluklarına yol açabilir. Damar sertliğinde kan damarlarının iç yüzeylerini kaplayan yağ birikintisi, damar iç dokusunun sertleşmesine yol açar. Esnekliği azalan damarlarda kan akışı zorlaşır, damar çapları küçüldüğü için de kan basıncı artar ve tansiyon yükselir.</li>
<li>Vücuda fazla miktarda alman yağlar, yağ hücrelerinde depo edilerek yağ dokusunu oluşturur. Yağ dokusu, iç organlara desteklik ettiği gibi deri altında birikerek vücut sıcaklığını korumaya da yarar. Örneğin kutup ayıları derilerinin altına büyük miktarda yağ depo etmek suretiyle soğuk ortamda yaşamlarını sürdürebilmektedir.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yağ Bakımından Zengin Besinler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Besinlerle alman yağlar, bitkisel veya hayvansal kaynaklı olabilir. Bitkisel kaynaklı besinlerden zeytin, ayçiçeği, soya fasulyesi, fındık ve cevizde yağ miktarı fazladır. Hayvansal kaynaklı yağlar et, süt, süt ürünleri, tereyağı, kuyruk yağı ve yumurta gibi besinlerle alınır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Proteinler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yapılarında karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomları bulunur. Genellikle kükürt ve fosfor da içerirler. Organizmaların gerçekleştirdiği işlevlerin çoğunda yer alırlar. Örneğin enzimatik proteinler kimyasal tepkimeleri hızlandırır. Diğer bazı proteinler ise savunma, depolama, taşıma, hücresel haberleşme, hareket ya da yapısal destek sağlamada rol oynar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Proteinlerin yapı taşları <strong>aminoasitlerdir</strong>. Hücreler binlerce proteini sentezlemek için 20 çeşit aminoasit kullanır. Aminoasidin merkezindeki karbon atomuna bir karboksil grubu, bir amino grubu, hidrojen atomu ve R ile sembolize edilen değişken bir grup bağlanmıştır. R grubunun farklı olması amino asitlerin çeşitliliğini sağlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Amino asitler proteinleri oluşturmak için birbirlerine peptit bağları ile bağlanırlar. İki aminoasit birleşirse oluşan bileşik dipeptit, üç aminoasit birleşirse tripeptit, çok sayıda aminoasit birleşirse polipeptit adını alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Polipeptit kavramı protein kavramının eş anlamlısı değildir. Bir protein, bir ya da birkaç polipeptidin çok özel bir şekilde bükülüp kıvrılarak özgül biçim kazanmasıyla işlevsel hale gelir. Hücrede protein sentezi ribozom denilen organelde gerçekleşir. Protein sentezi sırasında amino asitlerin dizilişini DNA belirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Aminoasitlerin çeşidi, sayısı ve dizilişlerinin farklı olması her canlıdaki protein çeşitlerinin de birbirinden farklı olmasına yol açar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vücutta üretilemeyen ve besinlerle alınması gereken amino asitlere "temel (esansiyel) amino asitler" denir. Sıcaklık, pH, tuz derişimi gibi etkenler proteinlerin üç boyutlu yapısını bozar. Bu olaya <strong>denatürasyon</strong> denir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Proteinlerin Canlılar İçin Önemi</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Vücut dokularının onarım ve yapımında kullanılırlar.</li>
<li>Enzim ve hormon gibi yaşamsal olayları düzenleyen moleküllerin yapısına katılırlar.</li>
<li>Kas, kemik, kıkırdak gibi dokuların yapısına katılırlar.</li>
<li>Kanın pıhtılaşmasında rol oynarlar. Çünkü pıhtılaşmayı sağlayan fibrinojen molekülü protein yapılıdır.</li>
<li>Vücuttaki asit-baz dengesini korumada rol oynarlar. Çünkü proteinleri oluşturan amino asitlerin amino grubu bir baz gibi, karboksil grubu da bir asit gibi davranır (amfoterlik özelliği). Böylece hücrede meydana gelen pH değişiklikleri tamponlanmış olur.</li>
<li>Alyuvarlardaki hemoglobinin yapısında bulundukları için oksijenin dokulara taşınmasında görev yaparlar.</li>
<li>Vücutta bağışıklığın sağlanmasında görev yaparlar. Çünkü mikroplara karşı vücudun savunmasında görevli antikorlar proteinden yapılmıştır.</li>
<li>Albumin ve globulin gibi kan proteinleri kan plazmasının ozmotik basıncını dengelemede rol oynarlar. Kasların kasılmasında görev alırlar.</li>
<li>Hücre zarının yapısına katılırlar ve madde geçişlerinde görev yaparlar.</li>
<li>Uzun süren açlık durumlarında (karbonhidrat ve yağlar tükendikten sonra) enerji kaynağı olarak kullanılırlar.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsan vücudunda önemli bir protein deposu bulunmaz. İhtiyaçtan fazla alınan proteinler vücutta karbonhidrat ve yağa dönüştürülerek depo edilir. Besinlerle alınan protein miktarı az olduğunda protein yetersizliği görülür. Protein yetersizliğinde ortaya çıkan belirtiler aşağıda verilmiştir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Büyüme yavaşlar ve zamanla durur.</li>
<li>Zihinsel gelişim geriler.</li>
<li>Bağışıklık sistemi zayıflar.</li>
<li>Yaralar geç iyileşir.</li>
<li>Alyuvar yapımında bozukluklar ortaya çıkar.</li>
<li>Karaciğer işlevinde bozukluklar ortaya çıkar ve siroz hastalığı daha fazla görülür.</li>
<li>Vücutta su toplanır (ödem).</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Protein Bakımından Zengin Besinler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Besinlerle aldığımız proteinler hayvansal ve bitkisel kaynaklı olabilir. Hayvansal kaynaklı proteinler süt, yoğurt, peynir, tüm et çeşitleri, yumurta gibi besinlerde bulunur. Bitkisel kaynaklı proteinler soya fasulyesi, kuru fasulye, fındık, fıstık, badem, ceviz ve tahıl gibi besinlerde yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Genellikle hayvansal besinlerden elde edilen proteinler, temel aminoasitleri yeterince içerdiği ve kolay sindirildiği için üstün kaliteli olarak değerlendirilir. Bitkisel besinlerden sağlanan proteinler, temel aminoasitleri az bulundurduğu ve zor sindirildiği için düşük kalitelidir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Vitaminler</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Hücrenin normal metabolizması için az miktarlarda gerekli olan düzenleyici ve direnç artırıcı maddelerdir.</li>
<li>Bitkiler ihtiyaç duydukları vitaminleri sentezleyebilirler. Hayvanlarda vitaminler sentezlenemediği için besinlerle alınır.</li>
<li>Hayvanlarda vitaminler besinlerle ya doğrudan ya da provitamin olarak alınırlar. Provitaminler, vitaminlerin ön maddesidirler ve vücutta vitamine dönüştürüldükten sonra etkili olurlar.</li>
<li>Vitaminler; hücrenin yapısına katılmazlar, enerji kaynağı olarak kullanılmazlar ve sindirilmeden hücre zarından geçebilirler.</li>
<li>Büyük bir bölümü enzimlerin çalışmasını sağlayan koenzim kısmının yapısını oluşturur.</li>
<li>Yağda ve suda çözünenler olarak iki gruba ayrılırlar.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
A, D, E, K vitaminleri yağda çözünen vitaminlerdir. Bunlar fazla alındıklarında özellikle karaciğerde depo edilirler. B grubu vitaminler ve C vitamini suda çözünen vitaminlerdir. Vücutta uzun süre depolanamayan (B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">12</span> hariç) bu vitaminlerin fazlası idrarla atılır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Düzenli ve Dengeli Beslenme</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="font-size: 12px;">Tüketilmesi gereken besin miktarı kişinin yaşına, cinsiyetine, boy ve ağırlığına, hastalık durumuna, yaptığı işe göre değişir. Ancak tüm insanların sağlıklı beslenmesi için; karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve posa (lif) içeren besinleri yeterli miktarda ve öğün içinde dengeli bir şekilde almaları gerekir.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Öğünlerin planlanmasında "beslenme piramidi" denilen bir yöntem vardır. Gerekli besin öğelerini içeren bu piramitte ekmek ve tahıllar grubu; sebze ve meyve grubu; süt ve süt ürünleri grubu; et, yumurta ve kuru baklagiller grubu yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="dengeli beslenme" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/dengelibeslenme.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Aşırı beslenme <strong>obezite</strong> denilen aşırı şişmanlığa yol açar. Yüksek yağ içerikli besinler ile obezite arasında pozitif bir ilişki bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Obezite, insülin direnci ve şeker hastalığı gibi birçok hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırır. Pankreastan salgılanan insülin hormonu kandaki şekerin hücre içine girmesini sağlar. İnsülin hormonunun doku veya hücrelerde yeterince etkili olamamasına insülin direnci denir. İnsülin direnci yıllar içinde şeker hastalığının bir çeşiti olan Tip 2 diyabet gelişimini tetikler. Bu diyabet tipinde pankreastan insülin üretilmesine rağmen, insülinin etkisi yetersiz kalır. Böylece hücreye giremeyen şeker kanda yükselir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Enzimler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir kimyasal reaksiyonun başlayabilmesi için gerekli olan en düşük enerji miktarına aktivasyon enerjisi (eşik enerjisi) denir. Enzimler aktivasyon enerjisini düşüren biyolojik katalizörlerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çoğunlukla protein yapısındadırlar. Bununla birlikte az sayıda enzim RNA'lardan meydana gelmiştir. (Biz bu bölümde protein yapılı olan enzimler üzerinde duracağız.)</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazıları sadece proteinden oluşur. Birçok enzim ise etkinlik gösterebilmek için <strong>apoenzim</strong> adı verilen protein kısım ile birlikte protein olmayan moleküllere ihtiyaç duyar. Enzimin protein olmayan kısmına <strong>kofaktör</strong> adı verilir. Kofaktörler organik veya inorganik moleküller olabilir. Kofaktörler organik bir molekül ise <strong>koenzim</strong> olarak adlandırılır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Enzimlerin Özellikleri</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Canlı sistemlerde gerçekleşen hemen her reaksiyon enzimlerin denetiminde olur.</li>
<li>Enzimlerin etkilediği maddeye <strong>substrat</strong> ya da etkinen madde denir.</li>
<li>Enzimler kimyasal reaksiyonlardan değişmeden çıkarlar ve defalarca kullanılırlar.</li>
<li>Enzimin protein kısmında aktif merkez (aktif bölge) denilen özel bir bölüm bulunur. Reaksiyon sırasında enzim substratına geçici olarak aktif merkezden bağlanır. Aşağıda sükrozun enzim etkisiyle yapı birimlerine ayrılması gösterilmiştir.</li>
<li>Enzimlerin çoğu belirli bir kimyasal reaksiyona özgü olduğundan her hücrede genellikle reaksiyon çeşidi kadar enzim çeşidi vardır.</li>
<li>Enzimler genellikle çift yönlü (tersinir) çalışırlar.</li>
<li>Enzimler sadece hücre içinde değil, uygun ortam sağlandığında hücre dışında da çalışabilirler.</li>
<li>Enzimlerin etkinlikleri son derece hızlıdır. Örneğin sığır karaciğerinden elde edilen katalaz enzimi, bir dakikada 5 milyon hidrojen peroksit (H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>O<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>) molekülünü su ve oksijene parçalayabilir.</li>
<li>Enzimler hücrede genellikle takım halinde çalışırlar. Bir enzimin son ürünü, kendisinden sonraki enzimin substratı olabilir.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Takım halinde çalışan enzimlerin aktiviteleri “geri besleme mekanizması” ile sağlanır. Reaksiyon ürünlerinden bir kısmı substrat ile yapısal benzerlik gösterir. Son ürün miktarı yeterli düzeye ulaştığında bunların bazıları ilk enzime bağlanarak onun çalışmasını durdurur ve böylece takımdaki diğer enzimler de çalışamaz. Son ürünün tükenmesiyle birlikte takımdaki enzimler yeniden çalışmaya başlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vücutta hangi tip enzimlerin sentezleneceğine ait bilgileri genler belirler.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Enzim Reaksiyonlarının Hızına Etki Eden Faktörler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Sıcaklık</strong>: Enzimler protein yapılı moleküller olduğundan proteinleri etkileyen sıcaklık değişimlerine duyarlıdırlar. Her enzimin en fazla aktivite gösterdiği bir sıcaklık derecesi vardır. Buna optimum sıcaklık denir. Bu değer pek çok canlıda 30 - 40 °C arasındadır (İnsanda 37°C). Sıcaklık derecesi optimum değerin altına düştüğünde veya üstüne çıktığında enzimatik reaksiyon hızı azalır. Yüksek sıcaklıkta (genellikle 55 - 60°C de) enzimlerin yapısı bozulur. Düşük sıcaklıkta enzimlerin etkinliği azalır. Bu durumda sıcaklığın belirli bir dereceye kadar artırılması, enzimin etkinliğini de artırır. Yani düşük sıcaklık enzimlerin yapısını bozmaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Not</strong>: Sütün kaynatılmasındaki amaç, bakteri enzimlerinin etkisiz hale getirilmesi ve böylece ekşimenin önlenmesidir. Besin maddelerinin dondurulduğunda bozulmaması, yine enzimlerin etkisiz hale getirilmesiyle sağlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>PH dereces</strong>i: Enzimler pH değişimlerine karşı çok duyarlıdır. Enzimlerin büyük çoğunluğu optimum olarak nötre yakın pH’larda çalışırken bazıları farklılık gösterebilir. Örneğin midede proteinleri sindiren pepsin enzimi pH = 2’de, yani oldukça asidik bir ortamda en iyi çalışır. Buna karşılık pankreastan ince bağırsağa salgılanan ve yine protein sindiriminde görev alan tripsin enzimi pH = 8,5’ta, yani bazik ortamda etkilidir. Kuvvetli asit ve bazlar enzimlerin yapısını bozar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Enzim yoğunluğu</strong>: Eğer pH ve sıcaklık uygunsa yeterli miktarda substrat bulunan bir ortamda, enzim yoğunluğu arttıkça reaksiyon hızı da artar. Sınırlı miktarda substrat bulunan bir ortamda, enzim yoğunluğu artırılırsa reaksiyon bir süre devam eder ve sonra durur. Bunun sebebi ortamda enzimin etkileyeceği substratın kalmamasıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Substrat yoğunluğu</strong>: Enzim miktarı sabit tutulup substrat yoğunluğu artırılırsa, reaksiyon hızı en yüksek noktaya ulaştıktan sonra sabit kalır. Bunun nedeni enzimlerin bir süre sonra substrata doymuş hale gelmeleri ve hiç boş kalmaksızın çalışmalarıdır. Yani enzimlerin hepsi bir substrata bağlı durumda bulunurlar ve birini bıraktıklarında diğerine bağlanırlar. Sonuçta daha fazla substrat eklense bile reaksiyon hızı artmaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Substrat yüzeyi</strong>: Enzimler etkilerini substratın dış yüzeyinden başlayarak gerçekleştirdikleri için, substrat yüzeyi arttıkça reaksiyon hızı da artar. Substratın küçük parçalara bölünmesi, toplam yüzeyi artıracağından enzimin etkinliğinde de artışa yol açacaktır. Bu yüzden kıyılmış et aynı miktar parça etten daha kolay sindirilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Su</strong>: Enzimlerin büyük bir kısmı işlevlerini su içinde gösterirler. Çünkü moleküllerin birbirine çarparak reaksiyonu gerçekleştirebilmesi için hareketi sağlayacak sıvı bir ortamın olması gerekir. Bu nedenle su miktarı enzim etkinliğinde önemlidir. Genellikle su miktarı % 15’in altında olduğu zaman enzimler işlev göstermezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Not</strong>: Sulandırılan reçel ve balın bozulmasının ya da besinlerin kurutularak saklanmasının nedeni, enzimlerin etkinlik gösterebilmeleri için belirli miktarda suya ihtiyaç duymalarıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Aktivatör ve inhibitör maddeler</strong>: Enzimlerin etkinliğini artıran maddelere aktivatör denir. Bazı aktivatörler enzimin substratı ile birleşmesini kolaylaştırırken, bazıları enzimin aktif merkezini daha da aktif hale getirerek enzim etkinliğini artırırlar. Aktivatörlere örnek olarak klor ve magnezyum gibi bazı iyonlar verilebilir. Enzim etkinliğini yavaşlatan veya engelleyen maddelere inhibitör denir. Bazı inhibitörler enzimin aktif merkezine bağlanarak bazıları da aktif merkezi bozarak enzim etkinliğini durdururlar. Kurşun, cıva, bakır gibi ağır metaller inhibitör maddelere örnek olarak verilebilir. Bir diğer inhibitör madde olan siyanür solunumda görev yapan bir enzimin etkinliğini durdurarak zehirlenmeye neden olmaktadır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hormonlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Metabolizma, büyüme ve gelişme, üreme, davranış, su ve mineral dengesi gibi fonksiyonların düzenlenmesinde rol oynayan kimyasal uyarıcılardır. Bilgi taşıyıcı bu maddeler organizmanın kendisi tarafından üretilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvanlarda hormon salgılayan hücrelerin tümüne <strong>endokrin sistem</strong>, hormon salgılayan organlara ise <strong>endokrin bezler</strong> denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Endokrin bezlerden salgılanan hormonlar kana verilir. Hormonlar kan dolaşımı yoluyla vücudun her tarafına ulaşabilmelerine rağmen genellikle belirli hücreleri veya organları etkiler. Hormonlar tarafından etkilenen bu yapılara <strong>hedef hücreler</strong> veya <strong>hedef organlar</strong> adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="endokrin bezler ve hormonlar" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/hormonlar.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsanlarda hormon salgılayan endokrin bezlerin en önemlileri hipofiz bezi, tiroit bezi, paratiroit bezi, böbrek üstü bezleri, pankreas ve eşeysel bezlerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsanlarda hormon sisteminin bozulması birçok hastalığa yol açar. Örneğin şeker hastalığının temelinde hormon sistemindeki bozukluk yatmaktadır. Hormon yoğunluğundaki en küçük bir değişiklik bile vücudun normal işlevlerinde bozukluk ortaya çıkarır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hormonlar hayvanlarda olduğu kadar bitkilerde de önem taşır. Örneğin tohum çimlenmesi, çiçek açma, meyve verme, yaprakların güneşe yönelmesi gibi olaylar hormonların düzenleyici etkisiyle gerçekleşir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Nükleik Asitler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Azotlu organik bazlar kimyasal yapılarına göre pürin ve pirimidin olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Pürin grubu bazlar çift halkalı olup Adenin (A) ve Guanin (G) olmak üzere iki çeşittir. Adenin ve Guanin bazları hem RNA'nın hem de DNA'nın yapısında bulunur. Pirimidin grubu bazlar tek halkalı olup Sitozin (C), Timin (T) ve Urasil (U) bazlarını içerir. Bu bazlardan sitozin, hem DNA hem de RNA'da bulunur. Buna karşılık timin sadece DNA'da, urasil ise sadece RNA'da yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Nükleotitlerin yapısına katılan beş karbonlu şekerler <strong>riboz</strong> ve <strong>deoksiribozdur</strong>. Riboz şekeri RNA'nın, deoksiriboz şekeri ise DNA'nın yapısına katılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Şeker ve bazla birlikte nükleotitin yapısına katılan <strong>fosfat grubu</strong> DNA ve RNA'da ortak olarak bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Nükleotitler taşıdıkları bazlara göre isimlendirilir. Örneğin yapısında adenin bazı bulunan nükleotite adenin nükleotit denir. DNA'nın bazlarına deoksiriboz şekeri bağlı olduğundan nükleotitlerine <strong>deoksiribonükleotit</strong>, RNA'nın bazlarına ise riboz şekeri bağlı olduğundan nükleotitlerine <strong>ribonükleotit</strong> adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA ve RNA molekülleri çok sayıda nükleotitin birbirine bağlanarak uzun bir zincir (polinükleotit zinciri) oluşturmasıyla meydana gelir. Nükleotitier birbirlerine şeker ve fosfat birimleri arasındaki fosfodiester bağlarıyla bağlanarak molekülün ana omurgasını oluştururlar. (Azotlu bazlar, şeker-fosfat omurgasına dahil değildir.)</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
DNA (Deoksiribonükleik Asit)</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sarmal oluşturan iki nükleotit zincirinden meydana gelmiş merdivene benzer bir moleküldür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Şeker-fosfat omurgaları sarmalın dışında yer alırken, azotlu bazlar sarmalın iç kısmında birbirleriyle eşleşirler. İkili sarmal içinde belirli bazlar birbirlerine uygunluk gösterir. Adenin bazı daima timin bazıyla, guanin bazı ise daima sitozin bazıyla eşleşir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Adenin bazı ile timin bazı arasında iki, guanin bazı ile sitozin bazı arasında üç tane zayıf hidrojen bağı kurulur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA’yı oluşturan zincirlerden birinin baz sırası bilinirse, bunu tamamlayan ikinci zincirin baz sırası da bulunabilir. Örneğin birinci zincirin baz sırası ATTCGACG şeklinde ise, diğer zincirin baz sırası TAAGCTGC şeklinde olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA’nın başlıca iki önemli fonksiyonu vardır. Bunlardan birincisi hücre bölünmesinden önce kendisini eşlemesidir. Bu olaya replikasyon denir. Böylece genetik bilginin yavru hücrelere aynen geçmesi sağlanmış olur. DNA’nın ikinci fonksiyonu, sentezlediği RNA sayesinde her hücrenin kendine özgü protein oluşturmasını sağlamaktır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA molekülü ile ilgili olarak aşağıdaki eşitlikler kurulabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
A = T ve G = C</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Pürin miktarı = Pirimidin miktarı (A + G = C + T)</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
A + G / C + T = 1 veya A + C / G + T = 1</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
A+G+C+T = Toplam nükleotit sayısı</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Nükleotit sayısı = Baz sayısı = Şeker sayısı = Fosfat sayısı</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
RNA (Ribonükleik Asit)</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
RNA, prokaryot hücrelerin sitoplâzmasında bulunur. Ökaryot hücrelerde ise çekirdek, sitoplâzma ve organellerin bazılarında (mitokondri, kloroplast, ribozom) yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
RNA’nın en önemli özellikleri şu şekilde özetlenebilir:</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>RNA molekülü de DNA gibi çok sayıda nükleotitin birleşmesiyle oluşur.</li>
<li>RNA’nın nükleotitlerinde DNA’dan farklı olarak deoksiriboz yerine riboz şekeri, timin bazı yerine urasil bazı bulunur.</li>
<li>RNA molekülü tek nükleotit zincirinden meydana gelir. Bu nedenle RNA’da, G = C ve A = U olma zorunluluğu yoktur.</li>
<li>RNA molekülü kendini eşleyemez. DNA’nın bir zinciri üzerinden sen- tezlenir.</li>
<li>RNA’nın işlevi, DNA’dan aldığı genetik şifreye göre protein sentezini gerçekleştirmektir. Hücrede yeni proteinlere ihtiyaç duyulduğunda DNA’dan RNA’lar sentezlenir.</li>
<li>RNA’nın her hücredeki miktarı az çok farklıdır. Protein ve enzim sentezinin yüksek olduğu hücrelerde RNA miktarı da fazladır.</li>
<li>Görevlerine göre hücrede üç çeşit RNA bulunur.<ul style="margin: 0px 0px 0px 25px; padding: 0px;">
<li><strong>Mesajcı RNA (mRNA)</strong>: DNA'dan aldığı genetik bilgiyi, belirli şifreler halinde sitoplazmadaki ribozomlara taşır. Bu bilgi sentezlenecek proteinin amino asit diziliş sırasını belirler.</li>
<li><strong>Taşıyıcı RNA (tRNA)</strong>: Sitoplazmadaki amino asitleri tanır ve ribozomlara taşır.</li>
<li><strong>Ribozomal RNA (rRNA</strong>) : Proteinlerle birlikte ribozomların yapısını meydana getirir.</li>
</ul>
</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlıların Enerji Molekülü ATP (Adenozin Trifosfat)</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
ATP, hücrede oluşan metabolik olaylar için gerekli enerjiyi sağlayan moleküldür. ATP, bir nükleotittir. Adenin bazı, riboz şekeri ve üç fosfat grubundan meydana gelir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
ATP molekülündeki üç fosfat grubundan sondan iki tanesi yüksek enerjilidir. Bu bağlar (~) işaretiyle gösterilir. ATP'de en uçtaki fosfat bağı su eklenerek kırılır (hidroliz) ve bir molekül inorganik fosfatın ayrılmasıyla ATP ADP'ye dönüşür. Bu sırada enerji açığa çıkar ve bu enerji de hücresel olaylarda kullanılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
ATP yenilenebilen bir kaynaktır. Bunun için ADP'ye fosfat eklenmesi gerekir. ADP'nin fosforilasyonu için gerekli enerji, hücre içindeki organik bileşiklerin oksijenli ya da oksijensiz solunumla parçalanması sonucu açığa çıkan enerjiden sağlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
ATP sentezi oksijenli solunum, oksijensiz solunum ve fotosentez olmak üzere başlıca üç yolla gerçekleşir. Hücrede gerçekleşen enerji dönüşümleri sırasında ATP’nin rolü aşağıda gösterilmiştir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="atp'nin sentezi ve kullanılması" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/atp.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
ATP'nin asıl kaynağı güneş enerjisidir. Üreticiler, fotosentezin başlangıç reaksiyonlarında güneş enerjisini kullanarak ATP üretir. Fotosentezin daha sonraki reaksiyonlarında bu ATP enerjisinden yararlanılarak besin sentezlenir. Bitkilerin depo ettikleri besinler, besin zinciri yoluyla tüketici canlılara aktarılır. Üretici ve tüketici canlıların yaptıkları solunum olayı ile besinlerin kimyasal bağ enerjisi ATP enerjisine dönüşür. Kas kasılması, yeni moleküllerin sentezi (biyosentez) gibi olaylarda da ATP enerjisi harcanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
KAYNAKÇA:webders.com</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-4775224629595041552015-05-14T06:52:00.000-07:002015-05-14T06:52:00.942-07:00Sınıflandırma ve Canlıların Genel Özellikleri<h1 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 21px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırılması</h1>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsanlarda çeşitlilik gösteren nesneleri benzerliklerine göre sınıflandırma eğilimi vardır. Örneğin bitkiler ve hayvanlar; kaya, taş, kum gibi ayrımlar bir tür sınıflandırmadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların ayırt edici özelliklerinden biri çeşitliliktir. Bilim insanları çok eski zamanlardan beri canlıları sınıflandırma çabası içindedirler. Bugüne kadar yaklaşık 1,8 milyon canlı türü tanımlanmış ve isimlendirilmiştir. Bunun yanı sıra her yıl binlerce yeni tür keşfedilmektedir. Sınıflandırmanın amacı canlıları belirli bir sisteme oturtmak ve doğayı daha kolay öğrenilebilir hale getirmektir.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sınıflandırmanın Önemi ve Tarihçesi</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların benzer ve ortak özelliklerine göre gruplandırmasına <strong>sınıflandırma</strong> denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sınıflandırmanın amacı canlıları akrabalık ilişkilerine göre gruplandırmak ve bu sayede onların düzenli bir sistem içinde çalışılmasını sağlamaktır. Bu amaca hizmet eden bilim dalı <strong>sistematik (taksonomi)</strong> adını alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sınıflandırmanın tarihçesi Aristo'ya (M.Ö. 384 - 322) kadar uzanır. Aristo canlıları bitkiler ve hayvanlar; hayvanları ise yaşadıkları yere göre karada, suda ve havada yaşayanlar şeklinde gruplandırmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların sınıflandırılmasında John Ray (1627 - 1705), Carolus Linnaeus (1707 - 1778) ve Charles Darwin (1809 - 1882) gibi bilim insanlarının önemli katkıları olmuştur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Günümüzde canlıların bilimsel sınıflandırılması "doğal sınıflandırma" ile yapılır. İlk olarak yapılan "yapay sınıflandırma" yöntemleri zamanla yerini doğal sınıflandırma yöntemlerine bırakmıştır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yapay (Ampirik) Sınıflandırma</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların renk, desen, yaşadıkları ortam ve yüzeysel benzerliklerini dikkate alan sınıflandırmadır. Örneğin Aristo'nun yaptığı sınıflandırma yapay bir sınıflandırmadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yapay sınıflandırmada analog organlar dikkate alınır. Kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlara analog organlar denir. Örneğin böceğin kanadı ve kuşun kanadı analog organlardır. Yapay sınıflandırma sadece gözleme dayalı olduğu için bilimsel bir sınıflandırma değildir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Doğal (Filogenetik) Sınıflandırma</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların evrimsel ilişkilerini yani akrabalık derecelerini göz önüne alan sınıflandırmadır. Doğal sınıflandırmada karşılaştırmalı anatomi ve morfoloji bilgileri dikkate alınan faktörlerin başında gelir. Buna göre hayvanların iskelet yapıları, sindirim sistemleri, eşeysel özellikleri, vücut uzantıları (üye) ve simetri özellikleri karşılaştırılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kol, bacak, kanat gibi vücut üyelerinin karşılaştırılmasında homolog organlar dikkate alınır. Kökenleri aynı, görevleri farklı olabilen organlara <strong>homolog organlar</strong> denir. Örneğin insanın kolu, balinanın yüzgeci ve yarasanın kanadı homolog organlardır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Doğal sınıflandırmada canlıların embriyonal gelişim benzerliği, sitolojik özellikleri ve genetik bilgileri dikkate alınır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Taksonomik Sistem</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Organizmaların sınıflandırılması hiyerarşik bir sisteme dayanır. Hiyerarşik sıralamada en küçük kategori "tür" olarak kabul edilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tür; yapısal ve işlevsel özellikleri bakımından birbirine benzeyen, aynı dış ve iç çevresel koşullara benzer şekilde tepki gösteren, doğal koşullarda birbiriyle çiftleşip verimli yavrular meydana getirebilen bireyler topluluğudur. Birbirlerine çok yakın olan türlerin arasında nadiren çiftleşmeler olsa bile meydana gelen yavrular doğurgan olamazlar. Örneğin at ile eşek aynı tür olarak kabul edilmezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Linnaeus (Linne), her türe Latince iki kelimeden oluşan bir ad vermiştir. Bu şekilde yapılan adlandırmaya <strong>ikili adlandırma</strong> denir. İkili adlandırmada birinci kelime, türün ait olduğu cins adıdır ve büyük harfle başlar. İkinci kelime ise tanımlayıcı ad olarak kullanılır ve küçük harfle başlar. İkisi birden tür adı olarak geçer. Örneğin Canis familiaris köpeğin, Canis Lupus kurdun bilimsel adıdır. Birinci isimlerden, her ikisinin de Canis cinsine ait olduğu anlaşılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Akrabalık ilişkileri tanımlayıcı adın değil, cins adının benzerliğine göre yapılır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sınıflandırma Birimleri</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sınıflandırmada <strong>tür</strong> en küçük birimdir. Birbirine çok benzeyen yakın türlerin bir araya gelmesiyle <strong>cins</strong> (genus) adı verilen birim ortaya çıkar. Cinslerin ortak karakterlerine göre gruplaşmasıyla <strong>aile</strong> (familya) meydana gelir. Benzer ailelerin birleşmesiyle <strong>takım</strong>(ordo) adı verilen topluluklar oluşur. Benzer takımların meydana getirdiği gruba <strong>sınıf</strong> (classis) denir. Benzer sınıfların oluşturduğu grup <strong>şube</strong> (filum) adını alır. Birbirine benzer şubelerin meydana getirdiği en büyük sistematik birim ise <strong>alem</strong> (regnum) olarak adlandırılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="Sınıflandırma tabloasu" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/siniflandirma.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvan türlerinde embriyonun ilk evrelerinde önce şube özellikleri, en son ise tür özellikleri ortaya çıkar. Herhangi bir sistematik birime birlikte giren canlılar, daha büyük sistematik birimlere de birlikte girerler.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Canlı Alemleri ve Özellikleri</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılar alemi hücre yapısına göre prokaryot ve ökaryot canlılar olmak üzere iki büyük gruba ayrılır. Prokaryot canlılar; bakteriler alemi ve arkebakteriler alemini içine alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ökaryot canlılar; protistalar alemi, mantarlar alemi, bitkiler alemi ve hayvanlar alemi olarak dörde ayrılır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Bakteriler Alemi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tek hücreli mikroskobik organizmalardır. Hücre şekilleri açısından çeşitlilik gösterirler. Yuvarlak, çubuk, spiral ve virgül şeklinde olabilirler. Hücre zarlarının üzerinde bir hücre duvarı vardır. Hücre duvarı <strong>peptidoglikan</strong> denilen kısa peptit zincirleriyle bağlanmış bir polisakkaritten oluşur. Bakteriler, hücre duvarının fiziksel ve kimyasal yapısına göre farklı boyanma özelliğine sahiptir. Birçok bakteride hücre duvarına ek olarak bir kapsül bulunur. Genellikle polisakkarit yapılı olan kapsül, bakterinin dirençliliğini ve hastalık yapabilme özelliğini artırır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Pilus denilen kısa uzantılar bakterilerin yüzeylere tutunmasını sağlar ve bir bakteriyi diğerine bağlayarak genetik materyal aktarımında görev yapar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kalıtım maddesini oluşturan DNA molekülü halkasal yapıdadır ve <strong>çekirdek alanı</strong> denilen kısımda bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakteri sitoplazmasında, hücre kromozomundan bağımsız olarak çoğalan küçük halka şeklindeki DNA parçalarına plazmit denir. Plazmitler, bakterinin antibiyotik ve diğer bazı kimyasal maddelere karşı direnç oluşturmasını sağlayan genleri içerir. Bir bakterinin sahip olduğu bu direnç özelliği diğer bir bakteriye plazmit ile taşınabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakteri hücrelerinde çekirdek zarı, mitokondri, endoplazmik retikulum, golgi cihazı ve lizozomlar bulunmaz. Sitoplazma içinde DNA, RNA, ribozomlar, proteinler, glikojen ve yağ tanecikleri yer alır. Bazı bakteriler kamçılarıyla aktif hareket edebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakterilerin bazıları sadece oksijenli solunum bazıları da sadece oksijensiz solunum yapar. Ancak oksijensiz solunum yaptığı halde geçici olarak oksijenli ortamda yaşayabilen veya oksijenli solunum yaptığı halde geçici olarak oksijensiz ortamda yaşayabilen bakteriler de vardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Oksijenli solunum yapan bakterilerde solunum enzimleri mezozom denilen hücre zarı kıvrımlarında ve sitoplazmada bulunur. Mezozomlar ökaryot canlılardaki mitokondrilerin görevini yapar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakterilerin bazıları ototrof bazıları heterotroftur. Ototrof bakteriler enerji kaynağı olarak güneş ışığını kullanıyorsa fotoototrof bakteri, kimyasal enerjiyi kullanıyorsa kemoototrof bakteri adını alır. Heterotrof bakterilerin bazıları parazit olup ihtiyaç duydukları besin maddelerini birlikte yaşadıkları canlıdan sağlarlar. Ayrıştırın (saprofit) olan heterotrof bakteriler ise ölü bitki ve hayvan artıklarındaki organik maddeleri kullanırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakteriler ikiye bölünme yoluyla eşeysiz olarak çoğalırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bakterilerde genetik çeşitliliğin ana kaynağı mutasyondur. Bunun dışında bireyler arasındaki genetik madde aktarımı da çeşitliliğe yol açar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazı bakteri türleri uygun olmayan ortamlarda endospor adı verilen özel yapılar oluşturabilirler. Hücrede kromozom kopyalanırken, bir kopya kalın ve dayanıklı kılıfla çevrilir. Olumsuz koşullarda dıştaki hücre parçalansa bile endospor hayatta kalır. Endosporlar besin ve su azlığı, aşırı sıcak ya da soğuk gibi zorlu koşullara dayanıklıdır. Bu yapılar çok az metabolizma ve enzim faaliyeti gösterir. Uygun olmayan şartlarda endosporlar yüzyıllar boyunca uyku halinde kalabilir. Ortam şartları düzeldiğinde ise endosporlar su alarak çoğalmaya yeniden başlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="süt bakterisi" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/sutbakterisi.png" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Arkebakteriler Alemi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tek hücreli, prokaryot canlılardır. Aşırı sıcak, aşırı tuz, yüksek asit, yüksek baz gibi çok ekstrem koşullarda yaşayabilme özelliğine sahiptirler. Ilıman koşullarda da yaşayabilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hücre duvarının kimyasal yapısı bakterilerden farklıdır. Ayrıca hücre zarının kendine özgü bir lipit tabakası içermesi ve karakteristik bir rRNA baz sırasına sahip olmaları nedeniyle bakterilerden ayırt edilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Arkebakterilerin yaşadıkları çevresel koşullar farklılık gösterir. Örneğin bunların bazıları CO<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>'yi hidrojenle birleştirip metan gazı oluştururlar (metanojenler). Arkebakterilerin bir diğer grubu aşırı tuzcullardır (halofiller). Sıcak ortamlarda yaşayan arkebakteriler (aşırı termofiller) 60 - 80°C'ler arasında en iyi gelişimi gösterirler. Soğuk sevenler (psikrofilik arkebakteriler) ise aşırı soğuk ortamlarda gelişebilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="arke bakteriler" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/arkebakteriler.png" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Arkebakteriler biyolojik ve ekonomik öneme sahiptir. Örneğin çiftliklerdeki çöpler ve hayvan gübreleri üzerinde yaşayan metanojenler, biyogaz olarak adlandırılan metan gazını oluştururlar. Çiftçiler metanojenleri kullanarak gübre ve çöplerden metan gazı üretebilmektedir. İneklerin ve diğer büyükbaş hayvanların bağırsaklarında yaşayan metanojenler, selülozu parçalayıcı enzimlere sahiptirler.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Protista Alemi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Üyeleri ökaryot hücre yapısına sahiptir. Yani zarla çevreli çekirdek ve diğer hücre organelleri bulunur. Üyelerinin çoğu mikroskobik tek hücreli canlılardan oluşur. Koloni halinde yaşayan ve çok hücreli olan protistler de vardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tatlı sularda yaşayan tek hücreli üyelerinde kontraktil koful bulunur. Bazı üyeleri ototrof, bazıları heterotroftur. Hareketsiz olanları bulunabildiği gibi kamçı, siller ya da yalancı ayaklarla hareket edenleri de vardır. Protistlerin çürükçül olanları, endüstri ve canlı atıklarını parçalayarak çevre kirliliğini önlemede ve madde döngüsünde etkilidirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Protista alemi; kamçılılar, kökayaklılar, silliler, sporlular, algler ve cıvık mantarlar şeklinde gruplandırılır. Bu alemin en çok bilinen örnekleri kamçılılar grubundan öglena, kökayaklılar grubundan amip, silliler grubundan paramesyum ve sporlular grubundan plazmodyumdur. Bunların hepsi mikroskobik tek hücreli canlılardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Öglena</strong> tatlı sularda yaşayan ve hareket organeli olarak kamçı bulunduran bir organizmadır. Kloroplast içerdiği için fotosentez yaparak besinlerinin bir kısmım sentezler. Besinlerinin bir kısmını ise dışarıdan hazır alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Amipler</strong> tatlı sularda yaşayan heterotrof organizmalardır. Bunlar "yalancı ayak" denilen sitoplazma uzantıları oluşturarak hem beslenmeyi hem de hareketi gerçekleştirirler. Amipte besin, yalancı ayaklarla alındığı zaman bir besin kofulu oluşur ve koful içindeki besinler hücre içinde sindirildikten sonra kullanılır. Bazı amip türleri hastalıklara neden olabilir. Örneğin insanın kalın bağırsağında yaşayan bir amip türü, amipli dizanteri adı verilen bir hastalığa yol açar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Paramesyum</strong> tatlı sularda yaşayan heterotrof bir organizmadır. Hücre yüzeyini kaplamış olan siller ile hareket eder. Yapılarında büyük ve küçük çekirdek olmak üzere iki tip çekirdek bulunur. Hücre içine giren fazla suyun boşaltımım kontraktil koful denilen iki özel yapı sağlar. Bu organizmaların vücutlarında hücre ağzı, yutak ve anal açıklık gibi oluşumlar yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Plazmodyum</strong> hareket etmek için özelleşmiş bir yapı içermez. Besin kofulları ve kontraktil kofulları da yoktur. Parazit olarak yaşayan bu organizma, anofel cinsine ait bir sivrisinek tarafından insana taşınır ve alyuvarlarda çoğalarak sıtma hastalığına neden olur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mantarlar Alemi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mantarlar, genellikle çok hücreli olan ökaryot canlılardır. Mantarların kloroplastları yoktur ve fotosentez yapamazlar. Mantarlar parazit ya da saprofit olarak yaşayan heterotrof canlılardır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mantarların hücre duvarları vardır. Bu yapı genelde selüloz olmayıp, ağırlıklı olarak kitinden oluşur. Yüksek yapılı bitkilerdeki kök, gövde, yaprak gibi organlara ve iletim dokusuna sahip değillerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çok hücreli üyelerinde, hücreler daha çok dallanmış iplikler halindedir. Bu ipliklere hif adı verilir. Hifler bir araya gelerek sindirilmiş besinlerin emiliminde görev yapan miselyum yapılarını meydana getirirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mantarlar heterotrof beslenmeleri nedeniyle hayvanlara, hücre duvarı içermeleri, sporla çoğalmaları ve aktif hareket edememeleri nedenleriyle de bitkilere benzerler. Mantarlara; maya mantarları, küf mantarları ve şapkalı mantarlar örnek olarak verilebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="bira mayası" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/biramayasi.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mantarların biyolojik ve ekonomik önemi oldukça fazladır. Örneğin ölü veya canlı organik maddeleri parçalayıp, bunların hızla toprağa karışmasını sağlayarak karbon ve azot gibi elementlerin yeryüzündeki döngülerinde büyük rol oynarlar. Maya mantarları ekmek hamurunun kabarmasında ve alkollü maddelerin elde edilmesinde yaygın olarak kullanılan bir mantar grubudur. Penisilin adı verilen antibiyotik, Pénicillium cinsi bir küf mantarından elde edilir ve birçok hastalığın tedavisinde kullanılır.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Bitkiler Alemi</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bitkiler çok hücreli ökaryot canlılardır. Hücre zarlarının üzerinde esas maddesi selülozdan oluşan hücre duvarları bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bitkiler kloroplast içerirler ve fotosentezle inorganik maddelerden organik madde üretirler. Bu nedenle ototrof canlılardır. İnsanlar dahil hemen hemen tüm heterotroflar besin ve fotosentezin bir yan ürünü olan oksijen için bitkilere bağımlıdırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bitkilerin insanlar için besin kaynağı, barınak, ilaç ve endüstri ham maddesi olması bakımından değeri büyüktür. Bitkiler; damarsız - tohumsuz, damarlı - tohumsuz ve damarlı - tohumlu olmak üzere üç gruba ayrılır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Damarsız - Tohumsuz Bitkiler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İletim demeti bulunmayan bitkilerdir. Üreme ve gelişmelerinde çiçek ve tohum oluşturamazlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu grubun en önemli örneği <strong>karayosunlarıdır</strong>. Çok nemli ortamları tercih eden bu bitkilerin gerçek kök, yaprak ve gövdeleri yoktur. Kök yerine rizoit denilen köksü yapıları bulunur. Karayosunlarının yaşam döngüsünde eşeysiz ve eşeyli üreme birbirini takip eder. Bu olaya "döl almaşı" denir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Damarlı - Tohumsuz Bitkiler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İletim demeti bulunan bitkilerdir. Damarsız - tohumsuz bitkiler gibi üreme ve gelişmelerinde çiçek ve tohum oluşturamazlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Gerçek kök, gövde ve yaprakları bulunur Rizom adı verilen yatay gövdelere sahiptirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yaşam döngülerinde döl almaşı görülür. Döl almaşı görülen bitkiler "spor" adı verilen dayanıklı hücreleri oluştururlar. Bir spor, başka bir hücreyle birleşmeksizin yeni bir bireyi meydana getirebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu grubun en önemli örneği <strong>eğrelti otlarıdır</strong>. Eğrelti otları nemli ve az ışık alan gölgeli yerlerde gelişirler. Yere yatık olan gövdeleri (rizom) çok sayıda dallanmış iletim demeti içerir. Eğrelti otlarının pek çok yaprakçığa bölünmüş, kuş teleğine benzer yaprakları vardır. Yapraklarının alt yüzeyinde spor oluşturan keseler yer alır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Damarlı - Tohumlu Bitkiler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İletim demeti bulunduran ve tohum oluşturan bitkilerdir. Bir tohum spordan farklı olarak çok hücrelidir ve ondan çok daha gelişmiş dayanıklı bir yapıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tohum, koruyucu bir kabuğun içinde besin kaynağı ile çevrelenmiş bir embriyodan oluşur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tohumların çoğu rüzgar veya hayvanlarla uzaklara taşınır. Bir tohum ana bitkiden ayrıldıktan sonra aylarca ve bazen yıllarca uyku halinde kalabilir. Daha sonra uygun koşullar altında çimlenir ve embriyo tohum kabuğundan bir fide olarak dışarı çıkar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Damarlı - tohumlu bitkiler açık ve kapalı tohumlu olmak üzere iki büyük gruba ayrılır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Açık Tohumlu Bitkiler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tohumları meyve ile örtülü değildir ve açıkta bulunur. Çoğunlukla ağaç ya da ağaççık, seyrek de olsa çalı biçiminde olan bitkilerdir. Bütünüyle odunsu olan bu bitkiler, genellikle yapraklarının tamamını birden dökmediği için dört mevsim yeşil kalabilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yaprakları çoğunlukla iğnemsidir. Açık tohumluların en iyi bilinen grubu kozalaklı bitkilerdir. Çam, ladin, göknar, servi, sedir, ardıç, mazı kozalıklı bitki örnekleridir. Sikas, ginkgo ve sekoya diğer açık tohumlu bitkilerden bazılarıdır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kapalı Tohumlu Bitkiler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tohum, yumurtalıktan gelişen meyve içinde bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
En belirgin özellikleri farklılaşmış çiçek ve meyveleridir. Çiçek örtü yaprakları çanak yaprak ve taç yaprak şeklinde farklılaşmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Otsu, odunsu ve çalı formunda olan kapalı tohumlular, açık tohumlulara göre daha gelişmişlerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bitkiler aleminin çoğunluğunu bu grup oluşturur. Orkide, buğday, mısır, muz, soğan, papatya, fasulye, elma, domates, kaktüs, ayçiçeği, sütleğen ve ebegümeci kapalı tohumlu bitki örneklerinden bazılarıdır.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hayvanlar Alemi</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çok hücreli ökaryot canlılardır. Hücre duvarı içermezler. Gerekli besin maddelerini ortamdan hazır olarak alırlar. Bu nedenle heterotrofturlar. Çoğunluğu epitel, bağ, kas, sinir gibi dokulara sahiptir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvanlar, canlılar arası beslenme ilişkileri sayesinde yeryüzündeki madde döngüsüne katkıda bulunurlar. Hayvanlar, insanlar için önemli bir besin kaynağıdır. Örneğin et, süt ve yumurta insanların hayvanlardan elde ettiği bazı besin kaynaklarıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvanlar; omurgasızlar, ilkel kordalılar ve omurgalılar olmak üzere üç grupta incelenir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Omurgasız Hayvanlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yapılarında çoğunlukla bir iç iskelet bulunmaz. Bazılarında vücudun dış kısmını örten ve destekleyen dış iskelete rastlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Embriyonik dönemde solungaç yarığı ve yaşamlarının hiçbir evresinde vücuda desteklik sağlayan sırt ipliği (notokord) bulunmaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Genellikle açık dolaşım görülür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Omurgasız hayvanlar; süngerler, sölenterler, solucanlar, yumuşakçalar, eklembacaklılar ve derisidikenliler şeklinde gruplara ayrılır. Biz burada solucanlar ve eklembacaklılar grubundan böcekler üzerinde duracağız.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Solucanlar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Deniz ve tatlı sularda, karalarda ya da parazit olarak canlı vücudunda yaşarlar. İki taraflı (bilateral) simetriye sahip olan canlılardır. Çoğunlukla eşeyli olarak ürerler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yassı solucanlar</strong>, yuvarlak solucanlar ve halkalı solucanlar olmak üzere gruplara ayrılırlar. Yassı solucanların denizlerde, tatlı sularda ve nemli topraklarda serbest olarak yaşayan türleri olduğu gibi parazit olarak yaşayan çok sayıda türü de bulunur. Bunlarda sindirim boşluğu hem ağız hem de anüs görevini yapan tek bir açıklıktan oluşur. Solunum ve dolaşım sistemleri gelişmemiştir. En tanınmış örnekleri planarya, tenya ve karaciğer kelebeğidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yuvarlak solucanların</strong> bazıları insan, hayvan ve bitkilerde parazitken bazıları suda ve nemli topraklarda serbest olarak yaşar. Sindirim sistemleri ağız ve anüs olmak üzere iki açıklıktan oluşur. Solunum ve boşaltım sistemleri gelişmemiştir. Bazılarının larvaları insanların karaciğer, akciğer ve beyinlerinde tümör benzeri kistler oluştururlar. Askaris, kancalı kurt, trişin ve fil hastalığı solucanı insanlarda parazit olan yuvarlak solucan örnekleridir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="parzit yuvarlak solucanlar" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/parazitsolucan.png" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Halkalı solucanların</strong> vücutları birbirine benzeyen bölmelerden (segment) meydana gelmiştir. Tatlı sularda, denizlerde ve nemli topraklarda serbest olarak yaşarlar. Parazit olanları da vardır. İki açıklıktan oluşan sindirim kanalları özel bölmelere ayrılmıştır. Kapalı dolaşım görülür. Karada yaşayan türlerinde solunum nemli deriden difüzyon yoluyla gerçekleşir. Suda yaşayan türlerinde solungaç solunumu görülür. Boşaltım için gelişmiş özel yapıları vardır. Beyin ve sinir kordonlarından oluşan sinir sistemleri bulunur. Toprak solucanı, poliket ve sülük bu grubun bazı örnekleridir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Böcekler</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Eklembacaklılar grubunda yer alırlar ve bu grubun büyük çoğunluğunu oluştururlar.</li>
<li>Omurgasız hayvanların kara hayatına en iyi uyum yapmış grubudur. Bunların tatlı sularda yaşayan ve uçan birçok türü de bulunur.</li>
<li>Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan oluşur.</li>
<li>Baş bölgesinde bir çift anten yer alır.</li>
<li>Genellikle iki çift kanada ve üç çift bacağa sahiptirler.</li>
<li>Kitin kapsayan dış iskeleti vardır. Dış iskelet vücut büyümesini sınırladığından dolayı böceklerde periyodik aralıklarla değiştirilir.</li>
<li>Sindirim kanalı özel bölmelere ayrılmıştır ve ağız yapıları beslenme tarzına göre farklılıklar gösterir.</li>
<li>Açık dolaşım sistemine sahiptirler.</li>
<li>Solunum trake sistemiyle gerçekleşir.</li>
<li>Boşaltım organı (malpighi tüpleri) kuruya yakın bir atık oluşumunu sağladığı için vücuttan su kaybını önler.</li>
<li>Sinir sistemi ve gözler ile diğer duyu organları çok iyi gelişmiştir. Bundan dolayı herhangi bir uyarıya hızlı cevap verebilirler.</li>
<li>Kasları çoğunlukla çizgili olduğundan çabuk hareket ederler.</li>
<li>Üremeleri eşeylidir ve gelişimleri sırasında çoğu başkalaşım geçirir.</li>
<li>Arı, karınca, termit gibi bazı böcek gruplarında sosyal yaşam görülür. Bazı böcek türleri ise sıtma, Afrika uyku hastalığı gibi hastalıkların taşıyıcısıdır.</li>
<li>Böceklere; karınca, arı, çekirge, peygamberdevesi, sinek, bit, pire, kelebek, güve, termit, tahtakurusu gibi örnekler verilebilir.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
İlkel Kordalılar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kordalı olarak isimlendirilen hayvanlar hem ilkel kordalıları hem de omurgalıları kapsayan bir sınıflandırma basamağıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kordalılar; yaşamın belirli bir evresinde, genellikle de embriyonik gelişim sürecinde dört ortak özellik içerirler. Bunlardan birincisi sindirim borusu ile sinir kordonu arasında uzunlamasına yer alan ve iskelet görevi yapan notokordtur. İkincisi sırt bölümünde içi boş bir sinir kordonudur. Üçüncüsü gaz alış verişi ve beslenmede rol oynayan solungaç yarıklarıdır. Dördüncüsü ise vücudun arka bölümünde kuyruktur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Denizlerde yaşayan ilkel kordalıların bir grubu "tulumlular"; diğer bir grubu "kafatassızlar" adını alır. Kafatassızların en önemli örneği amfiyoksüs denilen hayvandır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Omurgalılar</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Embriyonik gelişim sırasında kısa bir süre görülen notokordun yerini omurlardan oluşan bir omurga almıştır. Kemik veya kıkırdaktan oluşan bir iç iskelete sahiptirler.</li>
<li>Embriyonik gelişimlerinin ilk evrelerinde solungaç yarığı görülür.</li>
<li>Akciğer veya solungaç solunumu yaparlar.</li>
<li>Dolaşım sistemi kapalıdır.</li>
<li>Alyuvarlardaki hemoglobinden dolayı kanları kırmızı renktedir.</li>
<li>Boşaltım bir çift böbrekle yapılır.</li>
<li>Kafatası içinde gelişmiş bir beyinleri vardır.</li>
<li>Balıklar, iki yaşamlılar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler olmak üzere beş sınıfta incelenirler.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Balıklar</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Solungaçlarıyla solunum yaparlar.</li>
<li>Yüzgeçlere ve pullara sahiptirler.</li>
<li>Günümüzde yaşayan iki grubu kıkırdaklı balıklar ve kemikli balıklardır.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kıkırdaklı Balıklar</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Kıkırdaktan yapılmış bir iskelete sahiptirler. Kemik yapı içermezler.</li>
<li>Derileri kendilerine özgü pullarla kaplıdır.</li>
<li>Yüzme keseleri yoktur. Bu nedenle batmamak için sürekli hareket etmek zorundadırlar.</li>
<li>Döllenme dişinin vücudu içinde olur (iç döllenme). Bazıları döllenmiş yumurtalarını koruyucu kabuklara sardıktan sonra suya bırakır. Bazıları ise yavrularını doğurur.</li>
<li>Kıkırdaklı balıklara köpek balıkları ve vatozlar örnek olarak verilebilir.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kemikli Balıklar</h4>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Kemikten oluşan bir iç iskelete sahiptirler.</li>
<li>Derileri köpek balıklarından farklı, yassı kemik pullarla kaplıdır.</li>
<li>Yüzme keseleri vardır.</li>
<li>Akciğerli balıklarda solungaçlara ilaveten gaz değişimi için kullanılan basit akciğerler bulunur.</li>
<li>Kalpleri bir kulakçık ve bir karıncık olmak üzere iki odacıktan oluşur. Kalpte daima kirli kan bulunur. Soğukkanlı hayvanlardır. Yani vücut sıcaklıkları sabit olmayıp değişkendir.</li>
<li>Çoğu türde döllenme suda gerçekleşir (dış döllenme). Bazı türlerde ise iç döllenme ve doğum görülür. Kemikli balıklara levrek, ringa, ton balığı, lüfer, alabalık ve akciğerli balıklar örmek olarak verilebilir.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
İki Yaşamlılar (Amphibia)</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Yaşamlarının bir kısmını suda bir kısmını karada geçirdikleri için "iki yaşamlılar" adını almışlardır.</li>
<li>Gelişmelerinde genel olarak başkalaşım görülür.</li>
<li>Larva dönemi suda geçer. Bu dönemde solunumu solungaçlar sağlar.</li>
<li>Solunum organları deri, akciğer ve ağız boşluğudur.</li>
<li>Derileri çıplaktır. Salgılanan mukus deriyi nemli tutarak deri solunumu için uygun ortam sağlar.</li>
<li>Bu grubun en önemli örneği olan kurbağalarda kalp iki kulakçık ve bir karıncık olmak üzere üç odacıktan oluşur. Kan kalpte karışır ve vücuda karışık kan pompalanır.</li>
<li>Soğukkanlı hayvanlardır. Kış uykusuna yatarlar.</li>
<li>Genellikle dış döllenme görülür ve gelişme suda tamamlanır.</li>
<li>Bu gruba kuyruksuz kurbağalar, kuyruklu iki yaşamlılar (semenderler) ve bacaksız iki yaşamlılar örnek olarak verilebilir.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sürüngenler</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Akciğer solunumu yaparlar.</li>
<li>Derileri üzerinde keratin yapılı pullar veya kemik plakalar bulunur. Deri solunumu görülmez.</li>
<li>Kalpleri iki kulakçık ve bir karıncık olmak üzere üç odacıktan oluşur. Karıncık yarım bir perde ile ikiye ayrılmıştır. Soğukkanlı canlılardır. Kış uykusuna yatarlar.</li>
<li>İç döllenme görülür ve gelişme ana canlının vücudu dışında gerçekleşir. Ancak bazı türleri doğurur.</li>
<li>Sürüngenlere; yılanlar, kertenkeleler, kaplumbağalar, timsahlar ve soyu tükenmiş dinozorlar örnek olarak verilebilir.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kuşlar</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Vücutları, uçmayı ve yalıtımı sağlayan tüylerle kaplıdır. Tüyler, kuşlara özgü yapılardır. Bunların ön üyeleri kanat haline dönüşmüştür.</li>
<li>Akciğer solunumu yaparlar. Akciğerlere bağlı hava keseleri vücut ağırlığını azaltır ve uçmayı kolaylaştırır. Metabolizma hızları yüksektir.</li>
<li>Kemiklerinin çoğunun içi boştur. Akciğerlere bağlı hava keseleri uzun kemiklerin içine doğru uzanmıştır. Bu durum iskelete hafiflik sağlar.</li>
<li>Kalpleri iki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere dört odacıktan oluşur. Temiz ve kirli kan birbirine karışmaz. Sıcakkanlı hayvanlardır. Bu tip canlılarda vücut sıcaklığı sabittir.</li>
<li>Çenelerinde diş yoktur. Keratin yapıdaki gaga, beslenme tipine göre farklı şekillerde olabilir.</li>
<li>İç döllenme görülür. Gelişme vücudun dışında olur. Yumurtaları sert bir kabukla örtülüdür.</li>
<li>Bu gruba devekuşu, penguen, flamingo, ördek, turna, guguk kuşu, güvercin, papağan, kuzgun, ağaçkakan, atmaca, baykuş, kırlangıç, ispinoz, serçe gibi örnekler verilebilir.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Memeliler</h3>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Omurgalıların insanları da kapsayan grubudur.</li>
<li>Vücut genellikle ısı yalıtımını sağlayan kıllarla örtülmüştür. Kıllar, memelilere özgü yapılardır.</li>
<li>Akciğer solunumu görülür. Akciğerlerinde alveol adı verilen kesecikler bulunur.</li>
<li>Kastan yapılmış bir diyaframa sahiptirler.</li>
<li>Olgun alyuvarlar solunum yüzeyinin artırılabilmesi için çekirdeklerini kaybetmişlerdir.</li>
<li>Kalpleri iki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere dört odacıktan oluşur. Temiz ve kirli kan birbirine karışmaz. Sıcakkanlı hayvanlardır.</li>
<li>Dişileri süt bezlerine sahiptir.</li>
<li>Büyüklük ve şekil bakımından farklılık gösteren dişler içerirler.</li>
<li>İç döllenme görülür. Yavru bakımı en üst seviyeye ulaşmıştır.</li>
<li>Gagalı memeliler, yumurtlayan tek memeli grubudur. Yumurtadan çıkan yavrular süt emerler. Dikenli karıncayiyen ve ornitorenk gagalı memelilerdir.</li>
<li>Keseli memelilerde kısa bir gebelik süresinin sonunda doğan yavrular gelişimini tamamlamamıştır. Bu yavrular anne karnındaki keseye alınırlar ve buradaki süt bezlerinden beslenerek gelişimlerini tamamlarlar. Koalalar, kangurular ve opossumlar bu grubun örnekleridir.</li>
<li>Plasentalı memelilerin embriyoları gelişimlerini döl yatağı içinde tamamlarlar. Kirpi, tavşan, fil, deniz ineği, lemur, ayı, zürafa, yunus, gergedan, yarasa, köstebek plasentalı memelilerden bazılarıdır.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Virüsler</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüs kelimesi Latince "Zehir" anlamına gelir. Virüsler, prokaryot ve ökaryot hücrelerin sahip olduğu yapı ve metabolik sistemi içermeyen daha küçük oluşumlardır. Hem canlılara hem de cansızlara ait özellikler içerirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Günümüzde bilim insanları canlıları sınıflandırırken virüslerin hangi kategoriye konulacağı konusunda bir fikir birliğine varmamışlardır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Virüslerin Özellikleri</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüslerde hücre zarı, çekirdek ve organeller bulunmaz. Bunlar kendi başlarına değil, ancak konak bir hücre içinde çoğalabildikleri için zorunlu hücre içi parazitidirler. Konak hücre bulamadıklarında kristalize olup uzun süre bu şekilde kalabilirler. Virüsler, metabolizma yapacak enzimleri içermezler ve kendi proteinlerini sentezlemek için gerekli unsurlara sahip değillerdir. Belirtilen bu özelliklerden dolayı virüsler hücre veya canlı olarak kabul edilmezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüslerin yapısında genom (genetik madde) olarak DNA ya da RNA yer alır. Genomlarını çeviren protein kılıfa <strong>kapsit</strong> adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüsler çoğalabilmek için başka hücreleri istila ederler. Bunu da genetik maddelerini yabancı hücre içine enjekte ederek gerçekleştirirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüsler, genetik materyallerini oluşturan nükleik asit çeşidine göre DNA ya da RNA virüsleri olarak tanımlanırlar. Hayvanlarda her iki grup virüs de bulunur. Örneğin uçuk, su çiçeği, Hepatit B virüsleri DNA; kızamık, grip, sarıhumma, kuduz, çocuk felci virüsleri RNA virüsleridir. Bitki virüslerinin çoğu RNA virüsüdür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüsler genellikle belirli hücre ve dokulara yerleşip çoğalabilir. Örneğin soğuk algınlığı virüsleri üst solunum yollarında, çocuk felci ve kuduz virüsleri beyinle omurilikte, Hepatit B virüsü karaciğerde, AIDS virüsü akyuvarlarda, çiçek ve kızamık virüsü deride çoğalır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüslerin genetik yapıları mutasyona uğrayabildiği için mevcut virüsler değişim geçirebilir. Bu durum virüse karşı kazanılan bağışıklığın yetersiz kalmasına yol açar. Örneğin grip salgınları, bir önceki yılın virüslerinin genetik değişimi sonucu ortaya çıkmaktadır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Virüslerin Neden Olduğu Hastalıkların Bulaşma ve Bunlardan Korunma Yolları</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüslerin neden olduğu tehlikeli hastalıklardan birisi <strong>AlDS</strong>'dir. Bu hastalık insanlarda bağışıklık sisteminin HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) tarafından işlevsiz hale getirilmesi sonucu ortaya çıkar. AlDS'li kişilerde bağışıklık sistemi zayıfladığı için vücudun çeşitli hastalıklara karşı direnci ortadan kalkar. AlDS'li bir kişi genellikle birkaç hastalığın bir arada olması sonucu yaşamını yitirir. Cinsel ilişki, kan nakli ve ortak şırınga kullanımı virüsün bulaşmasına yol açan en önemli faktörlerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
AlDS’den korunmak ve AIDS’in yayılmasını önlemek için aşağıdakilere dikkat edilmelidir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri vb. kesinlikle kullanılmamalıdır. Ayrıca tıraş jileti, küpe, tırnak makası gibi kişisel eşyaları ortaklaşa kullanmaktan kaçınılmalıdır.</li>
<li>Kan nakli yapılırken AIDS testinden geçmemiş kan kullanılmamalıdır.</li>
<li>Korunmasız cinsel ilişkiye girilmemelidir.</li>
<li>HIV virüsünü taşıyan kişi kan bağışlamamalıdır.</li>
<li>Açık yaralar, vücuda virüsün girişini engellemek için bantla kapatılmalıdır.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="aids virüsü" src="http://www.webders.net/img/biyoloji/aids.png" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Virüslerin neden olduğu diğer bir hastalık kuduzdur. Bu hastalığı, beyni etkileyen virüsler oluşturur. Kuduza yol açan virüs hayvanların (köpek, kedi, tilki, yarasa) salyasında bulunur ve genellikle ısırma yoluyla insana bulaşır. Kuduza karşı en etkili yöntem aşıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kuduzdan korunmak için aşağıdakilere dikkat edilmelidir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sahipli hayvanlara düzenli olarak kuduz aşısı yapılmalıdır.</li>
<li>Başıboş ve olağan dışı hareketleri olan hayvanlardan uzak durulmalıdır.</li>
<li>Kuduz olduğu düşünülen hayvan 10 gün boyunca gözetim altında tutulmalıdır. Eğer bu sürede hayvan ölmüyorsa kuduz değildir.</li>
<li>Isırılan kişi en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Çok yaygın olan virütik hastalıklardan biri de <strong>Herpes</strong> olarak adlandırılan uçuktur. Bulaşıcı olan bu hastalık, kızarık bir zeminde minik su karbarcıkları şeklinde belirti verir. Genellikle dudakta, ağız ve burun delikleri çevresinde çıkar. Stres, ateşli hastalık, aşırı yorgunluk, uykusuzluk gibi vücut direncini düşüren olaylar uçuk oluşmasını tetikler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Uçuktan korunmak ve uçuğun yayılmasını önlemek için aşağıdakilere dikkat edilmelidir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Uçuğu olan insanlara ait havlu, çatal, kaşık gibi eşyalar kullanılmamalıdır.</li>
<li>Uçuğa dokunmamalıdır. Dokunmak gerekiyorsa eller çok iyi yıkanmalıdır.</li>
<li>Uçuk varken gözlere temas etmekten kaçınılmalıdır.</li>
<li>Uçukla veya uçuk yarasının kabuğu ile oynanmamalıdır. Bu tür temaslar sonucu parmaklara uçuk virüsü bulaşabileceği gibi uçuk yarasına da diğer mikroplar yerleşebilir.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Grip</strong>, bir tür virüsün solunum yollarına yerleşerek burada çoğalmasıyla oluşan bulaşıcı hastalıktır. Gribe yakalanan kişilerde yüksek ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, terleme, baş ağrısı, kuru öksürük gibi belirtiler görülür. Grip tedavisinde antibiyotik kullanılmamalıdır. Çünkü antibiyotikler virüslere değil, bakterilere etki ederler. Grip virüsü çok sık değişen bir yapıya sahiptir. Bu durum gribe karşı etkin bir aşı geliştirilmesini ve vücudun uzun süreli bağışıklık oluşturmasını engeller.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Gripten korunmak için aşağıdakilere dikkat edilmelidir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Hastalar ile yakın temastan, ortak eşya kullanımından kaçınılmalıdır.</li>
<li>Mecbur kalmadıkça kalabalık yerlerde bulunmamaya özen gösterilmelidir.</li>
<li>Öpüşmeden uzak durmalıdır.</li>
<li>Eller sık sık sabunlanmalıdır.</li>
<li>65 yaş ve üstündeki kişiler, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, kronik hastalığı olan kişiler, sağlık çalışanları, insanlarla yakın temas içinde olan kişiler grip aşısı olmalıdır.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hepatit</strong> hastalığı karaciğerde meydana gelen iltihaplanmadır. Hepatite yol açan değişik virüslerden biri Hepatit B virüsüdür. Hepatit B bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananların bir kısmı tam olarak iyileşmeyip taşıyıcı olarak kalır. Taşıyıcılar hasta olmasa bile hastalığın bulaşmasında ve yayılmasında büyük tehlike oluşturur. Taşıyıcılar için risk yıllar sonra başlayabilir. Bu kişilerin bir kısmında hastalık kronikleşerek siroza ileri dönemde de karaciğer kanserine dönüşebilmektedir. Hepatit B virüsü en yaygın olarak kanla bulaşır. Hepatit B'ye karşı aşı ile etkili bir biçimde korunmak mümkündür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hepatit B’den korunma yolları şunlardır:</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Kan ve diğer vücut sıvılarıyla doğrudan temas edilmemelidir.</li>
<li>Korunmasız cinsel ilişkiye girilmemelidir.</li>
<li>Akupunktur, dövme, kulak deldirme veya tıbbi amaçlar için kullanılan şırınga ve iğnelerin steril olmasına özen gösterilmelidir.</li>
<li>Tıraş jileti, diş fırçası, küpe, tırnak makası gibi kesici ve kişisel aletleri ortaklaşa kullanmaktan kaçınılmalıdır.</li>
<li>En önemli olarak Hepatit B aşısı olunmalıdır.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Yukarıda sayılanların dışında günümüzde adından sıkça bahsedilen bazı hastalıklar da virüs kaynaklıdır. Ebola virüsü, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına neden olan virüs ve H<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span>N<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span> adını alan domuz gribi virüsü bunlardan bazılarıdır. Virüslerin bazı kanser çeşitlerine de sebep olduğu saptanmıştır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-57053362129768851402015-05-14T06:49:00.001-07:002015-05-14T06:49:43.720-07:00Anorganik Makromineraller<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Periyodik sistemde yer alan kimyasal elementlerin birçoğu canlı organizmada önemli fonksiyonlara sahiptir. İnsanda vücut fonksiyonlarındaki önemi bilinen <span style="color: purple;"><strong>Ca, Mg, Na, K, Cl, P,</strong></span> <span style="color: purple;"><strong>S, Fe, Zn, Mn, Cu, Cr, Co, Se, I, Br, Mo, Va, Th, Si, Li</strong></span> (vb) biyoelementleri oluşturmakta ve organizmadaki miktarlarına göre <span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><em><strong>makroelementler</strong></em></span></span> ve <span style="font-size: larger;"><span style="color: grey;"><em><strong>eser elementler</strong></em></span></span> olarak iki alt gruba ayrılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Biyoelementler vücutta iyonlar (elektrolitler; Na<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>, K<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>, Cl<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">-</span> vb), erimez bileşikler [Ca<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>(PO<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">4</span>)<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>, Mg<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span>(PO<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">4</span>)<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>] ve biyomoleküllerle kompleks oluşturmuş halde (hemoblobindeki Fe, B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">12</span> vitaminindeki Co gibi) bulunurlar. Bu elementlerin biyoelement olarak adlandırılması için canlılık fonksiyonlarının sürdürülmesine katkısının olması, eksikliğinde bir bozukluğun ortaya çıkması, yani kısaca <span style="color: grey;"><em><strong>esansiyel</strong></em></span> olması gerekmektedir. Esansiyel bir elementin <span style="color: grey;"><em><strong>in vivo</strong></em></span> fonksiyonu özgün olup bir benzeri tarafından aynı görev tam anlamıyla sağlanamaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Biyoelementler arasında günde 100 mg'ın üstünde alınması gereken ve dokulardaki miktarı gramla ifade edilenler <span style="color: grey;"><strong>makroelement</strong></span>grubunu oluşturmaktadır. Yukarıdaki sıralamada ilk altı element olan kalsiyum, magnezyum, fosfor, sodyum, potasyum ve klor, insan vücudunda diğerlerine göre daha fazla miktarlarda bulunmaktadır. Yaklaşık 70- 75 kg ağırlığındaki bir erişkinde Ca 34 mol, Na 4.8 mol, Cl 2.5 mol, P 24 mol, K 3.6 mol ve Mg 1.2 mol olarak saptanmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Biyokimyasal reaksiyonlarda çok özel prostetik mineraller olarak davranan diğer biyoelementler, çok az miktarda bulunduklarından <span style="color: grey;"><strong>eser elementler</strong></span> (iz metaller = trace elements) adıyla anılmaktadır. Bunların günlük alınması gereken miktarları 100 mg'dan az olup, dokularda mg/kg düzeylerinde bulunurlar. Fe, Cu, Zn, Co, Mn, Cr, Mo, Se, Cd, Br, F ve I eser elementlerdir. Bir eser element olan iyodun vücuttaki toplam miktarı 50 µmol'dür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazı eser elementlerin dokulardaki miktarı µg/kg ile ifade edilmekte ve günlük gereksinimleri 100 µg'ı geçmemektedir. Bu grupta yer alanlardan bazılarının fonksiyonları henüz anlaşılamamış olduğundan muhtemelen çevresel faktörler nedeniyle organizmada bulundukları düşünülmektedir.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
<strong><span style="color: grey;">Sodyum (Natrium, Na)</span></strong></h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ekstasellüler sıvı katyonudur. Plazmada %320 mg (=142 mEk/L; 136-145 mEk/L) ve eritrositte %20 mg sodyum bulunur. Günlük beslenme sırasında kullanılan tuz (=NaCl), tuz göllerinden kolaylıkla elde edilmektedir. Ülkemizde İç Anadolu'daki Tuz Gölü'nden bütün yurda yetecek kadar tuz sağlanmaktadır. Tuz, suda kolayca eridiği için topraktan yağmur suları ile denize sürüklenir. Bu sebepten dolayı, toprakta yetişen bitkilerde azdır. Havuç, karnıbahar, kereviz, erik, fındık ve tahıllar bir miktar tuz içerir. Tuz alınmasında bir kısıtlama olmadığı takdirde, 4-6 gramlık günlük miktar vücut için yeterlidir. Na, suya karşı aşırı afinitesi olan bir elementtir. Laboratuvarda metalik Na çubuklarının üzerine su döküldüğünde aşırı patlama sesi çıkararak reaksiyona girdikleri ve bu olayın bir süre devam ettiği gözlenmiştir. Bu özelliğinden dolayı sodyum vücudun su dengesini düzenlemektedir. Aşırı alınması hipertansiyona yol açabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Dışarıdan besinle alınan natrium bileşikleri vücutta fonksiyonlarını tamamladıktan sonra aynı miktarlarda idrarla atılmaktadır. Kontrol altında tuz verildiği durumlarda idrarla minimum atılım (40-185 mg) gerçekleşir. Besinle alınan sodyumun hemen tamamı ince bağırsaktan emilmekte, bazolateral membrandaki Na<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>-K<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>-ATPaz enzimi aracılığıyla bir Na<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span> iyonu dolaşıma verilirken iki K<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>bağırsak hücresi içine alınmaktadır. Vücudun gereksiniminden fazla sodyumun büyük kısmı idrar, bir miktarı ter ve çok daha azı da dışkıyla atılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="font-size: small;"><strong>Sodyumun Biyofonksiyonları</strong></span>: Hücre dışı sıvının temel katyonu olan natrium (sodyum), asit-baz dengesinde, Na<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>-K<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">+</span>pompasının çalışmasında ve ozmotik basıncın düzenlenmesinde görev alır. Böylece su dengesini korur. Ayrıca kasların uyarılmasında ve membranların geçirgenliğinde görev alır. Aşırı tuzsuz beslenen kişilerde bacaklarda kramp görülmesi, sodyumun bu fonksiyonundan ileri gelmektedir. Glikozun ve amino asitlerin hücreye taşınımlarında ortamda sodyumun bulunması gerekmektedir. Kemikte ve kıkırdakta soydum, kondroitin sülfatın sodyum bileşiği halinde önemli bir yer tutar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vücutta sodyumun 1/3'ü kemik ve kıkırdaklarda bağlı halde bulunmakta ve sabit fraksiyonu oluşturmaktadır. Kalan 2/3'ü ise değişebilir (dinamik) sodyum havuzu olarak başlıca ekstrasellüler sıvıda bulunur. Sodyum metabolizması <span style="color: grey;"><strong>aldosteron</strong></span> ve <span style="color: grey;"><strong>atrial natriüretik faktör (ANF)</strong></span> tarafından düzenlenlenir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="font-size: small;"><strong>Hipernatremi Ve Hiponatremi</strong></span>: Hipernatremi, sodyumun yani natriumun kandaki miktarının artışıdır. Besinsel olarak aşırı tuz alındığında, akut ve kronik böbrek yetersizliğinde, konjestif kalp hastalıklarında, Cushing Sendromunda, tuzlu suda boğulma gibi olaylarda ortaya çıkar. Hiponatremi ise Addison hastalığında, aşırı terleme, kusma, ishal gibi nedenlerle fazla sodyum kaybında; diyabetik glikozüri, tübüler disfonksiyonda olduğu gibi idrarla sodyumun fazla atıldığı durumlarda ve su retansiyonunda görülür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="sodyum potasyum pompası" height="312" src="http://i.imgur.com/ccjUCUi.gif" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" width="432" /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-3295226856559074592015-05-14T06:48:00.002-07:002015-05-14T06:48:37.887-07:00Vitaminler<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
<span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>Giriş</strong></span></span></h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
1905 yılında Corneius Pekelharing deney hayvanlarını iki gruba ayırarak birinci grubu temel besin maddeleriyle (protein, karbonhidrat, yağ, anorganikler, tuz, su), ikinci grubu ise temel besin maddelerine çok az süt ilave ederek besledi. Süt ilave edilen gruptaki hayvanların yaşamlarını devam ettirip büyüdüklerini görünce sütte normal yaşamın sürmesi ve gelişmesi için gerekli olan küçük miktarlarda bazı maddelerin bulunduğunu ileri sürdü. 1911'de Casimir Funk pirinç patlatılmasından (pirincin kabuğunun ayıklanması işlemi) bir ekstre elde etti ve bunun güvercinlerde polinöriti iyileştirdiğini buldu. Casimir Funk bu ekstreye yaşam için gerekli (=<span style="color: grey;"><strong>vital</strong></span>) ve yapısının da "<span style="color: grey;"><strong>amine</strong></span>" olmasından dolayı "<span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>vitamine</strong></span></span>" adını verdi. Ancak daha sonra saflaştırılan ve yapıları aydınlatılan yardımcı besin maddeleri amin bileşiminde olmadıkları için aynı ismin sonundaki "e" harfi atılarak kullanılmaya devam edildi. 1913 yılında ise iki grup araştırmacı tarafından besinlerde bulunan ve yağda çözünen bir madde keşfedildi. A vitamini olarak adlandırılan bu bileşiğin kseroftalmiye (göz kuruluğu) karşı etkili olduğu saptandı. Yine 1900'lü yılların başında uzun süren deniz yolculuklarında denizcilerde 3-4 ay gibi bir süre sonunda halsizlik, diş eti kanamaları gibi belirtilerin ortaya çıktığı, bu durumun beslenmede taze meyve ve sebzenin eksik olmasından kaynaklandığı fark edildi. Daha sonraki yıllarda C vitami eksikliğinin yol açtığı anlaşılan bu hastalığa <span style="color: grey;"><strong>skorbüt</strong></span> adı verildi. Bütün bu gözlemler sonucunda vitaminlerin yaşam için gerekli olduğu ve eksiklikleri halinde çeşitli hastalıklara yol açtıkları belirlenerek bu maddeler üzerinde araştırmalar yoğunlaştırıldı.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İlk tanımlanan vitaminlerin kimyasal yapıları bilinmediği için adlandırılmalarında A, B, C gibi harfler kullanılmıştır. Günümüzde vitaminler harflerle isimlendirilmekle beraber, her vitaminin ayrıca kimyasal yapısını tanımlayan özel bir ismi de bulunmaktadır. Vitaminler vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi için gerekli olan, endojen sentez edilemeyen veya yetersiz derecede sentez edilen, besinlerle küçük miktarlarda alınması gereken maddelerdir. Bir kısım vitaminler besinlerde provitamin olarak bulunmakta ve vücutta aktif hale dönüşmektedir. Bazı vitaminler ise vücutta sentez edilebilir. Buna örnek olarak 7-dehidrokolesterolden D vitamini sentezi, triptofandan niasin sentezi ve bağırsak florasından K vitamini sentezi gösterilebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vitaminlerin ve minerallerin erişkinler için önerilen günlük miktarına RDA (recommended daily allowance) ve/veya DRI (dietary reference intake) denir. Bunların miktarları kadın, erkek ve çocuklar için değişiklik gösterir. RDA veya DRI miktarları uluslararası sağlık kuruluşları tarafından detaylı araştırmalar sonucu saptanmıştır. RDA veya DRI, belirli bir vitamin veya mineralin eksikliğinde görülebilecek hastalıklara karşı, vücudu koruyabileceği düşünülen vitamin miktarlarıdır (bkz: tablo). Genellikle mcg (ig), mg, IU (internasyonel ünite) ve RE (retinol eşdeğeri) birimleriyle ifade edilmektedir. Buna göre 1 RE = 1 ig retinol = 6 ig â-karoten = 3.33 IU A vitamini aktivitesidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vitamin eksikliğinde meydana gelen hastalıklar <em><span style="color: grey;"><strong>avitaminozlar</strong></span></em> başlığı altında incelenir. Vitamin eksikliğine yol açan nedenlerin en önemlisi yetersiz veya dengesiz beslenmedir. Büyüme çağındaki çocuklarda, sigara içenlerde, doğum kontrol hapı kullananlarda, gebelik ve laktasyonda, ateşli hastalıklarda, sindirim sistemi bozukluklarında, ishal ve uzun süreli ilaç tedavisi sırasında artan vitamin gereksiniminin karşılanmaması da avitaminoza yol açar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Vitamin alınmasında bir eksiklik olması ve buna bağlı olarak klinikte hastalık tablosunun görülmesi arasında belirli bir süre vardır. Bu süre içerisinde aşağıdaki sırayla oluşan gelişmelerle organizmada avitaminoza bağlı klinik belirtiler ortaya çıkar:</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
a) Vitaminlerin dokudaki düzeyinin azalması.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
b) Biyolimyasal bir bulgunun saptanması.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
c) Anatomik bir lezyonun görülmesi.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
d) Hastalığa ait semptomların ortaya çıkması.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazı vitaminlerin fazla alınması hipervitaminoza ve bunun sonucunda toksisiteye yol açabilmektedir. Bunlara örnek olarak A ve D vitaminleri gösterilebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<br /></div>
<table border="1" cellpadding="1" cellspacing="1" style="background-color: white; border-collapse: collapse; border-spacing: 0px; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; height: 700px; line-height: 20px; max-width: 100%; width: 900px;"><caption><span style="color: maroon;"><span style="font-size: larger;"><strong>Vitaminlerin RDA/DRI değerleri</strong></span></span></caption><thead>
<tr><th scope="col">Vitaminler </th><th scope="col">RDA Değeri (Kadın) </th><th scope="col">RDA Değeri (Erkek) </th><th scope="col">Günlük Güvenilir Doz Aralığı </th></tr>
</thead><tbody>
<tr><td> A</td><td> 5000 IU 1000 RE (3 mg ß-karoten)</td><td> 4000 IU 800 RE (2-4 mg ß-karoten)</td><td> 5000 - 15000 IU</td></tr>
<tr><td> D</td><td> 200 IU veya 5 µg</td><td> 200 IU veya 5 µg</td><td> 400 - 600 IU</td></tr>
<tr><td> E</td><td> 10 mg veya 15 IU</td><td> 8 mg veya 12 IU</td><td> 200 - 400 IU</td></tr>
<tr><td> K</td><td> 80 µg</td><td> 64 µg</td><td> </td></tr>
<tr><td> C (Askorbik Asit)</td><td> 60 mg</td><td> 60 mg</td><td> 500 - 2000 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span> (Tiamin)</td><td> 1.5 mg</td><td> 1.1 mg</td><td> Toksik düzeyi bilinmiyor</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span> (Riboflavin)</td><td> 1.7 mg</td><td> 1.3 mg</td><td> 50 - 100 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">3</span> (Niasin)</td><td> 19 mg</td><td> 15 mg</td><td> 20 - 100 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">5</span> (Pantotenik Asit)</td><td> -</td><td> -</td><td> 4 - 7 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">6</span> (Piridoksin)</td><td> 2 mg</td><td> 1.6 mg</td><td> 3 - 50 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">7</span> (Biotin)</td><td> -</td><td> -</td><td> 30 - 100 µg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">9</span> (Folik Asit)</td><td> 200 µg</td><td> 180 µg</td><td> 800 µg - 2 mg</td></tr>
<tr><td> B<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">12</span> (Kobalamin)</td><td> 2 µg</td><td> 2 µg</td><td> 500 - 1000µg</td></tr>
</tbody></table>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-69735437293697631332015-05-14T06:47:00.002-07:002015-05-14T06:47:39.809-07:00Maddenin Özellikleri<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Düzgün Geometrik Cisimlerin Kesit Alanı, Yüzey Alanı ve Hacimlerinin Hesaplanması</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisimlerin boyutlarında orantılı olarak yapılan değişiklikler cismin yüzey alanı, kesit alanı, hacim, kütle ve dayanıklılık gibi özelliklerinin de değişmesine neden olur. Dolayısıyla önce düzgün geometrik cisimlerin kesit alanı, yüzey alanı ve hacimlerinin nasıl hesaplanacağını görelim.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Küp</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="küp" src="http://www.webders.net/img/fizik/kup.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Küp şeklindeki bir cismin şekli ve yüzey alanının açılımı şekildeki gibidir. Küpün her kenarının uzunluğu a kadar olduğuna göre,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Kesit alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">S<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = a<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Küpün aynı yüzeyinden 6 tane olduğundan ve her bir yüzeyin alanı a<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span> olduğundan toplam yüzey alanı bir yüzey alanın 6 katı olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yüzey alanı</strong>: <span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">Y<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = 6a<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Küpün hacmi üç boyutun çarpımı ile bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hacim</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> V = a<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">3</span></span> tür.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Prizma</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="prizma" src="http://www.webders.net/img/fizik/prizma.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Boyutları şekildeki gibi verilen ve a, b kenarı üzerinde duran prizmanın kesit alanı,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Kesit alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> S<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = a x b</span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Prizmada farklı üç yüzey alanı vardır. Açılımı şekildeki gibi olan prizmanın farklı yüzey alanından ikişer tane vardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yüzey alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> Y<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = 2(a x b + a x c + b x c)</span> dir. Farklı üç boyutun çarpımı hacmi verir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hacim</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> V = a x b x c</span> dir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Silindir</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="silindir" src="http://www.webders.net/img/fizik/silindir.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yarıçapı r olan silindirin kesit alanı daire olduğundan;</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Kesit alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> S<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A </span>= πxr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Silindirin toplam yüzey alanı, daire biçimli taban ve tavan iki alan ile yan yüzey alanın toplamından bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yüzey alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> Y<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = 2xr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span> + 2πxrxh</span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Silindirin hacmi, taban alanı ile yüksekliğinin çarpımına eşittir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hacim</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> V = πxr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span>xh</span></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Küre</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="küre" src="http://www.webders.net/img/fizik/kure.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
r yarıçaplı kürenin merkezinden geçecek şekilde kestiğimizde, daire şeklinde en büyük kesit alanını elde ederiz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Bu kesit alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> S<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = πxr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yüzey alanı</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> Y<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">A</span> = 4xπxr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span> dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hacim</strong>:<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;"> V = 4/3xπxr<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span></span></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Dayanıklılık</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Üzerine bir kuvvet uygulanan bir cisim bu kuvvete karşı bir direnç gösterir. Ancak kuvvetin belli bir değerinden sonra cismin direnci kırılır ve cisim deforme olarak bozulur ya da parçalanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisme uygulanan kuvvet çekme şeklinde olabileceği gibi sıkıştırma şeklinde de olabilir. Bir cismin üzerine uygulanan çekme ya da sıkıştırma kuvvetlerine karşı gösterdiği dirence <strong>dayanıklılık</strong> denir. Dayanıklılık maddenin cinsine bağlıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisimlerin boyutları orantılı olarak artırıldığında dayanıklılıkları da değişir. Boyutları orantılı olarak artırılan iki cismin dayanıklılığı her bir cismin kesit alanı/hacim oranına bakılarak karşılaştırılabilir. Bu oran ne kadar büyükse dayanıklılık da o kadar fazladır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Boyutları orantılı olarak değiştirilen bir cismin kendi ağırlık etkisine karşı göstereceği dayanıklılığı kesit alanının hacme olan oranı ile belirleyebiliriz. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir karınca ağırlığının 50 katı kadar yükü taşıyabilir. Eğer aynı özelliğe bir insan sahip olsaydı 70 kiloluk bir insanın 3500 kg taşıyabilmesi gerekirdi. İnsanın bu kadar ağırlığı taşımasının mümkün olmadığını biliyoruz. Peki acaba bir karınca orantılı olarak büyütülerek insan boyutlarına getirilmiş olsa yine ağırlığının 50 katı bir yükü taşabilir miydi? Öğrendiklerimizin ışığında bu sorunun cevabını birlikte araştıralım:</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir cismin kesit uzunluğu artırıldığında cismin dayanıklılığı artışın karesi ile doğru orantılı olarak artarken cismin hacmi ve kütlesi artışın küpü ile doğru orantılı olarak artar. Bu ilkeden hareket edersek;</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Boyu yaklaşık 10 mm olan karıncamızın boyutlarını 100 kat artırarak yaklaşık 1 m olduğunu düşünelim.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Boyutları 100 kat artırılan karıncanın dayanıklılığı 100<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span> = 10.000 artar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ancak karıncanın kütlesi 100<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">3</span> = 1.000.000 kat artar. Kütledeki artış dayanıklılıktaki artışa göre çok daha fazladır. Bu durumda bırakın yük taşımayı karınca kendi ağırlığını bile taşıyamaz. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlıların boyutları orantılı olarak artırıldığında dayanıklılıkları farklılık arz eder. Küçük yapılı canlılar kendi ağırlıklarının kat kat fazlasını rahatlıkla taşıyabilirken fil, gergedan gibi iri yapılı hayvanlar bu oranda ağırlık taşıyamazlar. Bunun da ötesinde kendi ağırlıklarını taşıyabilmeleri için vücutları özel tasarlanmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sonuç olarak, <strong>bir cismin dayanıklılığı, boyut değiştirme oranı ile ters orantılıdır</strong>. Dolayısıyla varlıkların ebatları orantılı bir şekilde artırıldığında dayanıklılıkları varlık üzerinde olumsuz etki eder.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Varlıkların ebatları küçükken dayanıklılıkları büyük olurken, ebatları büyütüldüğünde dayanıklılıkları küçük olur. Sonuç olarak, cisimlerin ebatları (üç boyutu) orantılı bir şekilde hangi oranda artırılırsa, dayanıklılıkları o oranda azalır. Cisimlerin ebatları orantılı bir şekilde azaltıldığında ise dayanıklılıkları o oranda artar.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Doğadaki Özel Yüzey: Küre Yüzeyi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bilinen geometrik biçimli cisimlerin yüzey alanının hacimlerine oranları incelendiğinde en küçük oranın küreye ait olduğu görülür. Bu oranın küçük olması birim hacme düşen yüzey alanının en küçük olması anlamına gelir. Küre ile ilgili bu özelliği şu şekilde özetleyebiliriz: <strong>eşit hacimli, kapalı cisimlerden yüzey alanı en küçük olanı küredir</strong>.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kürenin bu özeliğini, “Eşit büyüklükteki yüzey alanlarından en büyük hacmi küre çevreler.” şeklinde de ifade edebiliriz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Dünyamız gibi diğer gök cisimlerinin şeklinin küresel olması da küreye ait bu özellikle ilgilidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yalnızca gök cisimlerinde değil, çevremizde de küresel yüzeylerle sıkça karşılaşırız. Örneğin musluktan damlayan su taneciği, yere düşen yağmur damlaları ve yaprakların üzerinde kalan su damlaları küresel şekil alırlar.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yüzey Alanı - Hacim İlişkileri</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Maddenin bir özelliği olarak incelediğimiz, yüzey alanı - hacim ilişkisinin günlük yaşamda, çevremizde ve doğada doğurduğu birçok sonuç vardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Büyük boy patatesler ile küçük boy patateslerden eşit kiloda alınarak özdeş patates soyacağı İle soyulduğunda, küçük boy patateslerden elde edilen kabukların daha fazla olduğu görülür. Bu durum bize, küçük boyutlu cisimlerin yüzey alanlarının büyüklere göre daha fazla olduğunu gösterir. Yani küçük varlıkların yüzey alanlarının hacmine oranı, büyük varlıkların yüzey alanının hacmine oranından daha büyüktür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Bunun sonucunda</strong>;</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Maddelerin küçük olanları daha çabuk pişer.</li>
<li>Maddelerin küçük olanları daha çabuk değişim geçirir.</li>
<li>Küçük hayvanlar hasarsız düşer.</li>
<li>Küçük hayvanlar daha çok yiyecek tüketir.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Doğadaki canlılar dikkatlice incelendiğinde birçok canlının ihtiyaçları, vücut özellikleri ve yaşam biçimlerinde yüzey alanı ile hacim ilişkisinin olduğu görülür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Canlılar hacimleri oranında enerji tüketirken yüzey alanları oranında da enerji yayarlar</strong>.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu denge onların hayatlarını sürdürmesi için gerekli bir durumdur. Canlıların vücutlarındaki fazla enerjiyi dışarıya atabilmeleri için yüzey alanlarının ve metabolizmalarının buna cevap verebilecek nitelikte olması gerekir ki doğadaki tüm canlılar bu özeliklere göre yaratılmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Örneğin, fare gibi yüzey alanının hacmine oranı büyük olan canlıların enerji kaybı fazla olacağından metabolizmaları hızlı çalışır. Buna karşın fil gibi yüzey alanının hacmine oranı küçük olan canlılar, fazla enerjilerini dışarıya verebilmek için vücutlarında yüzey alanlarını artıracak fiziksel özelliklere ihtiyaç duyarlar. Fillerin kulaklarının büyük olması bu nedenledir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazı hayvanların, bulundukları ortamla olan ısı dengesi, büyük kulakları ile gerçekleşirken, bazılarınınki uzun kuyrukları sayesinde olur. Sincap da bu hayvanlardandır. Kuyruğu, daldan dala atlarken yaptığı hızlı hareketlerde, sincabın dengesini sağlamasına yardımcı olur. Aynı zamanda vücut sıcaklığının dengelenmesinde de etkilidir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Küçük Hayvanlar Hasarsız Düşer</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Büyük yapılı canlılar ile küçük yapılı canlılar belirli yükseklikten düşerlerse, küçük yapıda olanlar daha az zarar görürler. Çünkü büyük canlıları küçük canlılardan ayıran en önemli özellik, yüzey alanların hacimlerine oranlarının farklı olmasıdır. Büyük canlıların yüksekten düşmesi durumunda göreceği zarar daha büyük olacaktır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Örneğin; bir böceğin yüzey alanı ile hacim oranı onun ağaçtan güvenli bir şekilde düşmesine elverişli iken bir leoparın yüzey alanı ile hacim oranı buna elverişli değildir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Sonuç olarak</strong>, canlılar sıcaklığı korumaya uyumlu ve gerektiğinde ısı üretebilecek şekilde yaratılmışlardır. Sıcak iklimlerde metabolizmada oluşan fazla enerjinin dışarı atılması önemli iken, soğuk iklimlerde ise enerji kaybedilmemesi ve mümkün olduğunca uzun süreli tutulması önemlidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bunu belirleyen faktör de yüzey alanın hacme olan oranıdır. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Varlıkların yüzey alanı, kesit alanı ve hacimleri dayanıklılıklarını, fiziksel özeliklerini ve ihtiyaçlarını etkiler. Buraya kadar anlatılanlar göz önüne alınarak devlerin ve cücelerin var olamayacağı sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü normal boyutlardaki bir insandan 10 kat büyük olan devlerin dayanıklılığı 10 kat daha küçük olduğundan, kendi ağırlığını bile taşıyamamaktan dolayı hareket edemeyecektir. Ayrıca Dünya’daki benzerlerine oranla 10 katı büyüklüğe sahip canlılar, vücut sıcaklıklarını dengeleyemez dolayısı ile hayatlarını da sürdüremezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Benzer olarak normal insan boyutlarından 10 kat küçük cücelerin dayanıklılığının artmasına karşın fazla enerji kaybedeceklerinden metabolizmalarının çok hızlı çalışması lazım gelir ki, bu durum normal insanın biyolojik ritminin dışında bir durumdur.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yüzey Gerilimi ve Kılcallık</h2>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sıvılar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvıyı meydana getiren tanecikler katılarda olduğu gibi birbirlerine göre sabit konumlarda değildir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tanecikler arasındaki çekim kuvvetleri katılarda olduğu kadar güçlü olmaması nedeniyle sıvı tanecikleri birbirlerinin üzerinden kayarak konumlarını değiştirebilir. Bu nedenle sıvıların belirli bir şekli yoktur ve içine konuldukları kabın şeklini alırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvı tanecikleri üzerine bir kuvvet uygulandığında sıvı taneciklerini bir arada tutan çekme kuvveti itme kuvvetine dönüşür ve sıvı tanecikleri birbirlerine daha fazla yaklaştırılamaz. Bu özellikleri nedeniyle sıvılar sıkıştırılmaya elverişli değildir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Sıvıların özellikleri</strong>;</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<ul style="margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Belirli bir hacimleri vardır, fakat belirli şekli yoktur.</li>
<li>İçinde bulundukları kabın şeklinin alırlar,</li>
<li>Pek sıkıştırılmazlar.</li>
</ul>
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Daha önceleri sıvılar ve gazlar incelenirken yalnız ağırlık kuvvetlerinin etkisi altındaki özellikleri incelendi. Bu incelemeler yapılırken akışkanlar İdeal olarak kabul edildi. Aslında hiç bir akışkan ideal değildir. Özellikle sıvıların ağırlığından başka kuvvetler de vardır. Bu kuvvetler;</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sıvı molekülleri arasındaki <strong>kohezyon</strong> kuvveti</li>
<li>Sıvı molekülleri ile kap arasındaki <strong>adezyon</strong> kuvvetidir.</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu kuvvetler katılarda olduğu gibi bir sıvıya belli bir şekil ve biçim verebilecek kadar büyük değildir. Fakat belli bir hacim verirler. Bahsedilen bu küçük moleküller arası kuvvetlerin neden oldukları başlıca üç olay vardır.</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Vizkozluk ya da iç sürtünme</li>
<li>Yüzey gerilimi</li>
<li>Kılcallık</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Müfredatımızda olmadığı için viskoz sıvılar incelenmeyecektir. Şimdi adezyon ve kohezyon kuvvetlerini inceleyelim.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Adezyon Kuvveti</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<div style="margin-bottom: 10px;">
Temiz bir tabağa bir kaç damla su damlattıktan sonra tabağı ters çevirerek su damlalarının yere düşüp düşmeyeceğini gözlemleyelim. Eğer su damlaları uygun büyüklükte ise su damlalarının tabağa yapışarak düşmediğini görürüz. Bu durum su tanecikleri ve tabak arasında bir çekim kuvveti olduğunu gösterir.</div>
<div style="margin-bottom: 10px;">
Farklı maddelerin tanecikleri arasındaki bu çekim kuvvetine de <strong>adezyon (yapışma) kuvveti</strong> denir. Kısaca adezyon, bir cismin başka bir cisim üzerine yapışmasıdır.</div>
<div style="margin-bottom: 10px;">
Ters çevirdiğimiz tabaktan su damlalarının düşmemesinin nedeni su tanecikleri ile tabağın yapıldığı maddenin tanecikleri arasındaki adezyon kuvvetidir.</div>
<div style="margin-bottom: 10px;">
Pudra ve toz hemen hemen her şey üzerine yapışır. Su cama yapışır. Yağ suya, boya duvara yapışır. Bunlar moleküller arası kuvvetlerin etkisini gösteren çok açık örneklerdir.</div>
<div>
<div style="margin-bottom: 10px;">
Su damlaları biraz tozlu ve kirli yüzeylere daha fazla yapışır. Yani adezyon kuvveti daha büyüktür. Temiz yüzeylerde ise daha küçüktür. Araba kaputuna ve bitki yapraklarına yapışan su damlaları resimde görülmektedir.</div>
</div>
<h3 style="color: inherit; font-family: inherit; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kohezyon Kuvveti</h3>
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir damlalığa birkaç damla su çektikten sonra temiz bir tabağa bir damla su damlatınız. Su damlasının küreye yakın bir şekilde küçük bir su topu gibi durduğunu görürsünüz. Su taneciklerini bu şekilde bir arada tutan kuvvet, su molekülleri arasındaki elektriksel çekim kuvvetidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tüm maddelerin molekülleri arasında var olan bu çekim kuvvetine kohezyon kuvveti denir. Şimdi bir kaç damlayı birbirine yakın olacak şekilde tabağa damlatınız. Bir çatalın ucuyla dokunarak damlaları birbirlerine yaklaştırdığınızda damlaların kolayca birleşerek daha büyük bir damla oluşturduğunu görürsünüz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Damlaların bu şekilde birleşmesi su molekülleri arasındaki kohezyon kuvvetlerinin etkisidir. Ancak damla büyüdükçe şekli bir küre gibi olamaz ve daha yassı bir şekil alır. Bu da yerçekimi kuvvetinin kohezyon kuvvetinden büyük olması sebebiyledir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir kap içindeki sıvıların kaba temas eden kenar kısımları eğikleşir. Bu eğiklik sıvının türüne göre değişiklik gösterir. Örneğin bir miktar su, bir cam kaba konulduğunda suyun kaba değen kısımlarının yukarıya doğru kıvrıldığı görülür. Bunun nedeni adezyon kuvvetinin kohezyon kuvvetinden büyük olmasıdır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yüzey Gerilimi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Durgun hâldeki sıvıların yüzeyleri çok ilginç bir davranışta bulunur. Sıvı yüzeyleri sanki gergin hâldeki bir zar ile kaplıymış gibidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir madeni para üzerine su damlatıldığında taşmadan önce suyun bombeleştiği görülür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir musluğu çok az miktarda açıp suyun musluğun ucunda birikmesi sağlanırsa musluğun ucundaki su, sanki bir zar içinde duruyor ve akamıyormuş gibi bir anlayış uyandırır. Bir ataç uygun şekilde su üzerine bırakıldığında batmadan su yüzeyinde durabilir. Küçük böcekler su yüzeyinde sanki gergin bir zar üzerinde yüzüyormuş gibi sıvı üzerinde yürüyebilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu olaylarda su, yüzeyi esnek bir zar varmış gibi davranır. Bir sıvı yüzeyinde, bu yüzeyin gerilmesine neden olan etkiye <strong>yüzey gerilimi</strong> denir. Bir sıvı yüzeyinin neden gergin ve esnek bir zar gibi davrandığı, sıvı yüzeyindeki moleküllere etki eden kohezyon kuvveti ile açıklanabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvı içindeki bir moleküle şekilde görüldüğü gibi her yönde bir çekim (kohezyon) kuvveti etki eder. Bu durumda sıvı içlerindeki bir molekül üzerindeki kuvvetlerin birbirini dengeleyerek molekülün dengede olduğu söylenebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ancak yüzeydeki moleküllere etkiyen kuvvetler dengelenmemiş olmaları nedeniyle sıvı üzerine bir baskı uygularlar. Bu baskıdan dolayı sıvı yüzeyi, bu sıvıyı örten bir zar gibi davranır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ayrıca yüzey gerilimi bir su damlasını en uygun şekil olan küre şekline getirmeye çalışır. Küçük su damlalarının küre şeklinde olması bu nedenledir. Ancak sıvı miktarı fazla ise yüzeydeki moleküllerin oluşturduğu baskı sıvı yüzeyindeki moleküllerin gergin bir zar gibi davranmasına neden olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvı yüzeyinde herhangi bir moleküle etkiyen kuvvetlerin bileşkesi sıvının içine doğrudur. Yüzeydeki moleküllerin bu şekilde içeriye doğru uygulanan bir kuvvete maruz kalmasıyla sıvının yüzeyi mümkün olduğunca küçülür. Diğer bir deyişle sıvılar yüzey alanını küçültme eğilimi gösterirler. Yüzey - hacim oranının en küçük olduğu şekil küre olduğu için sıvı tanecikleri küre şeklinde olmaya eğilimlidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Su içine batırılan bir fırçanın tüyleri su içinde dağınık ve serbest hâlde olurken su dışına çıkarıldığında tüyler birbirine yapışır. Aynı durum deniz ya da havuza dalan bir kişinin saçlarında da görülür. Su altında saçları serbestçe dalgalanırken su dışına çıktığın da saçlar birbirine yapışık bir görünümde olur. Bu iki durumda da sıvıların yüzey gerilimi sonucudur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir tabağa su doldurun, üzerine de biraz karabiber ekin. Daha sonra bulaşık deterjanına sürdüğünüz parmağınızın ucunu su yüzeyine değdirin. Karabiber taneciklerinin parmağınızı değdirdiğiniz noktadan hızlı bir şekilde uzaklaştıklarını göreceksiniz. Kara biberlerin kaçışmalarının sebebi sizce ne olabilir?</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu sorunun cevabı suyun yüzey geriliminde yatıyor. Su yüzeyinin gergin ve esnek bir zar gibi davrandığını hatırlarsınız; böylece bazı böcekler batmadan yüzey üzerinde hareket edebilirler. İşte sabun, suyun yüzeyindeki bu gerilimi düşürür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yani su yüzeyine birazcık bulaşık deterjanı değdirdiğinizde, o bölgedeki yüzey gerilimini düşürmüş olursunuz. Bu gergin duran zar üzerinde bir delik açmaya benzer. Zedelenmiş zar büzüşür ve karabiberleri de beraberinde götürür.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yüzey Gerilimine Etki Eden Faktörler</h3>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. Sıvının Cinsi</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvıların yüzey gerilimleri, cinslerine göre farklı farklı olur. Bir sıvının, sabit bir sıcaklıktaki yüzey gerilimini, sıvının yapısına bağlı olan yüzey gerilim kat sayısı belirler.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
2. Kirlenme</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Su yüzeyinin en küçük bir kirlenmesi bile onun yüzey gerilimini tamamen değiştirir. Tertemiz cam ve tertemiz su arasındaki adezyon kuvveti oldukça azdır. Biraz kirli ve tozlu yüzeylerde su damlalarının daha rahat tutunduklarını görürsünüz.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
3. Sıcaklık Değişimi</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıcaklığın artması yüzey gerilimini azaltır. Elimizdeki ya da elbisemizdeki kirlerin sıcak suda daha çabuk ve daha iyi temizlenmesi, sıcak suyun yüzey geriliminin soğuk suyun yüzey geriliminden daha küçük olmasındandır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
4. Sabun ve Deterjan</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvıların yüzey geriliminin azalması, sıvıların diğer maddelerle etkileşmesini kolaylaştırır. Günlük yaşamımızda kullandığımız temizlik maddelerinin, sıvıların yüzey gerilimini azaltarak, suyun maddeyi ıslatmasının artırmasının yanında kirlere daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Sabun, suyun bu yüzey gerilimini 4, 5 kat azaltır. Hem deterjan hem de sıcak su bir araya gelirse kirlerin temizlenmesi daha kolay olmaktadır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
5. Suya Tuz Karıştırmak</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Suya tuz karıştırmak suyun yüzey gerilimini artırır. Bunun nedeni, tuz ile su molekülleri arasındaki çekme kuvvetinin artmasından kaynaklanmaktadır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
6. Karışımlar ve Çözeltiler</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<div style="margin-bottom: 10px;">
Çözeltiler ya da farklı sıvı karışımları her zaman su-deterjan çözeltilerinde olduğu gibi yüzey gerilimini azaltmaz. Bazen de durum bunun tam tersi olabilir. Karışımlardaki su oranı arttıkça sirke asidi ve etil alkolün yüzey gerilimleri artar.</div>
</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kılcallık</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir sıvı içine batırılan ince borularda sıvıların yükseldiği veya tam tersi olarak sıvı seviyesinin azaldığı görülür. Bu olay da kohezyon ve adezyon kuvvetlerinin etkisi ile gerçekleşir. Örneğin cam ile su arasındaki adezyon kuvveti, suyun kohezyon kuvvetinden büyüktür. Bu nedenle yeteri kadar ince bir cam boru, su içine batırıldığında cam boru içindeki su seviyesi yükselir, Metrelerce yükseklikteki ağaçların en üst dallarının ucundaki yapraklara suyun ulaşması bu şekilde gerçekleşir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cam ile cıva arasındaki adezyon kuvveti, cıvanın kohezyon kuvvetinden küçüktür. Bir cam boru, cıva içine batırıldığında ise boru içindeki cıva seviyesi azalır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvıların bu şekilde ince borular içinde yükselmesi ya da alçalması olayına <strong>kılcallık</strong> denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Kılcallık etkisi</strong>;</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sıvı ve katı molekülleri arasındaki adezyon kuvvetinden,</li>
<li>Sıvının yüzey geriliminden, yani kohezyon kuvvetinden kaynaklanır.</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Silindirik bir boruda bir sıvının ne kadar yükseleceği ya da alçalacağı, sıvının yüzey gerilim kat sayısı ile doğru orantılı; sıvının yoğunluğu, yer- çekim ivmesi ve borunun yarıçapı ile ters orantılıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir kağıt parçasının, bir kesme şekerin ya da pamuklu bir kumaş parçasının bir ucu su içine batırıldığında suyun bu ortamlarda yükseldiği görülür. Kâğıt peçetelerde de aynı durum gözlenebilir. Bu durum kılcallık etkisi sonucu gerçekleşir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir cam kaba konulan suyun kohezyonu kabın uyguladığı adezyondan küçük kalır. Böylece su cama yapışır ve camı ıslatır. İnce bir boru içerisindeki su ise boru çeperleri tarafından çekilerek adezyonun sıvı ağırlığı ile dengelendiği noktaya kadar yükseltilir. Bu olaylar kılcallık (kapilarite) etkisi ile gerçekleşir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu kılcallık kanunu sayesinde topraktan emilen su ağaçların çok ince taşıma borularında kökten en yüksekteki yaprağa kadar yükselir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Gazlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvılar ve gazlar akışkanlar olarak da isimlendirilir. Sıvı ve gazlar arasındaki en belirgin fark, gaz molekülleri arasındaki uzaklıkların, sıvı molekülleri arasındaki uzaklıklardan çok daha fazla olmasıdır. Gaz molekülleri arasındaki çekim kuvvetleri, sıvı ve katılara göre çok daha az olması sebebiyle gaz molekülleri rahatça hareket eder.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir miktar gaz bir kapalı kaba bırakıldığında gaz molekülleri kabın her tarafına dağılır ve gazın hacmi kabın hacmi kadar olur. Kaba konulan gaz aynı zamanda kabın şeklini de alır. Bu nedenle gazlar içinde bulundukları kabın şeklini ve hacmini alırlar.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Atmosfer</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosfer bir örtü gibi Dünya’mızı saran gaz tabakasıdır. Ancak bu tabakanın kalınlığı iki etkene bağlıdır.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Gaz moleküllerinin kinetik enerjisi</li>
<li>Gaz moleküllerine kütlelerinden dolayı Dünya’nın uyguladığı yerçekimi kuvveti.</li>
</ul>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferi oluşturan tüm gaz molekülleri denge hâlindeki bu iki etki altındadır. Bu etkinin dengede olmaması durumunda yaşam için kaçınılmaz olan atmosfer olmazdı. Örneğin yerçekimi bir an için olmasa kinetik enerjileri nedeniyle atmosferdeki tüm gazlar uzaya yayılır ve atmosfer diye bir şey kalmazdı.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Eğer yerçekimi kuvveti şu andakinden daha fazla olsaydı bu durumda da gaz molekülleri yeryüzüne daha yakın olur, yoğunluğu artar ve hatta sıvılaşarak veya katılaşarak Dünya’yı yaşanmaz hâle getirebilirdi. Bu iki etki birbirleriyle anlaşmışçasına dengede durarak atmosferi bizim yaşamımıza uygun dengede tutar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sonuç olarak birçok hava olayının gerçekleştiği atmosfer, Güneş enerjisi ile beslenirken bir yandan da yer çekimi kuvvetiyle dengelenir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferdeki gazlar zamanla kinetik enerjilerini yitirerek yerçekimine yenilip yeryüzüne yığılabilir. Ancak Güneşten gelen enerji gaz moleküllerine yeniden kinetik enerji kazandırır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Güneşten gelen enerjiyi alan bir gaz molekülü 1600 km/h lik bir süratle yukarılara doğru hareket ederek atmosfer tabakasının uygun kalınlıkta kalmasını sağlar. Güneşten sürekli gelen enerji ve gaz molekülleri üzerindeki Dünya’nın yerçekimi etkisi, atmosferi şu anki hâliyle tutarak canlı hayatının sürmesine hizmet eder.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Atmosferin Yapısı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosfer gaz, sıvı ve katı maddelerden oluşur. Ancak çoğunluğu gazlardan oluşur. Ayrıca küçük su damlacıkları da atmosferde bulunan sıvıya örnek olarak verilebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferde çok küçük katı parçacıklarda bulunur. Boyutlarının küçük olmaları nedeniyle bu katı parçacıklar uçucu hâlde bulunurlar. Atmosferdeki katı taneciklerin çeşitli kaynakları vardır. Çeşitli nedenlerle ufalanmış taş parçacıkları, mineral kırıntıları, maden parçacıkları, bitki sporları ve parçacıkları, tuz kristalleri, karbon parçacıkları ve uzaydan gelen tozlardır. Tuz kristalleri özellikle fırtınaların etkisi ile denizlerden atmosfere karışır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yukarılara çıkıldıkça atmosferin yoğunluğu azalır. Atmosferdeki gazların % 50 si 5 - 6 km yüksekliğin altında toplanmıştır. % 75 i 11 km yüksekliğin altında, % 90 ı da 18 km yüksekliğin altında, % 99 u ise 30 km yüksekliğin altındadır. Atmosferin kalınlığı 560 km ye kadar ulaşır. Ancak bu kalınlığın dışında da çok az miktarda da olsa gaz molekülü olabilir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Atmosferi Oluşturan Gazlar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferdeki gazların kütle olarak yüzdesi grafikteki gibidir. Grafikten de anlaşıldığı gibi atmosferdeki gazların toplam kütlesinin % 78'i azot (nitrojen), % 21 'i de oksijenden oluşur. Geriye kalan % 1’lik kısmını ise argon ve karbondioksit ile çok az miktarlarda da diğer bazı gazlar oluşturur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferin yaklaşık % 4 ü su buharı şeklindedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferin büyük bölümünü gazlar oluşturur. Ancak gazlara göre oranı az olsa da atmosferde katı ve sıvı maddeler de bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Atmosferdeki katılar genellikle çok küçük tanecikler hâlinde bulunan tozlar ve tuzlar İle polenlerdir. Atmosferde, bulutlardaki su damlacıklarından başka da sıvı damlacıkları bulunur.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Günlük Yaşamda Gazlar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Gazlar ortamın sıcaklık ve basınç şartlarından kolayca etkilenir. Ortamın basıncı ve sıcaklığı değiştirildiğinde gaz moleküllerinin hacmi de bu değişiklerden etkilenir. Bu nedenle gazların yoğunlukları basınç ve sıcaklık şartlarında belirlenir ve bir gazın yoğunluk değeri hangi sıcaklık ve basınç değerinde ölçüldüğü ile birlikte verilir. Tabloda da görüldüğü gibi gazların yoğunlukları birbirlerine yakın olduğu gibi sıcaklık ve basınçtan da kolayca etkilenerek yoğunlukları değişiklik gösterir. Bu nedenle gazların ayırt edilmesinde yoğunluğun kullanılması sağlıklı olmayabilir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Plazmalar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Maddenin çok bilinen katı sıvı gaz hâli dışında dördüncü olarak plazma hâli de vardır. Katılar ısıtılınca moleküllerinin hızları artmaya ve birbirlerinden uzaklaşmaya başlar. Yeterli enerjiyi kazanan moleküller arasındaki çekim azalınca katı sıvıya dönüşür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Enerji kazanmaya devam eden moleküller arasındaki çekim iyice azalınca artık moleküller serbestçe hareket etmeye başlar. Bu ise maddenin gaz hâlidir. Isıtılarak enerji almaya devam eden madde moleküllerinin elektronları da molekülü terk etmeye başlar. Bu durumda madde iyonlaşmış moleküllerden ve elektronlardan meydana gelir, işte maddenin bu iyonize olmuş hâline <strong>plazma</strong>denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Plazma hâlindeki bir maddenin gazlardan en önemli farkı, gazlar kötü elektrik iletkenleri iken plazmalar elektriği çok iyi iletirler. Bu hâliyle plazma iyonlaşmış gaz olarak da tanımlanabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Maddenin plazma hâline çevremizde çok az rastlamamıza rağmen kainatın % 96 sı plazmadır. Tüm yıldızlar ve Güneş plazma hâlindeki maddelerden oluşur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Elektron kaybeden bir molekül pozitif yüklü iyon olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Plazma hâlindeki maddede iyonlaşmış moleküller ve bu iyonlaşmaya neden olan elektronlar vardır. Elektronların kendileri elektrik yüklüdür ve moleküller iyonizedir. Ancak iyonlaşmaya neden olan elektronların ve iyonlaşmış moleküllerin bir arada olması nedeniyle plazma hâlindeki bir madde nötr hâldedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir gazın plazma hâle geçebilmesi için bu gazın atomlarından elektron kopmasını sağlayacak enerjiye ihtiyaç vardır. Bunun da birden fazla yolu bulunur. Örneğin ısı, ışık ve elektrik enerjisi yardımıyla bir gaz iyonize olarak plazma hâle geçebilir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sıcak ve Soğuk Plazmalar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Plazmalar genellikle sıcaklıklarına göre sıcak plazmalar ve soğuk plazmalar olarak adlandırılır. Çok yüksek sıcaklıklardaki plazmalara sıcak plazma denir. Güneş, Güneş rüzgârları, yıldızlar sıcak plazma örnekleridir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıcaklıkları çok yüksek olmayan plazmalarda soğul' plazma olarak adlandırılır. Soğuk plazma örnekleri plazma topu, flüoresan lâmba, neon lâmbası, kutup ışıklarıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Plazmalardan Nerelerde Yararlanılır?</strong></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Plazmanın sanayide kullanıldığı birçok alan vardır. Bunlardan bazıları,</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Mekanik delme araçlarından daha etkili bir ısıl delme aracı olarak</li>
<li>Çok yüksek sıcaklıkta gerçekleşen bazı kimyasal tepkimelerin oluşumunda</li>
<li>Ferromanyetik fırınlarda yardımcı enerji kaynağı olarak plazma fenerleri şeklinde kullanılmasıdır.</li>
<li>Düşük ve yüksek frekanslı radyo dalgalarının iletiminde</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
KAYNAKÇA: bilgiibizde.blogspot.com.tr</h3>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-81207430928211212782015-05-14T06:45:00.001-07:002015-05-14T06:45:53.429-07:00Ses Dalgaları<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir an için çevremizdeki sesleri algılayamadığımızı düşünün. Hayat ne kadar zor olurdu değil mi? Anneniz bir şeyler söylüyor ama ne dediğini duyamıyorsunuz. Tepkiniz ne olurdu acaba? Ya da binlerinden bir şeyler isteyeceksiniz ama iletişim kuramıyorsunuz. Bunlar gibi daha bir sürü durum. Bu bölümde canlılar arasında iletişim kurmada kullandığımız en önemli öğelerden biri olan ses üzerinde durup, özelliklerinden bahsedeceğiz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses, atmosferde kulağımız tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir. Ses, maddeleri oluşturan moleküllerin herhangi bir nedenden dolayı titreşmesi sonucunda oluşur. Bu titreşim ile ses dalgaları kaynağından enerji taşır. Bu enerji katı, sıvı ve gaz ortamlar tarafından iletilir Bundan dolayı ses dalgalarının yayılabilmesi için maddesel ortama ihtiyaç vardır. Ses boşlukta yayılmaz. Ses dalgaları hareket ederken ortam hareket etmez. Yani hareket eden madde değil, hareket enerjisidir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsan kulağı, frekansı 20 Hz altındaki ve frekansı 20.000 Hz üstündeki sesleri algılayamaz. Sesin algılama aralığı canlıdan canlıya göre değişir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hayvanlar, insanların duyamadığı ses frekanslarını bile algılayabilirler. Örneğin fillerin ayağında çok alçak frekansları algılayan doğal alıcılar vardır. Köpekler ise frekansı 22.000 Hz. olan sesleri algılayabilmektedir. Tüm dalgalarda olduğu gibi ses dalgalarında da ortam değiştiğinde dalgaların hızı da değişir . Ses dalgaları en iyi katı madde, en kötü de gaz maddede ilerler . Sesin hızı normal koşullarda; havada 340 m/s, tahtada 4000 - 6000 m/s, suda 3000 - 5000 m/s, çelikte ise 8000 m/s dir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Günümüzde ses dalgalarından çeşitli alanlarda yararlanılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Tarımda</strong>: Yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan "ultrason" yöntemiyle meyve ve sebzelerin besin değerlerini kaybetmeden sağlıklı bir şekilde, düşük maliyetle, hızlı, etkin ve kaliteli bir şekilde kurutulmasında ve saklanmasında, sütün sterilize edilmesinde etkin bir şekilde kullanılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Tıpta</strong>: Yüz gençleştirme, cilt sıkılaştırma, böbrek taşlarının kırılmasında, istenmeyen yağları yok etmede (zayıflamada), anne karnındaki bebeğin görüntülenmesinde. Ultrases (ultrason) cihazları tıpta yaygın olarak kullanılan ve doktorların ilk başvurduğu teşhis etme cihazıdır. Genelde tıpta kullanılan ultrases cihazı puls-eko ve Doppler kayması yöntemine dayanır. Sesin frekansı, dokunun absorbsiyon kat sayısı ve dokunun kalınlığı ile doğru orantılıdır. Suyun absorbsiyon kat sayısı çok düşük, kemiğin ise çok yüksektir. Bu nedenle ses sıvılardan zayıflamadan geçer. Ultrases metoduyla genelde yumuşak doku olan karaciğer, dalak, pankreas, böbrekler incelenir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Yer tespitinde</strong>: Ses ve basınç dalgalarını kullanarak objelerin yerini tespit etme teknolojisi 20. yüzyılda geliştirilmiştir. Bu teknoloji, her ne kadar savaşta kullanılmak amacıyla geliştirilmişse de, günümüzde batık gemilerin yerlerini belirleme ya da deniz dibi haritalarının çıkarılması gibi amaçlarla kullanılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Endüstride</strong>: Üretilen ürünlerin kalitesini kontrolde.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Sanayide</strong>: Metallerin ince toz haline getirilmesinde, özel metal alaşımları yapmada, gaz karışımlarından gazları ayırmada, sert maddeleri delme ve işlemede, hız ölçümlerinde kullanılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Temizlikte</strong>: Fabrikaların kirli gaz ve suları içinde süspansiyon halinde bulunan maddeleri çökertmede, fabrika bacalarından çıkan gazları temizleyerek çevre havasının kirlenmesini önlemede kullanılır.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Kaynakları</h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Doğada meydana gelen olaylar ve çevremizdeki varlıklar ses çıkarırlar. Kaynayan su, akan su, esen rüzgâr, yağan yağmur, öten kuş, çalan saat, hareket eden otomobil ve ağlayan çocuk bir ses kaynağıdır. Kaynaktan çıkan sesler hava molekülleri yardımı ile kulağımıza gelir. Buradan beyne iletilir. Beyinde anlamlı şekle dönüştürülür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Anlamlı seslere karşı birer tepki veririz. Sabahleyin saat çaldığında uyanmamız, gök gürlediğinde irkilmemiz, zil çaldığında derse girmemiz veya çıkmamız buna verilebilecek bazı örneklerdir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses çıkaran her madde veya cisme <strong>ses kaynağı</strong> adı verilir. Ses kaynaklarının çıkardıkları sesler birbirinden farklıdır. Bazı sesler doğaldır. Bazıları ise insanlar tarafından yapay olarak oluşturulmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses de ısı ve ışık gibi her yönde yayılır. Yayılabilmesi için maddesel bir ortama ihtiyaç vardır. Ses boşlukta yayılmaz. İki kulağımızın olması sesin geldiği yönü anlamamızı sağlar. Beynimiz, iki kulağımıza gelen ses düzeylerini karşılaştırarak sesin hangi yönden geldiğini anlamamızı sağlar. Ses kaynağı her iki kulağımıza da aynı uzaklıkta ise bu ses kaynağının yerini belirlemek zorlaşır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir nesnenin başlattığı titreşimler dizisine <strong>ses</strong> denir. Sesin oluşabilmesi için titreşim hareketi gereklidir. Titreşim yapan ses kaynakları, havayı titreştirir. Titreşen hava yayılarak kulağımıza gelir ve bir etki oluşturur. Böylece sesi işitmiş oluruz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Konuşurken elimizi boğazımıza dokundurduğumuzda gırtlağımızda bir titreşim meydana geldiğini hissederiz. Gırtlağımızda <strong>ses telleri</strong> adı verilen iki kas şeridi vardır. Konuşurken gırtlağımızdaki bu ses telleri hızla titreşir ve sesi meydana getirir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses telleri ne kadar hızlı titreşirse ses o kadar yüksek çıkar Kadınların ses telleri kısa ve ince, erkeklerin ses telleri ise uzun ve kalındır. Bu yüzden kadınların ve erkeklerin sesleri birbirinden farklıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Radyonun ya da televizyonun sesini işitebiliriz. Ancak çıkardıkları ses dalgalarını göremeyiz. Bu gibi aletlerin çıkardıkları sesleri etkilerinden anlayabiliriz. Örneğin, çalmakta olan bir radyoya şişirilmiş bir lastik balon dokundurduğumuzda, balonun titreştiğini görürüz. Balonun titreşmesi, sesin bir enerjiye sahip olduğunu gösterir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
İşitme</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses kaynaklarından çıkan ses, havada yayılarak kulağımıza gelir ve kulak zarını titreştirir. Kulak zarındaki titreşimler kulağın iç kısımlarına iletilir. Bu titreşimler belirli bir ileti taşır ve bu iletiler beyne ulaştığında ses işitilmiş olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnsan kulağının işitemediği titreşimlerden günlük yaşamda pek çok alanda yararlanılır. Bu alanlardan bazıları; petrol arama, yer kabuğunu inceleme, tıp, endüstri ve haberleşme sayılabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Doktorlar insan vücudunu dinlemek için stetoskop kullanarak kalp ve akciğer hastalıklarını teşhis edebilmektedirler. Sesin belirli özellikleri, kaynağı ve çalışmaları hakkında bilgi verir. Örneğin normal çalışan bir kalbin çıkardığı ses dalgaları ile, çalışma problemi olan kalbin çıkardığı ses dalgaları farklıdır. Konunun uzmanı olan doktor, bu farktan yola çıkarak kalbin çalışmasında ne gibi bir problem olduğunu tespit eder.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sesin Şiddeti</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Seslerin şiddetleri farklıdır. Sesin şiddetine <strong>gürlük</strong> de denir. Sesin şiddetini artırmak ve sesimizi daha uzaklara duyurmak için<strong>megafon</strong> adı verilen bir alet kullanılır. Megafon, koni şeklinde olup sesin bir doğrultuda yayılmasını sağlar. Böylece sesimiz çok uzaklardan da duyulabilir. Sokak satıcıları, itfaiyeciler, polisler seslerini duyurabilmek için megafon kullanırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sesin şiddeti desibel (dB) ile ölçülür. Konuşmalarda sesin şiddeti 30 - 60 dB arasındadır. 60 dB’den fazla olan sesler bizi rahatsız eder. Ses kaynağından uzaklaştıkça sesin şiddeti azalır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Dalganın şiddeti, dalga tarafından bir saniyede birim yüzeyden taşınan enerji olarak tanımlanır. Sesin şiddeti I, dalganın yayılma doğrultusuna dik bir birim yüzeyden geçen güçtür. Sesin şiddeti,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">I = P/A = Güç/Alan</span> şeklindedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sesin şiddeti SI (MKS) birim sisteminde watt/m<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">2</span> dir. Bu değer desibel (dB) olarak da bilinir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Gürültü</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Hoşa gitmeyen ve insanlar üzerinde olumsuz etki yapan seslere denir. Şehirlerin büyümesi ve teknolojik gelişmeler gürültüyü artırır. Şiddeti 60 dB den fazla olan sesler gürültü olarak tanımlanır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Kirliliği</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir ortamda bulunan istenmeyen seslerdir. Amacı dışında kullanılan yüksek ses, ses kirliliğine neden olur. Kalabalık şehirler ve gelişen teknoloji, ses kirliliğinin artmasında önemli rol oynar. Ses kirliliği, ruh ve beden sağlığımızı olumsuz yönde etkiler. Stres, ülser, yüksek kan basıncı, baş dönmesi ve baş ağrısına sebep olur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Dalgalarının Fiziksel Özellikleri</h3>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Frekans</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir ses kaynağının bir saniyedeki titreşim sayısına “frekans” denir. Bir dalganın frekansı, dalganın hava veya başka bir ortamdan geçerken ortamdaki partiküllerin ne sıklıkta titreştiğine bağlıdır. Frekans, ileri geri titreşimlerin zamana bağlı olarak ölçülmesi ile hesaplanır. Saniyedeki titreşim sayısı özel olarak Hertz (s <span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">-1</span>) birimi ile ifade edilir. Kulak, 20 titreşim/saniye ile 20.000 titreşim/saniye arasındaki sesleri işitir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sesin frekansı, ortamdan bağımsızdır. Frekans, kaynağa bağlıdır.</li>
<li>Bir telin frekansı; boyuna, kalınlığına, gergin oluşuna ve yapıldığı maddeye bağlıdır.</li>
<li>İnce sesleri kalın seslerden ayıran özellik sesin yüksekliğidir.</li>
<li>Sesin yüksekliği sesin frekansı olarak tanımlanır.</li>
<li>Sesin frekansı arttıkça ses incelir.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Genlik</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Genlik, ses dalgalarının dikey büyüklüğünün bir ölçüsüdür. Ses dalgalarını oluşturan sıkışma ve genleşmeler arasındaki fark, dalgaların genliğini belirler. Ses dalgaları, havada veya başka bir ortamda titreşen objeler tarafından üretilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Şekilde gösterilen ses dalgasının genliği a kadardır. Ses dalgaları bir ortamdan başka bir ortama geçtiğinde genlik değişir. Bir dalganın genliği taşıdığı enerji ile ilintilidir. Uzunluk boyutunda bir niceliktir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ton</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Müzikte, belli bir frekansta ve perdede üretilen saf ses anlamında kullanılır. Örneğin, bir ses çatalı (diyapazon) titreştirildiğinde ortaya çıkan 440 Hz frekansındaki ‘Do (C)’ notası, saf bir tondur. Saf tonlar doğal ortamda fazla karşılaşılmayan ve genellikle müzik aletleri veya ses üreteçleri tarafından üretilen seslerdir. Yüksek frekanslı (yüksek perdeden) sesler tiz, düşük frekanslı (düşük perdeden) sesler pes (bas) olarak algılanır.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Tını</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sesin “rengini” ifade eden bir terimdir. Aynı oktavda, aynı notayı (tonu) aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki temel fark, tını farklıdır. Enstrümanları oluşturan bileşenlerin doğal frekanslarındaki farklılıklar, sonuçta oluşan sesin farklı bir tınıda olmasını sağlar . Bu sayede, farklı müzik aletlerinden çıkan özdeş notaları kolaylıkla ayırt edebiliriz. Tını, sesin harmonik yapısına bağlı olarak değişir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Seslerin birbirinden farklı olduğunu; <strong>sesin şiddeti</strong>, <strong>sesin yüksekliği</strong>, <strong>sesin tınısı</strong> özelliklerinden anlayabiliriz.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Sesin tınısı, kaynakların tanınmasını ve ayırt edilmesini sağlar.</li>
<li>Sesin tınısı; kaynağın durumu, yapıldığı maddenin cinsi ve bulunduğu gaz ortamına bağlı olarak farklılık gösterir.</li>
</ul>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Dalgalarının Hızı</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses, üç boyutta yayılır. Sesin hızı havada, deniz seviyesinde ve 20 °C sıcaklıkta 340 metre/saniye olarak alınır ve frekansa bağlı olarak değişmez, her frekansta aynıdır Sesin hızı ortamın sıcaklığına, yoğunluğuna, basıncına göre değişir. Soğuk havada sesin hızı azalır. Ses, sıcak havadan soğuk havaya geçerken yayılma doğrultusunu değiştirir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Herhangi bir alanda, rüzgâr arkadan eserse ses zemine doğru, önden eserse zeminden yukarı doğru yönelir. Gündüz, zemin ısındığı için ses dalgaları ısı etkisiyle yukarı doğru yönelir. Gece, zemin soğuduğu için ses dalgaları daha uzağa gider ve aşağıya doğru yönelir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Denizde suyun yapısı yansıtıcı bir yüzey oluşturmaktadır. Bu nedenle denizde ses sakin bir ortamda 4-5 km kadar uzağa gidebilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses dalgaları katı, sıvı ve gaz ortamlarında yayılır. Ortamın yoğunluğu arttığında ses dalgalarının hızı da artar. Filmlerde Kızılderililerin treni soyacakları zaman kulaklarını tren raylarına dayadıklarına hiç dikkat ettiniz mi? Ses, havada 340 m/s hızla yayılırken demirde 5100 m/s hızla yayılmaktadır Bu da trenin çok uzakta iken sesinin havadan gelmeden önce raylardan gelmesini sağlar Ses, boşlukta yayılmaz. Bir kabın içindeki hava boşaltılıp içine zil konup anahtar kapatıldığında zilin sesini duyamayız. Bu da bize sesin boşlukta yayılmadığını gösterir.</div>
<ul style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Ses dalgaları boyuna dalgalardır.</li>
<li>Ses boşlukta yayılmaz.</li>
<li>Ortamın sıcaklığı, sesin hızını etkiler.</li>
<li>Sesin yayılma hızı, ortamın cinsine göre değişir.</li>
<li>Sesin yayılma hızı katilarda en fazladır.</li>
<li>Ses; katı, sıvı ve gaz ortamlarında iletilir.</li>
</ul>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Katılarda Sesin Hızı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir ortamda yayılan ses dalgalarının hızı iki faktöre bağlıdır. Bunlar ortamın sıkışabilirliği veya esneklik özelliği ile eylemsizlik özelliğidir Mekanik dalgaların hızı,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">V = √(esneklik young modülü (Y) / yoğunluk(d))</span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
eşitliği ile verilir. Katilar içinde sesin yayılma hızını kısaca,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">V = √(Y / d)</span> şeklinde ifade ederiz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Eşitlikteki Y Young (Yang) modülü olup ortamın esnekliğini karakterize etmektedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Katılarda sesin hızı en büyüktür. Bunun nedeni moleküllerin sıvılar ve gazlara nazaran birbirine daha çok yakın olmasıdır. Bir yapıda moleküller ne kadar sık ise sesin yayılma hızı o kadar fazla olur.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Sıvılarda Sesin Hızı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sıvılarda sesin hızı katılara göre yavaş, gazlara göre ise hızlıdır. Bunun nedeni sıvıların katılardan daha fazla, gazlardan ise daha az sıkıştırılabilir olmasıdır. Sıvılarda sesin hızı,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">V = √(B / d)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
bağıntısı ile hesaplanır. Eşitlikteki B hacim modülü olup sıvının basınç değişimine gösterdiği tepkiyi ifade eder.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Gazlarda Sesin Hızı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses dalgaları en yavaş gaz ortamlarda yayılır. Çünkü gazların sıkışabilirliği en fazladır. Gazlarda sesin hızı,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">V = √(B / d)</span> şeklinde ifade edilebilir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Periyot</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir ses dalgasının oluşabilmesi için gerekli zamana periyot denir. Periyot T ile gösterilir. Zaman boyutunda olduğu için birimi zaman birimlerinden (saniye, dakika, saat, gün, yıl) biri kullan ılır Frekansın tersi olarak da bilinir Her zaman periyot ile frekansın çarpımı 1'dir. </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yani her dalgada olduğu gibi periyot ile frekans arasındaki bağıntı <span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">T.f = 1</span> şeklindedir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Dalga Boyu</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir kaynaktan yayılan periyodik dalgaların ard arda gelen iki tepe yada iki çukuru arasındaki yatay uzunluğa dalga boyu denir. Dalga boyu λ (lamda) ile gösterilir. Dalga boyu uzunluk olduğu için uzunluk birimleri aynı zamanda dalga boyu birimleridir ve bu birimler m, cm, km olabilir Küçük dalga boyları Angstrom (Å) ile ifade edilir. Angstromun metre cinsinden değeri, </div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">1Å = 10<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">-10</span>m</span> şeklindedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses dalgaları, aynı zamanda bir basınç dalgasıdır yani çarptıkları yüzeye bir basınç uygularlar. Sesin grafiksel gösterimi şekildeki gibidir. Grafiklerde koyu renkli bölgeler sıkışmaları, açık renkli bölgeler ise genleşmeleri simgelemektedir Eğriler ise bu sıkışma ve genleşmelerin iki boyutlu grafiksel temsilleridir. Dikkat edilirse, sıkışma miktarı arttıkça (yüksek seste olduğu gibi) sesin şiddeti de artmaktadır. Ses dalgalarının yayılma doğrultuları titreşim doğrultularına diktir. Sıkışmanın olduğu noktalar enine dalgalardaki dalga tepelerine, genleşmenin olduğu noktalar ise dalga çukurlara karşılık gelmektedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="ses dalgası" src="http://www.webders.net/img/fizik/sesdalgasi.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Ses dalgalarının tepe noktası (dalga tepesi)</strong>: Ses enerjisini ileten taneciklerin sık olduğu (taneciklerin diğer taneciklere enerjilerini aktardığı) bölgeye ses dalgasının tepe noktası veya dalga tepesi denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Ses dalgalarının çukur noktası (dalga çukuru)</strong>: Ses enerjisini ileten taneciklerin seyrek olduğu (enerjiyi aktaran taneciklerin bulunduğu) bölgeye ses dalgasının çukur noktası veya dalga çukuru denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tüm dalgalar gibi ses dalgaları da enerji taşır. Ses dalgaları enerjilerini 3 boyutlu ortamda taşırken, kaynaktan uzaklaştıkça ses dalgalarının şiddeti azalır . Artan uzaklıkla birlikte ses dalgalarının şiddetinin azalması ses dalgalarındaki enerjinin daha geniş alanlara yayılmasından kaynaklanır. Ses dalgaları 2 boyutlu bir ortamda dairesel olarak yayılır. Enerji korunduğu için enerjinin yayıldığı alan arttıkça güç azalmalıdır. Şiddet ve uzaklık arasındaki ilişki ters-kare ilişkisidir. Uzaklık arttıkça sesin şiddeti, uzaklığın karesi oranında azaltır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Yankı</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Bir kaynaktan çıkan sesin bir engele çarptıktan sonra geri yansıyarak tekrar duyulması olayına “yankı” denir. Bir tepeye doğru bağırdığımızda sesimizi aynen duyarız. Sesin yansıması, en iyi yankı olayında gözlenir. Gidip gelen ses arasında 0,1 saniyeden fazla süre geçtiğinden kulağımız iki ses arasındaki farkı anlayabilir. Yankı olayının meydana gelebilmesi için engelle bizim aramızdaki en az mesafeyi bulabiliriz. Sesin havadaki hızı yaklaşık 340 m/s, yankıyı duyabilmemiz için sesin gidip gelme süresi 0,1 s olduğundan, bu sürede alınan yol,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
x = V. t = 340.0,1 = 34 m olur. Ağızdan çıkan sesin gidip gelinceye kadar aldığı yol 34 m ise engelin bizden en az uzaklığı 17 m olmalıdır. Düz ve sert yüzeyler, sesteki yankı kalitesini artırır. Bu durumda hava sıcaklığının 20°C olduğu bir günde yankının netleşmesi için en kısa mesafe 17 metre olmalıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
<div style="margin-bottom: 10px;">
Genelde ışığın yansıması olayı ile sesin yansıması olayı birbirine benzetilmekte ve sesin yansımasında, görsel algılama ile ilgili olması nedeni ile, daha kolay algılanan ışığın yansıması örnek alınmaktadır.</div>
<div style="margin-bottom: 10px;">
Tüm dalgalarda olduğu gibi ses dalgaları da yansır. Ses dalgalarının bir engele çarparak yayılma doğrultularını değiştirmesine sesin yansıması denir. Yankı sesin yansımasına en güzel örnektir. Sesin bu özelliği aşağıdaki olaylarda daha açık bir şekilde görülmektedir.</div>
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Gözleri görmeyen yarasaların çıkardıkları sesler engele çarpıp tekrar kendilerine ulaşır. Böylelikle avlarının yerini ve yönlerini bulabilirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yunuslar da aynı şekilde seslerinin yansımasını kullanarak yönlerini ve avlarını bulabilir. Yaşamlarını sürdürebilmeleri, seslerini kullanabilmelerine bağlıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ultrason cihazları insan vücuduna ses dalgaları gönderir ve yansıyan ses dalgaları sayesinde vücut dokuları görüntülenir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Radar cihazları, ses dalgalarının yansıması prensibi ile çalışır. Radarlar yardımıyla araçların hızı kolaylıkla tespit edilebilmektedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Sonar cihazları da sesin yansıma prensibi üzerine kurulu aletlerdir. Sonar cihazı, yaydığı dalgaların bir yere çarpıp geri dönme süresini ölçer. Böylece yansımanın olduğu yerin derinliği ölçülebilir. Bu cihaz batık gemilerin yerlerinin tespiti, deniz derinliğinin tespiti, deniz dibi haritasının çıkarılması ve balık sürülerinde hangi türden kaç ton balık bulunduğunun tespiti gibi birçok alanda kullanılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Katı cisimlerdeki gözle görülmeyen delik ve çatlaklar ses dalgaları ile anlaşılabilir. Endüstride üretilen ürünlerin kontrolünde ses dalgaları kullanılır. Fabrikada üretilen giysilerdeki küçük hatalar ve araç lastiklerindeki çok küçük delikler ses dalgaları kullanılarak tespit edilebilir. Aynı zamanda ses dalgaları, kuyumcular tarafından altınları temizleme işleminde kullanılmaktadır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Dalgalarının Frekansa Göre Sınıflandırılması</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tüm dalgaların olduğu gibi ses dalgalarının da bir frekansı vardır. Ses dalgalarının frekansı sıfırdan başlar sonsuza kadar gider. Frekans değiştiğinde dalgaların bazı özellikleri de değişir Dalgalar bir ortamdan başka bir ortama geçtiklerinde frekans değişmez. Frekans kaynakla ilgili bir özelliktir. Her kaynağın frekansı farklıdır. Sesleri frekanslarına göre duyabildiğimiz sesler ve duyamadığımız sesler olarak iki guruba ayırabiliriz.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Yüksek frekans değerleri için Hertz’in bin katı olan 'kilohertz’ (kHz) birimi kullanılır. İnsan kulağının duyabildiği sesler 20 Hz (s<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">-1</span>) ile 20000 Hz (20kHz) arasında frekansa sahip olabilir. Eğer bir frekans 20 Hz'in altında ise bu tür titreşimlere ‘ses altı’ titreşimler, frekans 20 kHz in üzerinde ise bunlara da ‘ses üstü’ titreşimler denilmektedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ses dört kategoride sınıflandırılabilir:</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>İnfrases</strong>: Frekansı 0 ile 20Hz arasındadır. Bu sesleri insan kulağı duyamaz. Hava basıncı oluştururlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Duyulabilir ses</strong>: Frekansı 20 Hz ile 20000 Hz (20k Hz) arasındadır. Duyduğumuz tüm sesler bu gruptadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Ultrases</strong>: Frekansı 20000Hz ile 1 GHz (10<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">9</span> Hz) arasındadır. Ultrases üretiminde bir teli bir zarı titreştirmek gibi işitilebilir ses üretim yöntemlerine benzer birçok mekanik yöntem olmasına rağmen ultrases üretiminde piezoelektrik olaylardan yararlanılır. Piezoelektrik olay basitçe üzerine mekanik bir basınç uygulanan bazı kristal ve seramik malzemelerde bir elektriksel gerilimin oluşması anlamına gelir. Malzeme genişleyip daralarak titreşir ve ses oluşturur. Piezoelektrik olay çift yönlüdür; Ters piezoelektrik olayla ultrases elde edilir sistem verici olarak kullanılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<strong>Hiperses</strong>: Frekansı 10<span style="font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; top: -0.5em; vertical-align: baseline;">9</span> Hz den yukarı olan sestir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Her canlının duyabildiği sesin frekansı ve ürettiği sesin frekansı farklıdır. Ses dalgalarının hızı ortamın sıkışabilirliği ve yoğunluğuna bağlıdır. Az sıkışabilir madde sesi daha hızlı iletir. Buna göre ses en hızlı katılarda, en yavaş gazlar içerisinde iletilir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Tellerde Üretilen Sesin Frekansı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir tel F kuvveti ile gerilip üzerine dokundurulduğunda ses dalgaları oluşur. Saz, gitar, keman buna güzel bir örnektir. Boyu ℓ, kesit alanı A olan bir tel üzerinde oluşturulan dalgaların frekansı,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">n</span> = n / 2ℓ.√(F/μ)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
eşitliği ile bulunur. Eşitlikteki; n oluşan düğüm çizgisi sayısı, μ telin birim boyunun kütlesidir. Hıza bağlı olarak frekans, denklemdeki √(f/μ) değeri yerine hız ifadesi yazılırsa</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">n</span> = n.V / 2ℓ</span> şeklinde olur.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Borularında Üretilen Sesin Frekansı</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
V = λ.f olduğunu biliyoruz. Açık ses borularında üretilen sesin dalga boyu <span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">n</span> = 2ℓ / n</span> olur. Kapalı borularda ise dalga boyu<span class="formul" style="background: rgb(255, 204, 102); color: #fd0859; font-weight: 800; padding: 3px;">λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">n</span> = 4ℓ / (2n-1)</span> eşitliğinden bulunur.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Titreşim Kipleri</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bazı müzik aletlerinde (flüt, klarnet) ses bir boru içinde meydana gelir. Açık uçlu borunun uçlarında karın noktaları bir ucu kapalı borunun kapalı ucunda ise düğüm noktası oluşur. Titreşim frekansı açık uçlu boru için;</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
n = 1 ise, boru içinde 1tane yarım dalga vardır. ℓ = λ/2</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
n = 2 ise, boru içinde 2 tane yarım dalga vardır. ℓ = λ dır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
n = 3 ise, boru içinde 3 tane yarım dalga vardır. ℓ = (3/2)λ dır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
n = 4 ise, boru içinde 3 tane yarım dalga vardır. ℓ = 2λ dır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu yapıların her birine titreşim kipi diyoruz, n = 1,1. titreşim kipi, n = 2, II. titreşim kipi gibi.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Vuru Olayı</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Tüm dalgalarda olduğu gibi ses dalgalarında da girişim olayı gözlenir. Yani iki kaynaktan yayılan dalgalar birbirlerini güçlendirir veya söndürürler. Frekansları birbirine çok yakın iki ses kaynağı aynı anda çalıştırılırsa, işitilen ses şiddetçe artar ve azalır. Bir anda yüksek şiddette bir ses işitiriz, sonra kısa bir an sessizlik olur. Bu işitme olayı böyle devam eder. Bu davranış şekilde de şematik olarak gösterilmektedir. İki kaynaktan çıkan ses dalgaları yapıcı şekilde girişim yaptıkları ve böylece birbirlerinin etkilerini artırdıkları zaman, yüksek şiddette ses meydana gelir. Dalgalar bozucu bir şekilde üst üste geldiklerinde ve böylece kısmen veya bütünüyle birbirlerinin etkilerini yok ettiklerinde zayıf şiddette ses meydana gelir. Bu olaya vuru olayı adı verilir. Bir saniye içindeki vuruların sayısına vuru frekansı adı verilir. İki kaynağın frekansları arasındaki farka eşittir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">vuru</span> = |f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span> - f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span>| eşitliği ile bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İki ses dalgası arasındaki vuru frekansı üçüncü bir başka sesin oluşmasına neden olur. Ancak bu farkın işitilebilmesi için duyulabilir bir değerde olması gerekir. Vurular meydana geldiğinde işittiğimiz ses iki kaynağın frekanslarının ortalaması olan frekansa sahiptir. İşitilen ses dalgalarının frekansı ise,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">işitilen</span> = (f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span> + f<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>)/2 eşitliği ile bulunur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ses Dalgalarında Dopler Olayı</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Günlük hayatımızda sık sık karşılaştığımız olaylardan biriside "Doppler" olayıdır. Doppler olayı bir kaynak hareketli ise yayınladığı dalgaların ( su, ses, ışık, ...v.b) dalga boyunun ve frekansının kaynağın hareket yönünde farklı diğer yönde ise daha farklı bir değer almasıdır Bir yolun kenarında dururken bize yaklaşan arabanın içindeki müziğin dalga boyu araba bize yaklaşırken farklı uzaklaşırken daha farklı olacaktır. Kaynak ve gözlemci birbirlerine doğru hareket ettiği zaman gözlemci tarafından duyulan sesin frekansı, kaynağın frekansından daha büyüktür. Kaynakla gözlemci birbirlerinden uzaklaştığı zaman gözlemcinin işittiği sesin frekansı kaynağın frekansından daha düşüktür. Ses kaynağı ve gözlemcinin birbirine göre hareketli olması halinde duyulan sesin frekansının değişmesi <strong>Doppler olayı</strong> veya etkisi olarak bilinir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Dalgaların, yayıldığı kaynağın hızına bağlı olarak boyunun değişmesinin nedeni ise, dalganın bulunduğu ortamda ancak belirli bir hızla ilerleyebilmesinden dolayıdır. Doppler olayında farklı üç durum gözlenebilir.</div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. Kaynağın hızı dalganın hızından küçükse</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kaynağın hızı, dalganın hızından küçük olmak şartıyla kaynak +x yönünde hareket ettirildiğinde, +x yönündeki dalgaların dalga boyu (λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span>) küçülür. -x yönünde hareket eden dalgaların dalga boyu (λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span>) ise büyür. Bu durumda dalga boyları,</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">1</span> = (Vd - Vk).T λ<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">2</span> = (Vd + Vk).T</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
eşitliklerinden bulunur.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-79855627711757753492015-05-14T06:44:00.001-07:002015-05-14T06:44:53.209-07:00DNA Replikasyonu ve Onarımı<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
<span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>Giriş</strong></span></span></h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Canlılarda deoksiribonükleik asit (DNA) ve ribonükleik asit (RNA) olmak üzere kimyasal yapıları bakımından farklı iki nükleik asit vardır. DNA, genetik bilginin depolanmasında, RNA ise DNA'da depolanmış genetik bilginin protein sentezine dönüşmesinde kullanılmaktadır. DNA, ökaryotik hücrelerin kromozomlarında, mitokondrilerinde ve bitkilerin kloroplastlarında, prokaryotik hücrelerin ise koromozomlarında bulunur. Ayrıca prokaryotta, sitozolde kromozom yapısında olmayan DNA'nın varlığı gösterilmiş ve plazmid olarak adlandırılmıştır. DNA, tamir sistemine sahip tek makromolekül olup genetik bilginin korunmasında bu tamir sisteminin işlerliği çok önemlidir.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
<span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>DNA Yapısı</strong></span></span></h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA yapısı, ilk olarak 1953 yılında James Watson ve Francis Crick tarafından aydınlatılmıştır. Ökaryotta proteine bağlı olarak bulunan DNA, bu proteinle birlikte mromatini oluşturur. Kromatin, çift heliks yapısındaki DNA ve histon denilen proteinlerin yanı sıra daha az miktarda RNA ve histon olmayan proteinlerden meydana gelir. Prokaryotta ise, histon benzeri protein-DNA kompleksi hücrenin geniş bir bölümünü kapsayan ve nükleotid denilen bölgede yer alır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Monodezoksiribonükleotidlerin kovalent olarak, 3' → 5' fosfodiester bağı ile birbirlerine bağlanmaları sonucu bir DNA sarmalı meydana gelir. Bu bağ, bir nükleotidin, 5'-fosfat grubu ile diğer nükleotidin 3'-hidroksil grubu arasında oluşur. (bkz: <strong><span style="color: teal;">Şekil 1</span></strong>) DNA yapısındaki fosfodiester bağları, nükleazların hidroloziyle açılmaktadır. DNA, zincirlerinin iç kısımlarındaki nükleotidleri hidroliz eden enzime endonükleaz, zincirin baş veya sonundaki nükleotidi ayıran enzime ise ekzonükleaz denir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="fosfodiester bağının oluşumu" src="http://i.imgur.com/mxPoA61.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="color: teal;"><span style="font-size: larger;"><strong>Şekil 1: Fosfodiester bağının oluşumu</strong></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA'nın üç boyutlu yapısı, çift heliksin ortak bir eksen etrafında birbirine antiparalel olarak sarılmasıyla meydana gelir. Bir zincirin 5' ucu diğer zincirin 3' ucu ile eşleşmiştir. Çift zincirli helikste adenin (A) daima timin (T) ile, sitozin (C) ise guanin (G) ile hidrojen bağları yapar. A ve T arasında iki, G ve C arasında ise üç hidrojen bağı bulunmaktadır. DNA molekülünün bu iki zinciri, bazlar arasındaki hidrojen bağları ile birarada tutulmaktadır(bkz: <strong><span style="color: teal;">Şekil2</span></strong>).</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="DNA çift heliksinin yapısı" height="506" src="http://i.imgur.com/RAVgGJZ.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" width="800" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="color: teal;"><span style="font-size: larger;"><strong>Şekil 2: DNA çift heliksinin yapısı</strong></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA ısıtıldığında hidrojen bağları açılır. Heliks yapısının yarısının açıldığı sıcaklığa DNA'nın erime derecesi (T<span style="bottom: -0.25em; font-size: 11.25px; line-height: 0; position: relative; vertical-align: baseline;">m</span>) denir. DNA çift heliksinin açılması <span style="font-size: larger;"><span style="color: grey;"><strong>denatürasyon</strong></span></span> olarak adlandırılmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
A, B ve Z olmak üzere üç değişik yapıda DNA bulunur. Kromozomal DNA çoğunlukla B yapısındadir. B-DNA, sağa doğru ilerleyen bir heliks yapısında olup 360° dönüş mesafesinde 10.4 nükleotid yer alır.</div>
<h2 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 20px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
<span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>DNA Replikasyonu</strong></span></span></h2>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
DNA çift heliksini oluşturan iki zincir birbirinden ayrıldığında, bu zincirlerin her biri sentezlenecek yeni zincir için kalıp olarak kullanılır. Yeni zincirler, kalıp zincirin tamamlayıcısı (komplementer) olarak sentezlenir ve bu işlem <span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>semikonservatif replikasyon</strong></span></span> olarak tanımlanır (bkz: <span style="color: teal;"><strong>Şekil 3</strong></span>).</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="DNA'nın semikonservatif replikasyonu. Yeni oluşan DNA çift sarmallarında bir zincir, ana DNA molekülüne aittir." height="494" src="http://i.imgur.com/iwvsRxE.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" width="955" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<span style="color: teal;"><strong>Şekil 3: DNA'nın semikonservatif replikasyonu. Yeni oluşan DNA çift sarmallarında bir zincir, ana DNA molekülüne aittir.</strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Ökaryotlarda, prokaryotlara oranla DNA sentezi daha karmaşık olmasına rağmen, DNA replikasyonu aynı mekanizmalarla gerçekleşmektedir. Bir prokaryot olan Escherichia Coli replikasyonunda DNA polimerazdan başka 20'den fazla enzim ve protein görev alır. Bunların tümü <span style="color: grey;"><span style="font-size: larger;"><strong>replizom</strong></span></span> olarak adlandırılır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-27173524271376680872015-05-14T06:43:00.000-07:002015-05-14T06:43:40.854-07:00GENETİK BİLGİNİN AKTARIMI<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
1. DNA Replikasyonu Ve Onarımı</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Giriş</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
DNA Yapısı</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
DNA Replikasyonu</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
DNA Onarımı</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mutasyonlar</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<br /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
2. Transkripsiyon: RNA Sentezi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Giriş</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
RNA Polimerez</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Prokaryot Transkripsiyonu</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ökaryot Transkripsiyonu</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Transkripsiyon Sonrası Değişiklikler: RNA'nın İşlenmesi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
RNA'nın Hücreden Çıkışı</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
RNA Yıkımı</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
3. Translasyon: Protein Sentezi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Giriş</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ribozom</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Genetik Şifre</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Protein Sentezi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Protein Sentezinin Antibiyotiklerle Denetlenmesi</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<br /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
4. Posttranslasyonal Modifikasyonlar</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Giriş</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Proteinlerin Yönlendirilmesi</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<br /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
5. Genetik Aktivitenin Denetimi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Giriş</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Ökaryotlarda Gen Denetimi</h4>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Prokaryotlarda Gen Denetimi</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="genetik bilginin aktarımı" height="515" src="http://i.imgur.com/sU6nzIg.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" width="955" /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-32606879110904602452015-05-14T06:37:00.002-07:002015-05-14T06:37:29.026-07:00Mercekler<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mercekler mikroskoptan gözlüğe, kameralardan teleskoplara kadar pek çok optik araçta kullanılır. Mercekler genelde camdan ya da sert plastikten yapılan en az bir yüzü küresel araçlardır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisimlerin görüntülerini büyütme, küçültme özelliğine sahip, su, cam ya da mika gibi saydam maddelerden yapılmış araçlara<strong>mercek</strong> adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ortası kalın, kenarları ince olan merceklere <strong>ince kenarlı (yakınsak) mercekler</strong> adı verilir. İnce kenarlı merceği basitçe temsil etmek için çift taraflı ok kullanılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kenarları kalın ortası ince olan merceklere <strong>kalın kenarlı (ıraksak) mercekle</strong>r adı verilir. Kalın kenarlı merceği basitçe temsil etmek için aşağıdaki gibi ok uçları içeri dönük bir şekilde gösterilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="mercekler" src="http://www.webders.net/img/fizik/mercek.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Paralel ışın demeti merceğe gönderildiğinde, mercek ince kenarlıysa, ışınlar bir noktada toplanır, mercek kalın kenarlıysa ışınlar bir noktadan dağılıyormuş gibi kırılır. Bu noktaya merceğin <strong>odak noktası</strong> adı verilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnce kenarlı mercekler ışığı toplar, kalın kenarlı mercekler ışığı dağıtır. Bundan dolayı yakınsak ve ıraksak mercek tabirleri de kullanılabilir. Bu durum merceğin kırılma indisinin ortamın kırılma indisinden büyük olması halinde mümkündür.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Odak noktasının merceğe olan uzaklığına ise <strong>odak uzaklığı</strong> denir. Fakat burada odak uzaklığı küresel yüzeylerin yarıçapının yarısı kadar değildir. Eğer merceğin iki küresel yüzeyi de aynı eğrilikte ise hem sağından gelen ışınlar, hem de solundan gelen ışınlar her iki yüzeyde de eşit miktarda kırıldıkları için mercekten eşit uzaklıklarda odaklanırlar. Yani merceğin her iki tarafında olan odak noktaları merceğe eşit uzaklıkta olur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
İnce Kenarlı Mercekte Özel Işınlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnce kenarlı mercekte özel ışın ve görüntüler çukur aynanın aynısıdır. Sadece aynada yansıma, mercekte de kırılma olayı vardır. Şimdi ışınları teker teker inceleyelim.</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Asal eksene paralel gelen ışın, odaktan geçecek şekilde kırılır.</li>
<li>Odaktan geçecek şekilde gelen ışın, asal eksene paralel gider.</li>
<li>Odak uzaklığının iki katı mesafeden (2F) gelen ışın, yine odak uzaklığının iki katı mesafeden geçecek şekilde kırılır.</li>
<li>Merceğin optik merkezinden geçecek şekilde gelen ışın doğrultu değiştirmeden gider.</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="ince kenarlı mercek" src="http://www.webders.net/img/fizik/incemercek.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Herhangi Bir Işının Yolu</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Herhangi bir ışının davranışını bulmak için ışığa paralel ve optik merkezden geçen bir yardımcı eksen çizilir. Sonra gerçek eksenin odağından dikme çıkılır. Yardımcı odak bulunur ve ışık bu odaktan geçirilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="ince kenarlı mercek" src="http://www.webders.net/img/fizik/incemercek2.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Ya da ince kenarlı mercek asal eksene doğru, kalın kenarlı mercek de asal eksenden uzaklaştıracak şekilde kırar. Bu bilgiyi ve özel ışınları dikkate alarak yardımcı eksen çizmeden de herhangi bir ışının izleyeceği yol bulunabilir.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kalın Kenarlı Mercekte Özel Işınlar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kalın kenarlı mercekteki özel ışınlar ve görüntü çizimleri tümsek aynadaki özel ışınlar ve görüntü çizimlerinin aynısıdır. Sadece onlarda yansıma, merceklerde ise kırılma neticesinde görüntüler oluşur.</div>
<ol style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin: 0px 0px 10px 25px; padding: 0px;">
<li>Asal eksene paralel gelen ışın uzantısı odaktan geçecek şekilde kırılır.</li>
<li>Uzantısı odaktan geçecek şekilde gelen ışın asal eksene paralel gidecek şekilde kırılır.</li>
<li>Uzantısı 2F noktasından geçecek şekilde gelen ışın yine uzantısı 2F noktasından geçecek şekilde kırılır.</li>
<li>Optik merkeze gelen ışın doğrultu değiştirmeden gider.</li>
</ol>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="kalın kenarlı mercek" src="http://www.webders.net/img/fizik/kalinmercek.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
İnce Kenarlı Mercekte Görüntü Oluşumu</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İnce kenarlı mercekle odak uzaklığı içindeki cisimlere baktığımızda cisimleri olduğundan büyük ve düz görebiliriz. Bu amaçla kullanılan ince kenarlı merceğe büyüteç denir. Eğer cisim merceğin odak uzaklığının dışında ise ters görünür. Odağın dışındaki cisim merceğe yaklaştıkça görüntü büyüyerek mercekten uzaklaşır. Odaktaki cismin görüntüsü sonsuzda olacağı için görünmez.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisim merceğe yaklaştıkça görüntü de büyüyerek mercekten uzaklaşır. Cisim odaktan sonra merceğe yaklaştıkça zahiri görüntü küçülerek merceğe yaklaşır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Kalın Kenarlı Mercekte Görüntü Çizimi</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kalın kenarlı mercekle cisimlere bakıldığında cisimlerin daima küçük ve düz görüntüleri görülür. Cisim nerede olursa olsun görüntü her zaman cismin olduğu taraftaki odakla mercek arasında düz, zahiri ve c boyu cismin boyundan küçük olur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Cisim merceğe yaklaştıkça görüntü de merceğe yaklaşır ve boyu büyür. Cisim sonsuzda iken görüntü odakta olur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Göz Kusurları ve Merceklerle Düzeltilmesi</h3>
<h4 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 18px; font-weight: 300; line-height: 20px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Miyop Göz Kusuru</h4>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Göz kusurlarından biri olan miyopluk yakını görüp uzağı net görememe durumudur. Yani miyop göz kusuru olanlar yakındaki cisimleri görmede bir problem yaşamazken uzaktaki cisimleri net olarak göremezler. Miyop gözde görüntü mercekle retina tabakası arasında oluşur. Bu göz kusurunu düzeltmede kalın kenarlı mercek ya da lens kullanılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
<img alt="miyop göz kusuru" src="http://www.webders.net/img/fizik/miyop.jpg" style="border: 0px; height: auto; max-width: 100%; vertical-align: middle;" /></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Kalın kenarlı mercek cisimden gelen ışınları dağıtarak kırdığı için göz merceği, görüntüyü retina tabakası üzerinde oluşturur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Hipermetrop Göz Kusuru</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bir diğer göz kusuru olan hipermetropluk uzağı görüp yakını net görememe durumudur. Yani hipermetrop göz kusuru olanlar uzaktaki cisimleri görmede bir problem yaşamazken yakındaki cisimleri net olarak göremezler.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Bu göz kusurunu düzeltmede ince kenarlı mercek ya da lens kullanılır.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Mercekler ve Kullanım Alanları</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
İçinde mercek, prizma gibi araçlar bulunan ve ışıkla çalışan araçlar <strong>optik araçlar</strong> olarak adlandırılır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Göz kusurlarının da düzeltilmesinde kullanılan lens ve gözlükler en bilinen optik araçlardandır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
En çok kullandığımız mercekli araçlardan biri de fotoğraf makineleridir. Fotoğraf makinelerinin görüntü alınan kısmı olan objektif içinde ince kenarlı mercek bulunur. Objektif ileri geri hareket ettirilerek makine içindeki ekran üzerinde net görüntü elde edilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Video kameralarında da ince kenarlı mercek vardır. Objektifin hareketi ile net görüntü elde edilmesi sağlanır.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Teleskoplar çok uzak mesafelerdeki cisimleri gözlemlemek için kullanılan ve yapısında ince kenarlı mercek bulunan optik araçlardır. Teleskopun objektif adını verdiğimiz kısmında, odak uzaklığı büyük ince kenarlı mercek; oküler adını verdiğimiz gözlemcinin baktığı kısımda ise odak uzaklığı küçük ince kenarlı mercek bulunur.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Mikroskop ve projeksiyon cihazlarının yapılarında da mercek bulunur.</div>
<h3 style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 19px; font-weight: 300; line-height: 40px; margin: 10px 0px; text-rendering: optimizeLegibility;">
Merceklerin Neden Olduğu Olaylar</h3>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px; margin-bottom: 10px;">
Küçük cam parçaları, içi su dolu cam şişeler, içi su dolu plastik şişeler ya da içi boş cam şişeler güneş ışığını bir noktaya odaklayabilir.</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: Arial; font-size: 15px; line-height: 20px;">
Eğer bunlar kuru çayırların üzerinde bulunursa yangına sebep olabilir. Bu yüzden piknik yaptığımız yerlerde, çayır, ormanlık alanlarda içi dolu ya da boş şişeler bırakmamalı ve şişeleri kırıp etrafa atmamalıyız.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-40023014370075847862015-05-13T09:13:00.002-07:002015-05-13T09:13:55.766-07:00FETRET DEVRI<span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Osmanli tarihinde, kardeslerin saltanat mücadelisi verdikleri ve 1413 yilina kadar devam eden karisikliklar dönemi diyebilecegimiz "Fetret Devri", Timur'un uyguladigi bir siyasetin sonucu olarak ortaya çikmistir. </span><br />
<br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Yildirim Bâyezid, Ankara Savasi'nda Timur'a esir düstügü zaman en büyükleri Süleyman olmak üzere Isa, Mehmed, Musa, Mustafa ve Kasim adlarinda alti erkek çocuga sahipti. Bunlardan besi babalari ile birlikte Ankara Savasi'na katilmislardi. Kasim ise çok küçük oldugundan Bursa'da kalmisti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Süleyman Çelebi, muharebenin kayb edildigini görünce babasinin emri üzerine Vezir-i Azam Çandarlizâde Ali Pasa, Murad Pasa, Yeniçeri agasi Hasan Aga ve Subasi Eyne Bey ile birlikte yanindaki kuvvetlerle Bursa'ya gelmis, buradan da küçük sehzade Kasim'i alarak büyük zorluklarla Rumeli'ye geçebilmisti. Isa Çelebi, muharebe meydanini terk ettikten sonra Balikesir taraflarinda saklanmis, Mehmet Çelebi Amasya'ya çekilmis, Musa ve Mustafa ise babalari ile birlikte esir düsmüslerdi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Asil gayesi, güçlü bir Osmanli Devleti yerine, kendisine bagli ve onun yüksek hâkimiyetini taniyan parçalanmis birkaç Osmanli Beyligi meydana getirmek olan Timur, baslangiçta bu gayesine ulasmis görünmekteydi. Ayrica o, Yildirim Bâyezid tarafindan kurulmaya çalisilan Anadolu birligini de parçalamak istiyordu. Bu sebeple Anadolu beylerine ait yerleri Osmanlilardan atip tekrar eski sahiplerine verdi. Geriye kalan Osmanli ülkesini de Bâyezid'in dört oglu arasinda paylastirmisti Edirne'de bulunan Emir Süleyman'a Rumeli'deki yerleri verip kendisine tabi oldugunu ifade eden hükümdarlik alâmeti olarak kemer, külah ve hil'at göndermistir. Diger sehzadelerden Isa Çelebi Balikesir ve Bursa'da, Mehmed Çelebi Amasya'da, Musa Çelebi ise Isa'yi Bursa'dan çekilmeye mecbur ederek Bursa'da Timur'un al damgasiyla hükümdar olmuslardi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Ankara Savasi'ndan sonra Anadolu'da sekiz ay kadar kalan Timur, uyguladigi siyasetin meyvelerini verdigini gördükten sonra Doguya dönüp Çin seferine çikarken arkasinda biraktigi Anadolu'nun politik yapisi Sultan I. Murad'in hükümdarligi sonundaki durumu andiriyordu. Timur, Bâyezid'in ele geçirdigi topraklari geri almisti. Böylece Sultan Murad'in Ankara'dan Akdeniz'e açtigi Osmanli koridoru kapanmis oluyordu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Karamanoglu Mehmed Bey, Anadolu'nun üçte birini kaplayan ve içlerinde Hamidogullari ve Germiyanogullari'nin topraklarinin dogu bölgeleri ile Kayseri, Isparta, Antalya ve Alaiyye gibi kentler bulunan büyük bir devletin basina getirilmisti. Timur, Anadolu'da Osmanlilara karsi koyabilecek bir güç meydana getirmek için böyle yapmisti. Mehmet Bey, Osmanlilar da dahil olmak üzere bütün beyliklerin emiri olarak ilân edilmisti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Timur'un, Anadolu'da uyguladigi bu parçalama politikasi sonucunda Osmanli ülkesi sehzadeler arasinda taksim edilmis, on bir sene süren ve tarihlerde Osmanli Devleti'nin parçalanmasindan dolayi "Saltanatta Ara" denilen ve kanli hadiselerle dolu bir devrin açilmasina, fetihlerin durmasina, Istanbul Imparatoru'nun türlü entrikalarla bu durumu körüklemesine sebep olmustu. Hatta bazi Avrupalilar, yeni bir Haçli Seferi düzenledikleri takdirde Osmanlilar'i Avrupa'dan atabileceklerini düsünür olmuslardi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica;">Ankara Savasi ve bunun sonucunda bir daha kalkinamamasi plâni ile Osmanli Devleti'nin parçalanmasi bu devlet için mühim ve büyük bir darbe olmakla birlikte çeyrek asirda kendisini sür'atle toplamaya muvaffak olmasi bu devletin teskilât ve müesseselerinin saglamligini göstermektedir. Buna karsilik Hindistan, Iran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Ege Denizine kadar genis topraklar üzerinde fetihlerde bulunmus olan Timur'un, ölümünden kisa bir müddet sonra devletinin ortadan kalkmasi, onun sadece tedhise dayali bir devlet kurdugunu göstermektedir. </span><br />
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-86223017865645209602015-05-13T09:12:00.002-07:002015-05-13T09:12:49.337-07:00Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve Lale Devri <span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Sultan III.Ahmed'in kızıyla evlendiği için Damat olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, iktidara geldikten sonra son derece akılcı bir politika izleyip düşmanlarıyla sulhler yapmış, devletin ileri gelen görevlerine kendisine sadık ama nitelikli kişileri getirmiş, memleketin kültür hayatına büyük bir canlılık kazandırmış, kendisi gibi barış yanlısı bir insan olan padişahla son derece iyi anlaşarak devletin dirlik ve düzenini sağlamıştır.Yangınların önüne geçmek için itfaiye teşkilatını düşünen ve uygulamaya koyan da odur.Yine onun zamanında matbaacılığın kabulü hakkında bir ferman yayınlayarak İstanbul'da kitap basımına başlanmıştır. İbrahim Müteferrika'nın kurduğu bu matbaada o zamanlar sayıları onbinleri bulan hattatların düzenini sarsmamak ve işsizleğe sebeb olmamak için dini sebeblerin yerine daha başka kitabların basılması emredilmiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Yine bu dönemde çinicilik ve dokuma sanayinin gelişmesi, diğer bir takım sanat kollarının ilerlermesi, ticari ve sınai hayatın canlanması sağlandığı gibi halkın kültür düzeyini yükseltecek uygulamalar yapılmıştır.Mimari sahada da büyük bir atılım yapılmış olup özellikle sivil mimarinin altın çağını yaşaması mümkün kılınmıştır.Bu dönemde özellikle lalelere karşı öyle bir rağbet doğmuştur ki bir lale soğanı bile almak önemli bir miktar para gerektiriyordu. Lalenin 239 çeşidi yetiştirilmekte olup istanbul'un dört bir yanı kuşatılmıştı.Devrin en önemli şairi Nedim yazdığı şiirler, şarkılar ve methiyelerle gerek padişahın gerek de sadrazamın iltifat ve ihsanlarına mazhar oluyordu.Sarayda musiki meclisleri tertip edilmekte, padişah ve devlet erkanı sabahlara kadar eğlenmekteydi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lale devri görünen yüzüyle böyle manzara çiziyor fakat halkın büyük bir kısmının bu durumdan memnun olmadığı ve özellikle lüks ve israfa gücü yetmeyen kimselerin her geçen gün büyüyen bir kinle bu manzarayı seyrettikleri görülüyordu.Bu sıralarda imparatorluğun doğusunda, İran'da önemli olaylar cereyan etti. Safevi tahtını ele geçirerek güçlü bir yönetim kuran Nadir Şah, Osmanlı topraklarına saldırarak birçok şehir ve kaleyi ele geçirdi.Tebriz'de pek çok sünni müslümanı kılıçtan geçirdiği haber alındı. Bu son ve korkunç haber vezir-i azamı ciddi önlemler almak gerektiğine ikna etmiş, ne varki savaçı sevmediği için elini yavaş tutmuştu.Toplanan meclis İran'a harp kararı alınca padişah tuğları Üsküdar'a dikildi.III.Ahmed istemeye istemeye Üsküdar'a geçti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Bu arada için için kaynayan İstanbul'da Patrona Halil denilen bir Arnavut, Osmanlı tarihinin en kanlı isyanlarından biri olan Patrona İhtilali'ni başlattı.Başına topladığı serserilerle İstanbul sokaklarına çıkar çıkmaz, etrafının akıl almaz biçimde kalabalıklaştığını ve ipten kazıktan kurtulmuş ne kadar eşkiya varsa kendisine katıldığı görüldü.Bu korkunç kalabalık istanbul'u adeta işgal etti. Dükkanlar kapandı ve olaylara karışmak istemeyen kimseler evlerine çekildi.Bu arada Üsküdar'da bulunan yeniçerilerde isyanın patladığını haber alır almaz, ordugahı terk edip İstanbul'a döndü. Patrona Halil ve adamları eşkiyaları kıskırtarak padişahtan Damat İbrahim Paşa başta olmak üzere 37 kişinin kellesinin kendilerine teslim edilmesini istediler. İsyancılara eski İstanbul kadısı Zülalizade Ahmed Efendi ve Ayasofya vaizi İspirizade Hasan Efendi de destek verdiğinden Patrona Halil kendini çok güçlü adeta İstanbul'un tek hakimi olarak görüyordu.</span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Durumun vehametini ancak idrak edebilen padişah ve vezir-i azam, Üsküdar'dan İstanbul'a geçip saraya girdiler. İsyancılar sarayı kuşattıklarında, Damat İbrahim Paşa yapılacak hiçbirşey kalmadığını anlayarak padişahtan kendisini serserilere vermeden öldürtmesini rica etti.Sultan III.Ahmed senelerce birlikte bulunduğu vezirini öldürtmek zorunda kaldı.Sarayda boğdurulan İbrahim Paşa ve iki damadı bir at arabasına konularak kapı önünde bekleyen isyancılara gönderildi.Asiler vezir-i azamın ve damatlarının cesetlerini soyarak sokaklarda sürüklediler. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">İsyancılar bununla da yetinmeyip padişahın tahtan çekilmesini istediler.Zira onun ileride kendilerinden intikam alacağından endişe etmeye başlamışlardı. Bu arada "Sultan Mahmud'u isteriz" nidaları duyulmaya başladı.Hayatının tehlikede olduğunu gören III.Ahmed, yeğeni Şehzade Mahmud'u bulunduğu odadan çıkartarak, kendi elleriyle tahta oturttu. Gece saat 9.30 sıralarında vukubulan bu olay esnasında padişah yeğenine pek çok nasihatlerde bulunmuş ve bu dünyada kimseye güvenmemesini ve devlet işlerini vezirlere bırakmamasını söyledikten sonra kendisi ve oğullarının hayatına dokunulmamasını rica ederek kapatılacağı odaya doğru yürümüştür. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Sultan III.Ahmded tahtından indirildikten sonra altı sene daha yaşayarak 63 yaşında vefat etmiştir. Oğullarından ikisi III.Mustafave I.Abdülhamid unvanıyla padişah olmuşlardır. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Osmanlı Tarihi Ansiklopedi/Ahmed Efe </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-74787877345855371572015-05-13T09:11:00.001-07:002015-05-13T09:11:23.284-07:00Basmacı Hareketi <span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Rusya'da Türkistan'ın istiklâli için faaliyet gösterenlerin millî ayaklanmalarına verilen genel ad. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">"Baskın yapan, hücum eden" mânasına gelen bu tabir, Çarlık döneminde Ruslar tarafından Türkmenistan, Başkırdistan ve Kırım'da faaliyet gösteren çeteciler için kullanılmıştır. Basmacılar halka dokunmazlar, sadece Rus memurları soyar, hazine mallarını yağmalar ve aldıkları ganimetleri fakirlere dağıtırlardı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1917 Bolşevik İhtilâli'nden sonra Türkistan'da faaliyet gösteren silâhlı mukavemet kuvvetlerine Basmacı denilmesinin sebebi, bu kuruluşların başına geçenlerin bir kısmının ihtilâlden önceki yıllarda da Basmacılık yapmış olmalarıdır. 1917 ihtilâlinden önce ve sonra Ruslara karşı silâhlı mücadelede bulunan Türkistanlılar, kendilerini hiçbir zaman Ruslar'ın "haydut, çeteci" anlamında kullandıkları ve dünyaya böyle göstermek istedikleri tarzda Basmacı olarak tanıtmamışlar, İslâm askerleri, vatan müdafaacılan ve Türkistan azatlığının askerleri olarak göstermişlerdir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Basmacı hareketlerinin tek gayesi, "Türkistan Türkistanlılarındır" sloganında ifadesini bulan, Türkistan'ı Ruslar'dan kurtararak istiklâline kavuşturmaktı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Basmacı Hareketi 1918 yılında Korbaşı Ergaş'ın liderliğinde Hokand şehrinde başladı ve kısa zamanda diğer bölgelere de yayıldı. Hokand'da üç gün içinde Ruslar tarafından 10.000'den fazla Türkistanlı öldürüldü. 1918'de kırktan fazla korbaşının (Türkistanlı lider) önderliğinde yapılan mücadelelerde ayaklanmalar Fergana vadisine yayıldı. Bu bölgede Ruslar'la birlikte hareket eden Ermeniler 180 köyü ateşe verdiler ve yaklaşık 20.000 kişiyi öldürdüler. 18 Ağustos 1919'da Rus orduları Türkistan cephesi kumandanlığına getirilen Frunze'nin belirttiği gibi Sovyetler'in amacı bütün Türkistan'ı işgal etmekti. Basmacılar ile Kızıl Ordu arasında çok kanlı savaşlar oldu. Fergana vadisinde Mehmed Emin Beg, Şîr Muhammed Beg, Nur Muhammed Beg, Hal Hoca ve Korbaşı Parpi gibi liderlerin emri altındaki mücahidler zaman zaman Sovyet ordusuna kayıplar verdirdiler ve mücadelelerini 1921'e kadar sürdürdüler; hatta bölgenin lideri Mehmed Emin Beg 1919'da geçici bir Fergana hükümeti kurduysa da 7 Mart 1920'de Sovyetler'e teslim olmak zorunda kaldı. Yerine geçen Şîr Muhammed Beg de Sovyetler'e boyun eğmedi, 3 Mayıs 1920'de geçici bir Türkistan hükümeti kurarak komşu devletlerle münasebet kurmaya çalıştı. Bu arada 31 Mayıs'ta kardeşi Nur Muhammed'i Afganistan'a elçi olarak gönderdiyse de Kızıl Ordu Hîve Hanlığı'nı ve Buhara Emirliği'ni işgal etti. Sovyet Rusya'nın buralarda merkeze bağlı halk cumhuriyetleri kurdurmasına rağmen halk millî mücadeleye devam etti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Basmacı hareketlen Enver Paşa'nın 8 Kasım 1921'de Türkistan'a gelip başa geçmesiyle daha da şiddetlendi. Onun Türkistan'daki millî mücadelelerin başkumandanı olmasından sonra Ruslar önemli kayıplar verdiler ve 19 Nisan 1922'de barış istemek zorunda kaldılar. Fakat Enver Paşa, "Barış antlaşmasının ancak Türkistan topraklarındaki Sovyet askerlerinin çekilmesinden sonra söz konusu olabileceğini belirterek" bu teklifi reddetti. Bu sıralarda Semerkant şehrinde Türkistan Türk Müstakil İslâm Cumhuriyeti kurulmuştu. Yıllardır bütün Türkistan'ı ele geçirmek için savaşan ve Türkistan'dan çekilmek niyetinde olmayan Sovyetler daha şiddetli saldırılara başladılar. 1922'de Sovyetler'in genel bir saldırıya geçmesi üzerine Basmacı liderleri birbirlerinden ayrılmak zorunda kaldılar ve geçici Türkistan hükümeti dağıldı. Şîr Muhammed Beg Afganistan'a geçti, diğer liderlerden Muhyiddin Beg öldürüldü, Canı Beg de teslim oldu. 4 Ağustos 1922'de Belcuvan'a giren bir Sovyet birliğine karşı bizzat yakın muharebeye katılan Enver Paşa on bir Rus'u öldürdü, fakat karşı tarafın makineli tüfek ateşi altında kendisi de şehid oldu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Enver Paşa'nın Ölümüyle Basmacı hareketleri sona ermedi, fakat genellikle Ruslar'ın üstünlüğü ile devam etti. Kızıl Ordu Basmacılar'a karşı savaşını her yerde sürdürdü. Mücahidlere yardım eden Türkler hapishanelere atıldı. Böylece Basmacılığın birinci devri sona erdi. 1924'te başlayan Basmacılığın ikinci devresinde mücahidler silâh buldukça mücadeleye devam ettiler. Bu mücadeleler de 1935'e kadar sürdü ve bu tarihte Ruslar Basmacılık harekâtına kesin olarak son verdiler. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> Basmacı harekâtının başarıya ulaşamamasının başlıca sebepleri arasında korbaşı denen Türkistanlı liderlerin kendi aralarında düzenli bir birlik ve merkezî bir kumandanlık kuramamaları, savaşlarda tank, uçak, top ve zehirli gaz gibi silâhlar kullanan Ruslar'a karşı mücahidlerin makineli tüfeklerinin bile olmayışı ve nihayet dışarıdan yardım alamamaları zikredilebilir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> Ruslar Basmacılar'a karşı kazandıkları başarıları tarihlerinin kahramanlık sayfaları olarak kabul ederler. Dışarıya karşı haydutluk olarak tanıttıkları bu hareketlerin birçok Sovyet kumandanı ve aydını tarafından bir millî mücadele olduğu itiraf edilmiştir. Nitekim Sovyet ordularının Türkistan cephesi kumandanı olan Frunze Basmacılığın çetecilik olmadığını, eğer böyle olsaydı onların daha önceden ortadan kaldırılabileceğini ifade ederken Sovyet Rusya komiseri olarak savaşlara katılan Skalov, "Basmacılık Türkistan halkının yabancı hâkimiyeti aleyhindeki millî isyanıdır" demektedir. Türkistan'da Sovyet hâkimiyetini kuran Valeriy Kuybesev ise bu hareketi sadece bir haydutluk kabul etmenin yanlış olacağını, onun siyasî bir inkılâp olduğunu" söyler. Ginzburg ve Vasilewskiy adlı Sovyet komiserleri de, "Basmacılığın gayesi, Türkistan'ı Rusya'dan kurtarmak ve zulümsüz bir Türkistan kurmaktan ibarettir" derler. Sovyet edibi Boris Pilnyak ise, "Basmacılar isim ve şeref sahibidirler" demiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> Bununla birlikte Sovyetler Birliği'nde çıkan eserler bu konuda genellikle sübjektiftir. Nitekim Sovyetler Basmacılık meselesiyle ilgili arşiv belgelerinin yayımlanmasına henüz izin vermemiştir. </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-90303252450213788912015-05-13T09:10:00.001-07:002015-05-13T09:10:34.485-07:00I. Dünya Savaşı'nda İtalyan-Yunan Menfaat Çatışması <span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> I. Dünya Savaşı’na Anadolu’daki bazı toprakları ele geçirmek emeli ile İtilaf Devletleri grubu yanında giren İtalya, yukarıda belirtildiği gibi önemli gizli antlaşmalar yaparak savaşa girmiştir. İtalya müttefikleri gibi savaşın başından beri İtilaf grubu içerisinde yer almamış gelişen koşullar nedeni ile bu gruba savaş devam ederken katılmıştır. Bununla birlikte diğer bir İtilaf devleti olan Yunanistan da özellikle Anadolu üzerinde bir takım haklar elde edebilmek için I. Dünya Savaşı’na girmiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> Daha önce de belirttiğimiz gibi St. Jean Maurienne gizli antlaşması ile İtalya’ya İzmir ve Antalya ile buraların çevreleri verilmiştir. Diğer taraftan harbe 1971 yılında giren Yunanistan da İzmir ve hinterlandının kendisine verilmesini şart koşmuştur ve bu hususta İngiltere’den söz de almıştır. Dolayısıyla İzmir bölgesi hem Yunansitan1a hem de diğer bir müttefik İtalya’ya peşkeş çekilmiştir. Bununla birlikte Aydın vilayetinin de hangi devlete verilmesi konusunda İtalya ile Yunanistan arasında bir menfaat çatışması çıkmıştır.1 Yunanistan’ın kuruluşundan itibaren takip edegeldiği Megale İdea’yı gerçekleştirmek yolunda atacağı her adımdan bir Akdeniz devleti olan İtalya büyük rahatsızlık duymuştur. İngiltere’nin önceleri gizli antlaşmalarla İtalya’ya verileceğini vaat ettiği İzmir ve Aydın vilayetlerini İtalya yerine Yunanistan’a vererek bu bölgedeki menfaatlerinin daha iyi korunacağını düşünmesi ve böylece İtalya’dan giderek yüz çevirmesi de İtalya ile diğer müttefiklerinin </span><a href="http://www.tarihonline.com/" style="background-color: white; color: #669900; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px; text-decoration: none;" target="_blank">I. Dünya Savaşı</a><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> sonrası aralarının açılmasına sebep olmuştur. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> I. Dünya Savaşı sonrasında savaştan yenik ayrılan ve aralarında Osmanlı Devleti’nin de bulunduğu İttifak devletleriyle savaştan galip ayrılmış olan İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlamışlardır. Osmanlı Devleti’nin bütün İtilaf Devletleri adına İngiltere ile imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdiğini belirlemekteydi. Ateşkesin 7. maddesi ile Osmanlı Devleti parçalanmaya elverişli hale gelirken 24. madde ile Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulması amaçlandı. Bu ateşkes antlaşmasında İtalya ile doğrudan ilgili olarak 17. madde görülmektedir. Bu maddede Trablursgarp ve Bingazi’de bulunan Osmanlı zabitlerinin en yakın İtalyan muhafız kıtasına teslim olmaları gerektiği belirtilmektedir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"> Mondros mütarekesinden sonra İtilaf Devletleri ateşkes antlaşmasının kendilerine tanıdığı geniş serbestlikle Anadolu’da daha önceden gizli antlaşmalarla belirledikleri yerleri işgal etmeye başlamışlardır. Fakat Anadolu’da Mondros Ateşkes Antlaşmasına ve işgalci devletlere karşı tepkiler ortaya çıkmış, halk direniş cemiyetleri kurulmuş ve bunun sonucunda Kurtuluş Savaşı’nı da içine alan Milli Mücadele Dönemi başlamıştır. Bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Anadolu’nun her tarafında milli bir direniş başlarken, Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas’ta kongreler tertip edilmiştir. Böylece Türk milletinin bağımsızlığını tekrar kazanması arzu edilmiştir. Nitekim yabancı işgallere karşı direnişle geçen bu dönemde Türk milleti düşmanı yurttan kovmayı başarmış ve yeni Türk devletini kurmuştur. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Tarihçi Talha GÖNÜLALAN tarafından hazırlanmış bir çalışmadır.. </span><br />
<div>
<span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;"><br /></span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-18268826088639467962015-05-13T09:09:00.001-07:002015-05-13T09:09:31.569-07:00Beydeba Kimdir?<span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Miladın ilk yıllarında yaşadığı tahmin edilenBeydeba bir Brahman’dır ve Kelile ve Dimne‘nin yazarıdır. Eseri Hint hükümdarlarından Debşelem Şah için kaleme almıştır. Bunun dışında elimizde yazar hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Kelile ve Dimne’nin bu ilk hâli kaybolduktan sonra M.S. 300&#8242;lü yıllarda Keşmir’de tekrar derlenir. Böylece eser ikinci kez hazırlanır ve Pança-Tantra adıyla meşhur olur. Hindistan’da bir halk kitabı hâline gelen eserin sayısız değişik şekilleri meydana gelmiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Hayatı </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Beydeba’nın hayatı hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Gerçek ismi ve ırkı hakkında birçok farklı görüş ortaya atılmış olsa da, tarihçilerin çoğu, adı Ketku olan bir hint alimi olduğu kanısındadır.[kaynak belirtilmeli] Şam’da doğup, sonraları Çin’e göç ettiği çok rivayet edilir. Vefat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Fabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile Dimne'yi Depşelem isimli bir Çin Hükümdarı döneminde kaleme almış ve eserini hükümdara sunmuştur. Eserde bulunan hikayelerde siyaset, erdem ve eğitim gibi birçok farklı konu işlenmiştir. Bu eser zalimliği ile tanınan Hükümdar Depşelem’e dolaylı bir nasihat niteliğindedir diyebiliriz. Eser, adını ilk bölümündeki hikayelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; “doğruluğu ve dürüstlüğü” simgeleyen "Kaytr" ile “yanlışlığı ve yalanı” simgeleyen "Hablu". Beydeba, hiç kuşkusuz, Çin edebiyatında eşsiz bir yere ve öneme sahiptir. Eserlerinden biri de "Bülbül ile Bağcı"'dır. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Bir görüşe göre </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">M.Ö. 1. yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba'nın el yazmalarına göre Sarp'ın zamanında yaşamıştır. Büyük İskender, muazzam ordusuyla Çin'e ilerlerken geçtiği yerleri de fethediyordu. O zamanın Hint hükümdarı Fur onurlu biriydi ve ülkesini ne pahasına olursa olsun savunmaya kararlıydı ancak İskender'in kıvrak zekâsıyla baş edememiş ve yenilmişti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">İskender Hindistan'ı topraklarına katıp şehrin başına, güvendiği birini vali atadıktan sonra yoluna devam etti. İskender gittikten bir süre sonra Hintliler ayaklandılar ve İskender'in atadığı valinin yerine Fur'un oğlu Debşelimi hükümdar yaptılar. Ancak Debşelim hükümdar olduktan sonra halkına zulüm etmeye başladı. Zamanın ünlü bilgini Beydeba, Debşelim'in huzuruna çıktı ve ona yanlış yaptığını söyledi. Debşelim, önce Beydeba'ya çok kızdı. Ama daha sonra haklı olduğunu anlayınca yumuşadı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Diğer bir görüşe göre </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Beydeba, MÖ 1. yüzyılda yaşamış olan ünlü Çin yazarıdır.[kaynak belirtilmeli] Mehmet Küşteri adlı bir Türk yazarının Şeceret-ül-Beşer adlı eserinde belirttiğine göre Beydeba, M.S.81 yılında doğmuştur; musikinin mucididir. Nasihat-El-Külliye adında bir eseri Arapça'ya çevrilmiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Kişiliği </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Beydeba, döneminin sayılı bilginlerinden biriydi. Kıvrak zekasıyla her işin üstesinden gelen, imkânsız denen ve akıl ermeyen olayları bile çözen bir Hint düşünürüdür. M.Ö. 1. yüzyıl civarında yaşadığı tahmin edilmektedir. </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-5490649395494860112015-05-13T09:08:00.001-07:002015-05-13T09:08:52.615-07:00Dalton Kimdir?<span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">John Dalton, 1766 yılında Manchester’de doğdu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Babası Quaker mezhebine mensup bir dokumacıydı. Quaker’lar 17. yüzyılın ortalarında İngiltere ve Amerikan kolonilerinde ortaya çıkan bir Hıristiyan tarikatıdır. Tanrı’yı kavrayabilmek için dinsel kurumlara, din adamlarına ve ayinlere gerek olmadığını savunuyorlardı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Dalton, Cumberland’da bulunan bir Quaker okulunun yönetimini üstlendiğinde henüz 12 yaşındaydı. Alışılmadık derecede parlak bir öğrenciydi. Daha çocuk sayılacak yaşta olmasına rağmen Newton’un Principia’sını hem de Latincesini okumuştu. Kendi tuttuğu günlüklerde belirttiği gibi buna benzer daha pek çok bilimsel kitabı da okumuştu.2 yıl sonra, kardeşiyle birlikte 12 yıl görev yapacağı Kendal’daki bir okulda öğretmenliğe başladı.10 yıl sonra da Manchester’e taşındı ve ömrünün geride kalan 50 yılını burada geçirdi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1787 yılında başlattığı bilimsel çalışmasının ilki, yaşadığı göl bölgesindeki iklim değişikliklerini inceleyen ve 200.000’in üzerinde kayıtın yer aldığı bir günce tutmaktı. Aynı yıl, atmosferdeki elektrik çalkantılarının etkisiyle gökyüzünde oluşan renkli şekillere, yani kutup ışığına tanık olmuştu. Kuzey yarıküredeki kutup ışığı olayları üzerine yazdıkları, kendi özgün düşüncesinin ilk ürünleri oldu. Matematik ve meteoroloji konularıyla da ilgilenmeye başlaması öğretmenliğinin ilk yıllarına rastlar. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Kutup ışıkları üzerindeki araştırmaları sonucunda Yer’in magnetikliği ile kutup ışığı ışınları arasında bir ilişki olması gerektiği sonucuna vardı. Ona göre, kutup ışığı ışınlarının demire benzer bir yapıda olması mümkündü. Zira başka hiçbir madde magnetik değildir. Bu durumda atmosferin üst bölümlerinde mıknatıs çeliğinin bazı özelliklerine sahip bir akışkan bulunur. Bu akışkan, magnetik özelliklerinin etkisiyle silindir biçimli ışınlar durumunu alır. Meteoroloji alanında yaptığı araştırmaları sonucunda alize rüzgarlarının, Yer’in kendi çevresindeki dönme hareketinin ve sıcaklık farklarının etkisiyle oluştuğu sonucuna vardı. Oysa bu kuram daha kendisi doğmadan 1735 yılında George Hadley tarafından öne sürülmüştü. Barometre, termometre, nemölçü aleti, yağmur, bulutlar, atmosfer nemi gibi pekçok meteoroloji konusunda makaleler yazdı. Yağmurun, atmosfer basıncındaki değişiklikten değil, sıcaklığın düşmesinden kaynaklandığını belirleyen kişi oldu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Hem kendisinde hem de kardeşinde bulunan renk körlüğü üzerine diğer bilim adamları ile birlikte incelemeler yaptı. Bu renk körlüğü, özellikle kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edememe biçiminde ortaya çıkar. Bu kusur ilk kez Dalton’un gözünde saptanarak kendisinin de katıldığı çalışmalarla tanımlandığı için bugün ‘Daltonizm’ olarak adlandırılır. Bulduğu sonuçları 1794 yılında ‘Renklerin Görülmesine İlişkin Olağandışı Olgular’ başlıklı makalesinde açıkladı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">O yıllarda İngiltere Kilisesi’ne bağlı olmayanlar Cambridge ve Oxford üniversitelerine alınmıyorlardı. Bu nedenle Presbiteryenler, Manchester’de New College’ı kurmuşlardı. Böylece papaz adaylarına ve halktan kişilere nitelikli öğrenim sağlanmış oluyordu. Dalton, New College’da bir süre matematik ve doğa felsefesi öğretmenliği yaptı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Henüz çözüme ulaşmamış olan bilimsel konuları kolayca belirleme becerisine sahip bir kişi olduğu gibi çeşitli konular üzerinde araştırmalar örgütleme yeteneğine de sahipti. Bir takım verilerden kolayca kuram çıkarabiliyordu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Bilim dünyasını etkileyen ürünlerini kimya çalışmalarında gösterdi. Aslında kimya araştırmaları alanında bir deneyimi yoktu. Buna rağmen çalışmalarında sezgi gücünü ve bağımsız düşünme yeteneğini kullandı. Mevcut olgulardan hareket ederek bir kurama ulaşma becerisini kimya için de kullandı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Gazlar üzerinde yaptığı ilk çalışması sonucunda kendi adıyla tanınan yasayı buldu. Buna göre, değişik gazlardan oluşan bir karışımın toplam basıncı, bileşimde yer alan gazlardan her birinin tek başına uyguladığı kısmi basınçların toplamına eşittir. Aynı deneylerden, gazların mutlak sıcaklıklarıyla doğru orantılı olarak genleştiklerine ilişkin yasayı da geliştirdi. Bütün bu çabaları sonucunda elde ettiği bulgulardan yola çıkarak gazların suda çözünürlüğünü kanıtlayan ve yayınım hızlarını belirleyen yeni deneyler yaptı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Atmosferin yapısına dair araştırmaları sonucunda, kimyasal bileşimin 4.500 m. yüksekliğe kadar sabit kaldığını saptadı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1800 yılında Manchester Edebiyat ve Felsefe Derneği’nin sekreterliğini üstlendi. Burada hem halka açık olarak hem de özel olarak matematik ve kimya dersleri veriyordu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1803 yılında kimyasal elementlerin gösterilmesine ilişkin bir simgeler sistemi geliştirdi ve elementlerin bağıl atom ağırlıklarını saptayarak bunları bir tablo halinde düzenledi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Kimyasal bileşiklerin, elementlerin ağırlıkça belirli basit sayısal oranlarda birleşmeleriyle oluştuğunu ileri sürdü. Bu görüş, daha sonra belirli ve katlı oranlar yasalarının geliştirilmesine temel olacaktır. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">En önemli çalışması atom konusunda olmuştu. Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur. Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti. Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu. Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu. Kitabında belirttiğine göre, bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak, güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir. Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu. Dalton’un katkısı, bu atomların göreli olan büyüklükleri, karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti. Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu. Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı. Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü. Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi. Ama prensibi doğruydu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1817 yılında Felsefe Derneği’nin başkanlığına getirildi. Bu unvanını ölünceye kadar koruyacaktır. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">3 cilt ve 900 sahifeyi bulan ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabı, yöntem olarak bağımsız ve tamamen özgündü. Dalton, başka bilimadamlarının yaptıkları çalışmalardan yararlanmak için oldukça çekingen davranmıştı. Kendi bilim adamlığını sık sık sorgulamış ve pek çok yanılgısını belirtmiştir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Çok az dostu vardı. Hiç evlenmedi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1822 yılında Royal Society’nin üyeliğine seçildi.1826 yılında bu derneğin Altın Madalyası’nı kazandı. İngiliz Bilim Geliştirme Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Dalton özel yaşamında da Quaker’ların mütevazı davranış kurallarını uyguluyordu. 1826 yılında bir Fransız kimyacı onunla tanışmak için Manchester’e geldi. Ünü bu kadar yaygın olan Dalton’u büyük bir enstitü binasında bulacağını sanmıştı. Sora sora şehrin arka sokaklarından birinde bulunduğunu öğrendi. Oraya varınca küçük çocuklara temel aritmetik dersleri verdiğini gördü. Oldukça şaşırıp Bay Dalton’la mı karşı karşıya olduğunu sordu. Zira aritmetiğin ilk 4 kuralını küçük bir çocuğa öğreten bu kişinin Avrupa’da nam salan kimyacı olduğuna inanamıyordu. Ama Dalton, aradığı kişinin kendisi olduğunu söyledi. Küçük çocuğun aritmetiğini düzeltinceye kadar biraz oturmasını rica etti. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1844 yılında öldü. Tabutunu 40.000 kişi seyretti. Cenaze alayının uzunluğu üç kilometreyi geçmişti. </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-62658757302316240432015-05-13T09:07:00.001-07:002015-05-13T09:07:47.821-07:00Lavoisier Kimdir?<span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Ünlü bir Fransız kimyacısıdır. 26 Ağustos 1743&#8242;te Paris’te doğdu. 8 Mayıs 1794&#8242;de yine Paris’te idam edilmiştir. Kimya bilimine kazandırdığı yeni görüşlerden kanunlardan dolayı bugünkü kimyanın kurucusu sayılır. Lavoisier’den önceki yüzyıl boyunca bütün kimyacılar maddenin yanması olayı hakkında yanlış düşüncedeydiler. Lavoisier, sürekli olarak uğraştığı deneylerle yanma olayının yanan maddenin oksijenle birleşmesinden meydana gelen bir sonuç olduğunu açıkladı o zamana kadar bilimsel bakımdan bir bilinmez olan ateşin esasını ortaya koydu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lavoisier adı kimya tarihine Lavoisier Kanunu diye bilinenkütlenin korunumu kanunu ile geçmiştir. Lavoisier’nin bu kanununa göre hiçbir madde yok olmaz; yoktan da var olmaz. Yunan filozofları arasında sadefikirler ileri sürenler çıkmıştı. Yalnız maddenin yoktan var olmadığını varken de yok olmadığını bir kimya işleminde olaya giren maddelerin ağırlık toplamlarının olaydan çıkan maddelerin ağırlık toplamlarına eşit olduğunu deneyle gerçekleştiren ilk bilgin Lavoisier’dir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lavoisier, 1743&#8242;te Paris’te doğdu. Babası hali-vakti yerinde bir avukat ve toprak sahibiydi. Oğlunu bir aristokrat olarak yetiştirmek istiyordu. Lavoisier ise her şeyden çok bilimsel konularla ilgilendiğinden matematik öğrenimi yapmak üzere Mazarin Koleji’ne gönderildi. Daha sonra Jardin du Roi’ya giderek biyoloji bilimi üzerinde öğrenimini ilerletirken bir yandan da Bernard de Jussien adlı bir Fransız kimyacısından kimya dersleri alıyordu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lavoisier 23 yaşındayken şehirlerin aydınlatılması hakkında hazırladığı bir denemeden dolayı Fransız Bilimler Akademisi’nin altın madalya armağanını kazandı. 1768&#8242;de de bu Akademi’ye üye seçildi. Aynı yıl Lavoisier çiftlik sahiplerinden vergi toplamakla görevli kurula üye oldu. 1776&#8242;da askeri teçhizat deposu müdürlüğüne getirildi. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lavoisier yanma olayı ile ilgili bilimsel açıklamasını 1783&#8242;te ortaya koymuştur. Bu sırada Joseph Priestley, Henry Cavendish, Joseph Bleck gibi bilginler havadaki oksijen, hidrojen, karbon dioksit gazlarını keşfetmişlerdi. Yalnız yanma hakkında yanlış yorumlarda bulunuyorlardı. Lavoisier’in gerek yanma, gerek hayvanların solunumu, gerekse madenlerin paslanması olaylarını, oksijenin başka kimyevi maddelerle birleşmesinden ortaya çıkan oksitlenme ile açıklaması bugünkü kimya anlayışının kurulmasına gelişmesine yol açmış en önemli buluşlardan biridir. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">Lavoisier, bir devlet memuru olarak çalışırken öte yandan pratik sosyoloji ekonomi konuları ile de ilgileniyor Fransa’daki çiftçilik denemelerinde bulunuyordu. </span><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><br style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;" /><span style="background-color: white; font-family: verdana, sans-serif, tahoma, arial, helvetica; font-size: 11px;">1789&#8242;da Büyük Fransız İhtilali başladığı sırada Lavoisier işte böyle bir devlet memuru idi. Görevi çiftlik sahiplerinden vergi toplamak olduğundan ayrıca kendisi de asil bir aileye mensup bulunduğundan Lavoisier kurumun öteki üyeleriyle birlikte 1794&#8242;te tutuklandı. Onun Fransa’ya bilim dünyasına yaptığı hizmetler ihtilalciler tarafından da takdir edildiği halde bir aristokrat olarak ihtilal düşmanı sayıldığından giyotinle idam edilmesine karar verildi. Ölümünden sonra devrin en ünlü matematikçilerinden biri olan Joseph Lagrange Lavoisier için “Bu başın koparılması için bir dakika yetti ama böyle bir başın yeniden yaratılması için bütün bir yüzyıl bile yetmez” demiştir. </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-69039284393914980652015-05-13T09:00:00.003-07:002015-05-13T09:00:23.539-07:00Enerji Tasarrufu<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Aynı işi daha az enerji kullanarak yapmaktır.</div>
<table border="0" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; width: 100%px;"><tbody>
<tr><td width="52%"> <img align="middle" height="150" src="http://www.eie.gov.tr/eie-web/turkce/en_tasarrufu/konut_ulas/a1.jpg" width="150" /></td><td width="48%"> <img align="middle" height="150" src="http://www.eie.gov.tr/eie-web/turkce/en_tasarrufu/konut_ulas/a2.jpg" width="150" /></td></tr>
<tr><td width="52%"><div align="center">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Bu yalıtımsız evde oturan aile;<br />Kış aylarında konforlu bir ısınma sağlayamadıkları,<br />daha fazla yakıt kullandıkları,<br />bunun için daha fazla para ödedikleri ve bacalarından çevreye o oranda daha fazla emisyon atıkları için endişeliler</span>.</div>
</td><td width="48%"><div align="center">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Bu yalıtımlı evde oturan aile;<br />Kış aylarını konforlu geçirdikleri,<br />Daha az yakıt kullandıkları,<br />Bunun için daha az para ödedikleri ve<br />Bacalarından çevreye o oranda daha az emisyon attıkları için mutlular.</span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Enerji tüketimimizin %82 ’si ısıtma için kullanılmaktadır. Isı yalıtım önlemlerinin alınması ile bu kayıplar azaltılabilir. Binaların yalıtımı ile %25 den %50’ye varan yakıt tasarrufu sağlanması mümkündür. </span><br /><span class="metin01bold" style="font-size: 12px; font-weight: bold;">Niçin Enerjiyi Verimli Kullanmalıyız?</span></div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Enerjinin fazla kullanılması sonucunda;<br />o DOĞAL KAYNAKLAR HIZLA TÜKENİYOR<br />o ÇEVRE KİRLENİYOR<br />o ENERJİ İÇİN YÜKSEK MİKTARDA PARA ÖDÜYORUZ</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Ekonomik üretim ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre<br />ENERJİYİ VERİMLİ KULLANALIM</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Dünya'da enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Fosil kaynaklar, sadece yakıt olarak değil aynı zamanda başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu yönü ile de korunması en azından tüketiminin azaltılması önemlidir.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Kömür veya petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu, daima CO2 oluşur. Yapılan ölçümler milyonlarca yıldır 180-280 ppm arasında değişen CO2 seviyesinin günümüzde 360 ppm seviyesine çıktığını göstermektedir. Karbondioksit diğer sera gazlarına göre %55'lik bir oranla, doğal sıcaklık dengelerinin bozulmasında en büyük etkiyi yaparak Küresel Isınma'ya neden olmaktadır.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Küresel Isınma'nın oluşumunda Sera Etkisi'nin rolü büyüktür. "Sera Etkisi"ni, güneşten gelen kısa-dalga ışınlarının geçmesine izin veren gaz tabakasının, dünya üzerinden yansıyan uzun-dalga ışınlarının büyük bir kısmını tutması sonucu meydana gelen atmosferik dengesizlik olarak kısaca açıklayabiliriz.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Atmosfere atılan diğer sera gazları ise CO, SO2, NOx gibi zehirli gazlar ve radyoaktif maddelerdir. Termik santrallarda, sanayide ve binalarda yakıt olarak kömür kullanıldığında, bu kirlilik etmenlerinin yanısıra kül de açığa çıkar. Kül civa, kurşun, arsenik ve kadmiyum içermesi nedeniyle yüksek oranda kirletici etkiye sahiptir.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Fosil yakıtların bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi durumunda, aşırı kuraklık, deniz seviyesinde yükselme sonucu su baskınları, fırtınalar ve ultraviyolenin artması gibi küresel değişmeler sonucu, doğanın ekolojik dengesinin bozulması kaçınılmazdır.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir.</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Enerji tasarrufu yapmak aile bütçesi için önemlidir. Enerjiyi verimli kullanırsak faturalara daha az para öderiz. Enerji tasarrufu devlet bütçesi için de çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık %60'ını başka ülkelerden alıyoruz ve ödemeyi döviz olarak yapıyoruz. </div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;"><br /></span><span class="anabaslik03" style="color: #333333; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 14px; font-weight: bold;"><br />Binalarda Enerji Verimliliği Çalışmaları</span><b><span style="color: red; font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;"><span class="metin01" style="color: black; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: normal;"><br /></span><span class="metin01bold" style="color: black; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">Binalarda Enerjinin Etkin Kullanımını Projesi</span></span></b></div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Türkiye ile Almanya arasında Teknik İşbirliği çerçevesinde Binalarda Enerjinin Etkin Kullanımı alanında "Binalarda Enerjinin Verimli Kullanılması-Erzurum İlinde Uygulama" adlı proje Kasım 2002'de başlatılmıştır. </span><span class="baslik02mavi" style="color: #0066ff; font-size: 12px; font-weight: bold;">EİE/UETM</span><span class="metin01" style="font-size: 12px;">, Alman Teknik İşbirliği Kurumu (GTZ) ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülecek proje, çeşitli bina etütleri, eğitim programları, yasal düzenleme ihtiyaçlarının belirlenmesi, belediyelerde danışmanlık merkezlerinin oluşturulması gibi birçok faaliyetleri kapsamaktadır.</span></div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standardı, TS 825</div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Türkiye'de binalarda birim alanı veya hacmi ısıtmak için harcanan enerjinin Avrupa ülkelerine göre 2-3 kat daha fazla olması nedeniyle 1985 tarihli Binalarda Isı Yalıtımı Kurallarını belirleyen TS 825 Standardı, </span><span class="baslik02mavi" style="color: #0066ff; font-size: 12px; font-weight: bold;">EİE</span><span class="metin01" style="font-size: 12px;"> raportörlüğünde diğer kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yapılarak revize edilmiştir. Yeni standart, 14 Haziran 2000 tarihinden itibaren zorunlu uygulamaya girmiştir. Böylece, yeni inşa edilecek binalarda bina zarfından olan yıllık ısı kayıplarının yarı yarıya azaltılması sağlanabilmektedir.</span></div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
TS 825 Standardı revizyon çalışmasının tamamlanması üzerine, 1985 tarihli Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliğinin yeni standartla paralellik sağlayacak şekilde değiştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmış ve yeni yönetmelik 8 Mayıs 2000 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak 14 Haziran 2000'den itibaren yürürlüğe girmiştir.</div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Enerji Tüketimlerini Azaltmak için Alacakları Önlemler</div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">11.11.1997 tarihli Başbakanlık "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Enerji Tüketimlerini Azaltmak için Alacakları Önlemler" Genelgesi doğrultusunda, Ülke genelinde Kamu Kurumları 1998 yılından itibaren her yıl Mayıs ayında binalarındaki enerji tüketimleri ile ilgili yıllık raporlar hazırlamakta ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına göndermekte ve inceleme-değerlendirme çalışmaları </span><span class="baslik02mavi" style="color: #0066ff; font-size: 12px; font-weight: bold;">EİE</span><span class="metin01" style="font-size: 12px;">tarafından yürütülmektedir.</span></div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Konutlarda ve Ulaştırma Sektöründe Enerji Tüketimi Projesi</div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">1997 yılı sonlarında Devlet İstatistik Enstitüsü ve </span><span class="baslik02mavi" style="color: #0066ff; font-size: 12px; font-weight: bold;">EİE</span><span class="metin01" style="font-size: 12px;"> işbirliği ile "Konutlarda ve Ulaştırma Sektöründe Enerji Tüketimi Projesi" konulu ülke çapında bir istatistik çalışması başlatılmıştır. Finansmanı DİE, </span><span class="baslik02mavi" style="color: #0066ff; font-size: 12px; font-weight: bold;">EİE</span><span class="metin01" style="font-size: 12px;"> ve DPT nin katkılarıyla karşılanan bu proje ile ülke çapında temsili örnekleme yapılarak coğrafi bölgeler bazında konutların yapısal özellikleri, yalıtım durumları, ısıtma sistemleri, yakıt ve elektrik olarak enerji tüketimlerinin analizleri gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel değerlendirme DİE tarafından yapılarak sonuçları yayınlanmıştır.</span></div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Ulaştırma sektörüne yönelik istatistik çalışmaları 2001 yılı sonu itibarı ile tamamlanmış ve uluslararası kriterlere uygunluk açısından 4-5 yılda bir güncellenmesi gerekmektedir.</div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Okul ve Kamu Kurumlarına Yönelik Seminerler</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Enerji tasarrufu konusunda öğrencilerinin bilinçlendirilmesi amacıyla seminerler düzenlenmekte, öğrenci ve öğretmenlere yönelik çeşitli dökümanlar sağlanmaktadır. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet içi eğitim programları kapsamında enerji tasarrufu konulu seminerler verilmektedir.</div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Enerji Tasarrufu Haftası Etkinlikleri</div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Genel Müdürlüğümüzün Başkanlığını ve Sekreteryasını yürüttüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu tarafından her yıl Ocak ayının ikinci haftasında, Enerji Tasarrufu Haftası etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu etkinlikler kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı ve Tübitak işbirliği ile "ENERJİ TASARRUFU" konulu yarışmalar ilköğretim öğrencileri arası resim ve öykü dalında, lise ve dengi okul öğrencileri arasında ise proje dalında yapılmaktadır.</div>
<div class="metin01bold" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-weight: bold;">
Spot Filmler</div>
<div style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif;">
<span class="metin01" style="font-size: 12px;">Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu ve TRT işbirliği ile enerji tasarrufu konusunda halkımızı bilinçlendirmek ve ülkemizde yürütülen enerji tasarrufu çalışmalarının etkinliğini artırmak amacıyla TRT kanallarında dönüşümlü olarak yayınlanmak üzere enerji verimliliği ile ilgili 5 adet spot film hazırlanmaktadır. </span><br /><br /><span class="metin01bold" style="font-size: 12px; font-weight: bold;">Yayın Çalışmaları</span></div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
Binalarda ve ulaştırmada enerji tasarrufuna yönelik çeşitli , broşür ve kitapçıklar hazırlanarak, kamu kurumlarına, üniversitelere, belediyelere, valiliklere, enerji tasarrufu ile ilgili etkinliklerde katılımcılara dağıtılmaktadır<a href="http://195.142.146.202/bina/" target="_blank">.</a></div>
<div class="metin01" style="background-color: white; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 12px;">
KAYNAKÇA: http://www.eie.gov.tr/</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-41717645476385608002015-05-13T08:58:00.003-07:002015-05-13T08:58:50.566-07:00Işık Kirliliği Nedir ?<span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">Işık kirliliği nedir, nasıl önlenir?</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Yanlış yerde, miktarda, yönde ve zamanda kullanılan ışığın neden olduğu geniş, ışıldayan ışık kubbesine Işık Kirliliği denir. Özellikle büyük şehirlerimiz tehlike sinyali veriyor.Işık kirliliğinin 4 ana kaynağı vardır:</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">1. Kamaşan Işık :</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Kamaştırıcı ışığa yatay doğrultuda yayımlanan ışık neden olur.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Bu tür yayımlanan yatay ışık, kilometrelerce öteden görülebilir ve bizim karanlığa karşı adaptasyonumuzu azaltır. Kamaştırıcı ışık görüş mesafesini azaltarak sürücü ve yaya güvenliğini de tehlikeye sokar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Kamaştırıcı ışığı, yüzeyi aydınlatan ışık kaynağının şiddetini azaltarak hafifletebiliriz. Aydınlatılan yüzeyle ışık kaynağı arasındaki açı da bir diğer önemli faktördür. Yatay doğrultuda yayımlanan ışık yere yakın, havanın yoğun olduğu yerlerde, toz parçalarının ve geniş hava moleküllerinin etkisiyle ışığın saçılmasına neden olarak havayı ışıldatır. Bu durumda şehir gözlemcisinin, gökyüzüyle yıldızlar arasındaki karşıtlık azaldığından, yıldızları görmek için hayal gücü kuvvetli olmalıdır!</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">2. Işık Taşması:</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Işığın istenmeyen yere düşmesine ışık taşması denir. Tipik bir örnek olarak evlerimizin önünü ve arka bahçemizi aydınlatmakla yetinmeyerek, yatak odalarımızı bile aydınlatan cadde ışıkları verilebilir. Her ne kadar bazı ev sahiplerinin kendi mülklerini aydınlatma gereksinimleri azaldığı için bu iş hoşlarına gitse de, rahatsız edicidir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">3. Gökyüzü Işıldamaları :</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Atmosferdeki atom ve diğer taneciklerin bir sonucudur, fakat bu zayıf, doğal ışık atmosferdeki toz parçacıklarının ve gaz moleküllerinin ışığı saçmasıyla güçlenmektedir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Kar, gökyüzü ışıldamalarının %80'ini doğrudan gökyüzüne yansıttığı için bu olay mevsimlik bir olay olarak nitelendirilebilir. Şehirlerde doğrudan gökyüzüne yönlendirilmiş ışık kaynakları ile gökyüzü ışıldamaları birleşince, ışık kubbesinin parlaklığı ve menzili büyük oranda artar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">4. Aşırı Miktarda Işık:</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Belli bir işin yapılması için gereken aydınlatma miktarını aşan ışıktır. Fazla ışık her zaman iyi aydınlatma demek değildir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Işık Kirliliğinin Hızlı Büyümesinin Sebepleri</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Park, bahçe ve spor alanlarının aydınlatılmasında, estetik olduğu düşüncesiyle küresel lambaların kullanılması.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Işığın suçu engellediğine dair inanış.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Güçlü ışığın iyi aydınlattığına dair inanış.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Sosyal yaşamın geceye kayması.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Binaların iç aydınlatmasından taşan ışıklar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Turistlik tesislerin ve binaların dış cephe aydınlatmaları.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Işıklı reklam ve ilan panoları.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Umursamazlık ve Gereksiz Aydınlatmanın Kurbanları</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Yapılan bir araştırmaya göre kötü aydınlatmadan dolayı enerji kaybının neden olduğu zarar ABD'de her yıl 1-2 milyar dolardır. Bu değer Türkiye için yaklaşık 10 milyon dolardır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Ayrıca kötü aydınlatma yüzünden bilimsel yönden de nitelikli gözlemler yapılamamaktadır. Hatta bir çok gözlemevi bu nedenle kapatılmaktadır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Doğal hayat da kötü aydınlatmadan kendi payını almaktadır. Özellikle göçmen kuşlar, kötü hava koşullarında alçaktan uçarlarken, gökdelen ve deniz fenerleri gibi yüksek yapıların çekici ışıklarına kapılarak, etraflarında yorulup düşene kadar dönerler ya da doğrudan bu yapılara çarparak can verirler.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Denize ulaşmak için deniz ile kara arasındaki aydınlık farkını kullanan kaplumbağalar da ışık kirliliği sayesinde denize bir daha dönemeyerek hayatlarından olmaktadırlar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Avustralya'da yapılan bir araştırmaya göre de mercanlar, üzerlerine düşen aşırı ışık yüzünden kendilerine renklerini veren mikroskobik bitkileri reddetmekte, beyazlaşmaktadırlar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">Doğru Aydınlatma</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Gökbiliminde, gece gökyüzünün karanlık olması bir zorunluluktur. Yapay ışıklandırma gece gökyüzünün arka alanını parlatma eğilimindedir. Bu yapay parlaklık gökyüzünün görünümünü bozar. Birçok insan ilginç gökcisimleri bir yana, Samanyolu'nu bile görememiştir. Gece dış aydınlatmada kullanılacak lambalar bu bakımdan çok önemlidir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Çevreye en az zararla işini iyi yapan aydınlatmaya doğru aydınlatma denir. İyi aydınlatmada göz kamaştırıcı lambayı göremezsiniz; yalnızca aydınlatılan alanı görürsünüz. Gereksiz ve aşırı güç kaynakları kullanılmadığından iyi aydınlatmada gözü alan bir parlaklık oluşmaz. Böylece kentlerde ışık kirliliği de mümkün olan en az seviyede yaşanır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">Alınabilecek Önlemler</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Park ve bahçelerde dekoratif amaçlı kullanılan küre tipi armatürler yerine, bulundukları yatay düzlemin üst tarafına ışık saçmayan, perdeli aydınlatma lambaları kullanmalıyız.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Bina dış cephe, reklam ve ilan panolarının aydınlatılması yukarıdan aşağıya doğru yapılmalı.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Bazı park alanlarında çok kısa direklerin üzerinde çok yoğun ışıklı projektörler kullanılmaktadır. Bu tip projektörler en az 15 m yükseklikteki direkler üzerinde uygun açılarla yönlendirilerek kullanılmalı.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· İki yanında binaların bulunduğu cadde ve sokaklarda enine çelik halat askı sistemine takılan ve sadece yola ışık gönderen armatürler kullanılmalı.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Güvenlik amaçlı aydınlatmalarda harekete duyarlı, kendini otomatik olarak açan sistemler kullanmalıyız. Bu sistemler elle de kullanılabilmektedir. Böylece enerji giderimizi azalttığımız gibi ışığın caydırıcı etkisinden yararlanabiliriz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki göğü aydınlatma, suç işlemeyi engellemiyor. Suçun nedeni ışık ya da karanlık değildir. Suçlular gökte aranmamalıdır!</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· TSE standartlarını yeniden belirleyerek üretilecek yeni lamba ve armatürlere uygulamalıyız.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Hangi çeşit lambaların nerelerde kullanılacağını kurallara bağlayarak, yasal önlemler almalıyız.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Vitrin aydınlatmalarında zamanlayıcılar kullanmalıyız, ışık kaynakları gece 11'den sonra otomatik olarak kapanabilmeli.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Gözlemevlerimizin bulunduğu bölgelerde ışık kirliliğine karşı belli bir koruma alanı belirleyerek bu bölgeler için daha sıkı yasa ve yönetmelikler uygulamalıyız. Örneğin Arizona'daki Kitt Peak Ulusal Gözlemevi'nin ise 35 millik yarıçapa sahip bir çember koruma alanı bulunmakta.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Renk ayrımının önemsiz olduğu yerlerde düşük basınçlı sodyum lambalarını tercih etmeliyiz.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">Neden Düşük Basınçlı Sodyum Lambası ?</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Çünkü;</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· En verimli ışık kaynakları düşük basınçlı sodyum lambalarıdır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Harcanan enerji başına en az 3 kat daha fazla ışık üretirler. Böylece %30'un üzerinde enerji tasarrufu mümkündür.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Yüksek basınçlı sodyum lambaları gibi soluk ve bulanık ışık vermezler.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">· Düşük basınçlı sodyum buharlı lambanın ışık rengi altın sarısı olup, tek renkli bir ışınlamadır. Bu nedenle saçılan ışıklar tek bir filtre ile elimine edilebildiğinden, astronomik gözlem koşulları açısından da en iyi lamba grubu düşük basınçlı sodyum lambalardır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><span style="font-weight: 600;">Kayıplarımız</span></span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Amatör gökbilimciler dahil çoğu kişi gece gökyüzünün doğal halinin ve neler kaybettiğimizin farkındadırlar.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Işık kirliliği kentleşmenin kaçınılmaz bir sonucu değildir. Elbette caddeleri, sokakları, evlerimizin çevresini aydınlatacağız. Gökbilimciler de herkes gibi nitelikli aydınlatmaya ihtiyaç duyarlar. Sorun aydınlatmada değil, kötü ve savurgan aydınlatmadadır. Savurgan aydınlatma boşa giden enerji, boşa giden yakıt kaynakları, boşa giden vergiler ve boşa giden karanlık gökyüzüdür. Ayrıca boşa giden enerji üretilirken çevre kirliliği de yapmaktadır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Oysa kötü aydınlatmadan dolayı israf edilen paranın yüzde biri bile toplumu ışık kirliliğine karşı bilinçlendirmeye ayrılsa sorunun büyük bir kısmı çözülmüş olacaktır. Toplumu bilinçlendirmenin önemini fark eden Yunanistan ve Macaristan'da ilk ve orta öğretim öğrencilerine ve öğretmenlerine konunun önemini öğretmek, bilinçli ve duyarlı bir toplum yetiştirmek amaçlı çalışmalar devam etmektedir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Günümüzde birçok ülke ışık kirliliğini sınırlandırmak için yasal düzenlemeler yapma yoluna gitmektedir. Bu amaçla büyük gözlemevlerinin bulunduğu Kanarya adaları, ABD'deki Arizona, Maine ve Texas eyaletleri özel yasalarla koruma altına alınmıştır. Bunların amacı, ışığın nerede lazımsa orada kullanılması, gece güvenliğinin ve iyi görme koşullarının sağlanması, gökyüzünün karanlık kalması ve böylece enerjiden tasarruf edilmesidir.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Türkiye'de ışık kirliliğine karşı böyle bir uygulama şimdilik yok. Ama 1988 yılında kurulan Işık Kirliliği Çalışma Grubu çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Çalışmaların özellikle yoğunlaştığı kent Antalya'dır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Türkiye'nin en büyük gözlemevi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) için 1979-1986 yıllarını kapsayan yer seçimi çalışması sonunda, 2500 m yüksekliğindeki Antalya- Bakırlıtepe'de karar kılındığı zaman ışık kirliliğinden etkilenmeyen TUG, bugün genişleyen Antalya'nın ışıklarını doğrudan görmektedir. Bunun sonucu olarak da Bakılıtepe'den bakıldığında gök parlaklığı, doğal gök parlaklığına göre %27 daha fazladır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Doğru aydınlatmayla ışık kirliliğinin üstesinden gelinebilir. Fakat bir önlem alınmaz ve yerel yönetimler bu konuda duyarsız kalırlarsa, şehir çocuklarının çoğunun gece gökyüzünde ufuktan ufka uzanan Samanyolu'nu görme şansı olmayacaktır.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="color: navy; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">kAYNAK: Tubitak</span><span style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><br /><br /></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-51532027436017696602015-05-13T08:56:00.003-07:002015-05-13T08:56:42.422-07:00Işık Nedir<div style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-weight: 600;"><span style="color: royalblue;">Işık Nedir?</span></span></span></span></div>
<span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Fotoelektrik etkinin bulunmasından sonra bilim adamları, ışığın parçacıklara çok benzeyen davranış özellikleri gösterdiğini bir kez daha kabul etmek zorunda kaldılar. Öte yandan ışığın belirgin dalga özellikleri de göz ardı edilemiyordu. Böylece ışığın parçacık kuramı bu kez foton adıyla yeniden gündeme geldi. Ama ışığın girişim, polarılma ve kırınım gibi önemli özelliklerinin Fotonlara dayanan açıklaması henüz tam olarak yapılamamıştır.</span></span></span><span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><br /></span></span><span style="background-color: white; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Bugün bilim adamları ışığın hem parçacık, hem dalga gibi davrandığını kabul ediyorlar. Bu davranışlardan herhangi birini, örneğin ışığın dalga hareketini kanıtlamak üzere yapılan bir deney mutlaka bu amaca uygun sonuçlanır. Ama, ışığın fotan kuramına uygun olarak davrandığını göstermek üzere yapılan deneyler de bu kez bu beklentiyi doğrular.</span></span></span><span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><br /></span></span><span style="background-color: white; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"></span><span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Görüldüğü gibi, "ışık nedir?" sorusuna henüz tam anlamıyla doyurucu bir yanıt verilebilmiş değildir. Işığın bütün özelliklerini yalnızca dalga hareketiyle ya da yalnızca parçacıklarla açıklayabilir ek en azından şimdilik olanaksızdır.</span></span></span><span style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><br /><br /></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5481227446465635309.post-25879250242091321482015-05-13T08:56:00.001-07:002015-05-13T08:56:20.405-07:00Işık Yasaları<span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;"><span style="font-weight: 600;">Işık Yasaları</span></span></span></span><br />
<div style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Işığın davranış özelliklerini açıklayan ilk yasalardan biri yansıma yasasıdır. İS 1. yüzyılda yaşamış olan Eski Yunan bilginlerinden İskenderiyeli Heron, aynadan yansıyan bir ışık ışınının aynayla yaptığı gelme ve yansıma açılarının eşit olduğunu bulmuştu. Bundan yüzyıllar sonra Hollandalı fizikçi Willebrord Snell 1621'de ışığın çok önemli bir başka özelliğini saptadı. Saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama örneğin havadan cama ya da sudan havaya geçerken ışığın doğrultusu değişiyordu. Kırılma denen bu olayın nedeni, ışığın her saydam ortamdaki hızının farklı olmasıdır; örneğin ışığın sudaki hızı havadaki hızından daha azdır. Doğal olarak cam da ışığı kırar. Pencerenin dışındaki bir cisimden gelen ışık bir kez cama girerken, bir kez de camdan çıkarken kırılır. Çünkü ilkinde havadan cama, ikincisinde de camdan havaya geçerek iki kez ortam değiştirmiştir. Bu durumda cisimden gelen ışığın gözümüze ulaşıncaya kadar doğrultusundan iyice sapmış olması gerekir. Oysa camın iki yüzeyi birbirine paralel olduğu için, camdan çıkan ışık ışını cama giren ışıkla aynı doğrultuda yol alır. Bu nedenle, pencere ya da otomobil camı gibi düz bir camın arkasındaki cisimleri yer değiştirmiş olarak değil, gerçekten bulundukları noktada görürüz.<br />Ama camın yüzeyleri paralel olmadığı zaman içinden geçen ışık ışınlarının doğrultusu değişir. Demek ki camın yüzeylerine belli bir eğiklik verilerek, gelen ışık ışınlarını bir araya toplaması ya da birbirinden uzaklaştırması sağlanabilir. Bu amaçla biçimlendirilmiş camlara mercek denir. Işık ışınlarını bir araya toplayan yakınsak merceklerin en az bir yüzeyi dışbükey, ışık ışınlarını uzaklaştıran ıraksak merceklerin de gene en az bir yüzeyi içbükeydir. Mercekler gözlük, büyüteç, fotoğraf makinesi, mikroskop, teleskop gibi optik aygıtların temel öğelerinden biridir </span></span></span></div>
<span style="font-family: Verdana; font-size: 13px;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Üzerine düşen ışığın hemen hemen tümünü geçiren maddelere saydam, bir bölümünü geçirenlere de yarısaydam denir. Saydam olmayan maddeler gelen ışığın bir yandan öbür yana geçmesine izin vermediğinden bu cisimlerin arkasını göremeyiz. Bu tip maddeler ya bütün ışığı soğurduğu için donuk (mat) ya da bütün ışığı yansıttığı için parlak görünür.<br />Beyaz ışık kırıldığı zaman çeşitli renklere ayrılır. Bu olayın nedenini 1666'da İngiliz bilim adamı Sir Isaac Newton açıklamıştır. Nevvton bir güneş ışığı demetini karanlık bir odada bir prizmadan geçirdiğinde, bildiğimiz beyaz ışık cam prizmanın öbür yüzünden çıkarken mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı renkli ışınlara ayrılmıştı. Bu renkli ışın demetine tayf denir. Gene Newton'ın deneylerine göre, bu ışık tayfı tersine çevrilmiş ikinci bir prizmadan geçirildiğinde yeniden beyaz ışık demetine dönüşüyordu. Ama tayftaki renkli ışınlardan yalnızca biri, örneğin kırmızı ışık ikinci prizmadan geçirildiğinde hiçbir değişikliğe uğramıyordu.</span></span></span><br />
<div style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">Bu bulgulardan yola çıkan Nevvton, beyaz ışığın gerçekte gökkuşağındaki bütün renklerin karışımından oluştuğu sonucuna vardı. Beyaz ışığın prizmadan geçerken bileşenlerine ayrılmasının nedeni, yapısındaki her rengin değişik açılarda kırılmasıdır. Örneğin mavi ışınlar kırmızı ışınlardan daha büyük bir açı altında kırılır. TAYF maddesinde bu ilginç konuyla ilgili daha çok bilgi bulabilirsiniz.<br />Bir cismin rengi, tayfın hangi bölgesindeki ışınları yansıttığına bağlıdır. Bütün renkleri yansıtan cisimler beyaz, bütün renkleri soğuran ya da yutan cisimler siyah görünür. Beyaz ışıkla aydınlandığında en çok tayfın yeşil bölgesindeki ışığı yansıtıp öbürlerini soğurduğu için yeşil renkte görünen otlar da, içinde hiç yeşil bulunmayan bir ışıkla aydınlatıldığında pek az ışık yansıtacağı için siyaha yakın koyu renkte olacaktır.<br />Snell'in kırılma yasasını açıklamasından 40 yıl kadar sonra İtalyan fizikçi Francesco Grimaldi (1618-63) ışığın en önemli davranış özelliklerinden biri olan kırınım olayını buldu. Işığın kırınımını, bir sel yatağında akan suyun yolunun üzerindeki bir taşın çevresinden dolanarak akmasına benzetebiliriz. Işık da bir engelle karşılaştığında hafifçe bükülür ve keskin bir dönüş yapmasa da köşeleri açıktan dolanarak yoluna devam eder. Gene de birçok durumda ışığın düz bir çizgi boyunca yayıldığını kabul edebiliriz. Işık bu biçimde yayıldığında, bir yüzeydeki aydınlık ve karanlık bölgeler arasında belirgin bir sınır çizgisinin olması gerekir. Oysa titiz bir deney bunun böyle olmadığını gösterecektir. Noktasal denecek kadar küçük bir delikten geçerek karanlık bir odaya giren ışık bir ekran üzerine düşürüldüğünde, bu yuvarlak ışık lekesini çevreleyen kenar çizgisinin hiç de keskin olmadığı görülür. Ekrandaki ışıklı daire ile gölgeli bölümlerin arasında, aydınlık ve karanlık çemberlerden oluşmuş, bulanık görünümlü dar bir kuşak vardır.<br />Aynı şey gölgeler için de söz konusudur. Bir cisim ne kadar küçük bir ışık kaynağıyla aydınlatılırsa aydınlatılsın, ışığın cismin kenarlarında kırınıma uğraması nedeniyle gölgesinin sınırları hiçbir zaman çok keskin olmaz. Bu kırınım olayını açıklamanın tek yolu, ışığın mutlak olarak düz bir çizgi boyunca yayılmadığını, hafifçe bükülerek bir engelin köşesinden geçebildiğini</span></span></span></div>
<div style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">kabul etmektedir.</span></span></span></div>
<div style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">
<span style="font-family: Verdana;"><span style="font-size: x-small;"><span style="color: royalblue;">IŞIK KURAMI</span></span></span></div>
<span style="background-color: white; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Işığın yansıması, kırılması ve renklerine ayrılması gibi davranış özelliklerini ortaya koyan ilk çalışmalar, ışığın yapısını açıklığa kavuşturabilmeleri için bilim adamlarına çok değerli veriler sağlamıştı. Nitekim, kuramsal ve deneysel çalışmalarıyla bu konunun öncülerinden olan Newton, ışığın parçacıklardan ya da taneciklerden oluştuğunu ileri sürerek ışığın parçacık kuramı'm ortaya attı. Bu görüşe göre ışık parçacıkları minicik mermilere, ışık kaynağı da bu mermilerle yayılım ateşi yapan bir tüfeğe benzetilebilir. Ne var ki Nevvton'ın kuramı ışığın birçok davranışını açıklamakta yetersiz kaldı. Yansıma olayı bu kuramla açıklanabilirdi; ama kırılma olayını açıklayabilmek için ışığın sudaki hızının havadaki hızından daha büyük olduğunu kabul etmek gerekiyordu. Fransız fizikçi Leon Foucault' nun 1850'de çok sağlam bir deneyle bunun tam tersini kanıtlaması parçacık kuramının güvenilirliğini büyük ölçüde sarstı. Kaldı ki bu kuram Nevvton'ın zamanında bile bilinen kırınım olayını da açıklayamıyordu.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Newton ile aynı dönemde yaşamış olan Hollandalı bilim adamı Christiaan Huygens, parçacık kuramından birkaç yıl sonra, ışığın yapısını açıklayan yeni bir kuram geliştirdi. Eskiçağlardan beri fizikçiler bütün uzayın ağırlıksız, saydam ve esnek bir maddeyle dolu olduğuna inanıyorlardı. Huygens de ışığın dalga kuramı'nı geliştirirken "esir" denen bu maddenin varlığını temel almıştı. Bu kurama göre, havuza atılan bir taşın su yüzeyini dalgalandırması gibi, ışıklı bir parçacık da çevresini saran esirde her yöne dağılan bir dalga hareketini başlatıyordu. Işığın her zaman düz bir çizgi boyunca yayıldığına inanan Nevvton bu görüşe karşı çıktı. Bilinen bütün dalgalar, örneğin su ve ses dalgaları bir engelin çevresinden dolanabildiğine göre, dalgalardan oluşan ışığın da eğri bir yol izleyerek aynı şeyi yapabilmesi gerekirdi. Nevvton dalga kuramına bu savla karşı çıkarken kırınım olayını iyi değerlendirememiş ve ışığın da öbür dalgalar gibi gereğinde bükülebildiğinin bir kanıtı olduğunu fark edememişti. Ne var ki, ışığın dalga boyu çok kısa olduğu için bu bükülmenin sonuçlarını gözleyebilmek öbür dalgalara oranla çok daha güçtür.</span><br style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;" /><span style="background-color: white; font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;">Işığın dalgalardan mı, yoksa parçacıklardan mı oluştuğu konusu neredeyse 150 yıl tartışıldı. En sonunda İngiliz fizikçi Thomas Young, 19. yüzyılın başlarında yaptığı bir deneyle bu tartışmalara son verdi. Kesinlikle dalgalara özgü olan girişimin ışıkta da gözlendiğini ortaya koyan bu deneydejn sonra parçacık kuramı yavaş yavaş bilim dünyasından çekildi.</span><span style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><br /><br /></span><span style="font-family: Hind, sans-serif; font-size: 13px;"><br /></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/03472137186682392168noreply@blogger.com0