13 Mayıs 2015 Çarşamba

Dalton Kimdir?

John Dalton, 1766 yılında Manchester’de doğdu. 
Babası Quaker mezhebine mensup bir dokumacıydı. Quaker’lar 17. yüzyılın ortalarında İngiltere ve Amerikan kolonilerinde ortaya çıkan bir Hıristiyan tarikatıdır. Tanrı’yı kavrayabilmek için dinsel kurumlara, din adamlarına ve ayinlere gerek olmadığını savunuyorlardı. 
Dalton, Cumberland’da bulunan bir Quaker okulunun yönetimini üstlendiğinde henüz 12 yaşındaydı. Alışılmadık derecede parlak bir öğrenciydi. Daha çocuk sayılacak yaşta olmasına rağmen Newton’un Principia’sını hem de Latincesini okumuştu. Kendi tuttuğu günlüklerde belirttiği gibi buna benzer daha pek çok bilimsel kitabı da okumuştu.2 yıl sonra, kardeşiyle birlikte 12 yıl görev yapacağı Kendal’daki bir okulda öğretmenliğe başladı.10 yıl sonra da Manchester’e taşındı ve ömrünün geride kalan 50 yılını burada geçirdi. 

1787 yılında başlattığı bilimsel çalışmasının ilki, yaşadığı göl bölgesindeki iklim değişikliklerini inceleyen ve 200.000’in üzerinde kayıtın yer aldığı bir günce tutmaktı. Aynı yıl, atmosferdeki elektrik çalkantılarının etkisiyle gökyüzünde oluşan renkli şekillere, yani kutup ışığına tanık olmuştu. Kuzey yarıküredeki kutup ışığı olayları üzerine yazdıkları, kendi özgün düşüncesinin ilk ürünleri oldu. Matematik ve meteoroloji konularıyla da ilgilenmeye başlaması öğretmenliğinin ilk yıllarına rastlar. 
Kutup ışıkları üzerindeki araştırmaları sonucunda Yer’in magnetikliği ile kutup ışığı ışınları arasında bir ilişki olması gerektiği sonucuna vardı. Ona göre, kutup ışığı ışınlarının demire benzer bir yapıda olması mümkündü. Zira başka hiçbir madde magnetik değildir. Bu durumda atmosferin üst bölümlerinde mıknatıs çeliğinin bazı özelliklerine sahip bir akışkan bulunur. Bu akışkan, magnetik özelliklerinin etkisiyle silindir biçimli ışınlar durumunu alır. Meteoroloji alanında yaptığı araştırmaları sonucunda alize rüzgarlarının, Yer’in kendi çevresindeki dönme hareketinin ve sıcaklık farklarının etkisiyle oluştuğu sonucuna vardı. Oysa bu kuram daha kendisi doğmadan 1735 yılında George Hadley tarafından öne sürülmüştü. Barometre, termometre, nemölçü aleti, yağmur, bulutlar, atmosfer nemi gibi pekçok meteoroloji konusunda makaleler yazdı. Yağmurun, atmosfer basıncındaki değişiklikten değil, sıcaklığın düşmesinden kaynaklandığını belirleyen kişi oldu. 

Hem kendisinde hem de kardeşinde bulunan renk körlüğü üzerine diğer bilim adamları ile birlikte incelemeler yaptı. Bu renk körlüğü, özellikle kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edememe biçiminde ortaya çıkar. Bu kusur ilk kez Dalton’un gözünde saptanarak kendisinin de katıldığı çalışmalarla tanımlandığı için bugün ‘Daltonizm’ olarak adlandırılır. Bulduğu sonuçları 1794 yılında ‘Renklerin Görülmesine İlişkin Olağandışı Olgular’ başlıklı makalesinde açıkladı. 
O yıllarda İngiltere Kilisesi’ne bağlı olmayanlar Cambridge ve Oxford üniversitelerine alınmıyorlardı. Bu nedenle Presbiteryenler, Manchester’de New College’ı kurmuşlardı. Böylece papaz adaylarına ve halktan kişilere nitelikli öğrenim sağlanmış oluyordu. Dalton, New College’da bir süre matematik ve doğa felsefesi öğretmenliği yaptı. 
Henüz çözüme ulaşmamış olan bilimsel konuları kolayca belirleme becerisine sahip bir kişi olduğu gibi çeşitli konular üzerinde araştırmalar örgütleme yeteneğine de sahipti. Bir takım verilerden kolayca kuram çıkarabiliyordu. 
Bilim dünyasını etkileyen ürünlerini kimya çalışmalarında gösterdi. Aslında kimya araştırmaları alanında bir deneyimi yoktu. Buna rağmen çalışmalarında sezgi gücünü ve bağımsız düşünme yeteneğini kullandı. Mevcut olgulardan hareket ederek bir kurama ulaşma becerisini kimya için de kullandı. 
Gazlar üzerinde yaptığı ilk çalışması sonucunda kendi adıyla tanınan yasayı buldu. Buna göre, değişik gazlardan oluşan bir karışımın toplam basıncı, bileşimde yer alan gazlardan her birinin tek başına uyguladığı kısmi basınçların toplamına eşittir. Aynı deneylerden, gazların mutlak sıcaklıklarıyla doğru orantılı olarak genleştiklerine ilişkin yasayı da geliştirdi. Bütün bu çabaları sonucunda elde ettiği bulgulardan yola çıkarak gazların suda çözünürlüğünü kanıtlayan ve yayınım hızlarını belirleyen yeni deneyler yaptı. 
Atmosferin yapısına dair araştırmaları sonucunda, kimyasal bileşimin 4.500 m. yüksekliğe kadar sabit kaldığını saptadı. 
1800 yılında Manchester Edebiyat ve Felsefe Derneği’nin sekreterliğini üstlendi. Burada hem halka açık olarak hem de özel olarak matematik ve kimya dersleri veriyordu. 
1803 yılında kimyasal elementlerin gösterilmesine ilişkin bir simgeler sistemi geliştirdi ve elementlerin bağıl atom ağırlıklarını saptayarak bunları bir tablo halinde düzenledi. 
Kimyasal bileşiklerin, elementlerin ağırlıkça belirli basit sayısal oranlarda birleşmeleriyle oluştuğunu ileri sürdü. Bu görüş, daha sonra belirli ve katlı oranlar yasalarının geliştirilmesine temel olacaktır. 

En önemli çalışması atom konusunda olmuştu. Ona göre tüm elementler, atom denilen aynı ağırlığa ve aynı yapıya sahip olan çok küçük ve bölünmez parçacıklardan oluşur. Bu görüşlerini 1808 yılında yayınladığı ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabında belirtmişti. Kitabın tamamı 900 sayfadan fazlaydı ve atom konusu sadece 5 sayfa tutuyordu. Ama bilim dünyası modern atom anlayışına yakın bir düşünüş tarzıyla ilk kez karşı karşıya kalıyordu. Kitabında belirttiğine göre, bir hidrojen parçacığını yaratmaya ya da yok etmeye kalkmak, güneş sistemine yeni bir gezegen katmaya ya da var olan bir gezegeni yok etmeye yeltenmekle birdir. Aslında atom fikri eski Yunanlılardan beri bilinen bir olguydu. Dalton’un katkısı, bu atomların göreli olan büyüklükleri, karakterleri ve bir araya geliş süreçleri üzerinde düşünmekti. Örneğin hidrojenin en hafif element olduğunu biliyordu. Bu nedenle ona bir değerinde atom ağırlığı vermişti. Suyun 7 parça oksijenden ve 1 parça hidrojenden oluştuğuna inanmıştı. Bu yüzden oksijene 7 değerinde bir atom ağırlığı öngördü. Elbette bu tahminleri oksijende olduğu gibi doğru değildi. Ama prensibi doğruydu. 

1817 yılında Felsefe Derneği’nin başkanlığına getirildi. Bu unvanını ölünceye kadar koruyacaktır. 
3 cilt ve 900 sahifeyi bulan ‘Yeni Kimya Felsefesi Sistemi’ adlı kitabı, yöntem olarak bağımsız ve tamamen özgündü. Dalton, başka bilimadamlarının yaptıkları çalışmalardan yararlanmak için oldukça çekingen davranmıştı. Kendi bilim adamlığını sık sık sorgulamış ve pek çok yanılgısını belirtmiştir. 
Çok az dostu vardı. Hiç evlenmedi. 
1822 yılında Royal Society’nin üyeliğine seçildi.1826 yılında bu derneğin Altın Madalyası’nı kazandı. İngiliz Bilim Geliştirme Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. 
Dalton özel yaşamında da Quaker’ların mütevazı davranış kurallarını uyguluyordu. 1826 yılında bir Fransız kimyacı onunla tanışmak için Manchester’e geldi. Ünü bu kadar yaygın olan Dalton’u büyük bir enstitü binasında bulacağını sanmıştı. Sora sora şehrin arka sokaklarından birinde bulunduğunu öğrendi. Oraya varınca küçük çocuklara temel aritmetik dersleri verdiğini gördü. Oldukça şaşırıp Bay Dalton’la mı karşı karşıya olduğunu sordu. Zira aritmetiğin ilk 4 kuralını küçük bir çocuğa öğreten bu kişinin Avrupa’da nam salan kimyacı olduğuna inanamıyordu. Ama Dalton, aradığı kişinin kendisi olduğunu söyledi. Küçük çocuğun aritmetiğini düzeltinceye kadar biraz oturmasını rica etti. 

1844 yılında öldü. Tabutunu 40.000 kişi seyretti. Cenaze alayının uzunluğu üç kilometreyi geçmişti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder