10 Mayıs 2015 Pazar

Sol Ayağım Kitap Özeti

Christy Brown Sol Ayağım kitabında aslında kendi hikayesini anlatmaktadır. İrlandalı edebiyatçının önemli isimlerinden biridir. Beyin felci geçirerek dünyaya merhaba demiştir. Yazarın sol ayak parmaklarıyla yazmayı, resim yapmayı, daktilo kullanmayı öğrenmek içinçocukluğunda gösterdiği mücadeleyi anlatmaktadır. Bu tarzda yazdığı diğer bir kitabı “Down All The Days” en çok satan kitaplar arasına girmiştir.
Sol Ayağım; Christy Brown’ı Daniel Day-Lewis’in canlandırdığı, çok başarılı bir filme konu edinilmiştir.
“Sürükleyici, eğlenceli ve ilham verici”
– Irish Times-
“Erdemli ve hiçbir şekilde yozlaştırılmamış bir cesaret öyküsü”
– Sunday Times-
“Modern zamanın edebi başyapıtlarından biri”
– Irish Times-
ÖN OKUMA:
“A” Harfi
5 Haziran 1932′de, Rotunda Hastanesi’nde doğdum. Benden önce dokuz, benden sonra ise on iki tane çocuk vardı, yani ben ortanca grubuna giriyordum. Toplam yirmi iki tane çocuğun on yedisi yaşadı ve dördü bebekken öldü, hayatta olan on üçü hâlâ ailenin devamını sağlıyorlar.
Bana anlatıldığına göre, benimki zor bir doğum olmuş. Annem de ben de neredeyse oluyormuşuz. Bütün yakınlar hastanenin dışında sıralanmış, sabahın erken saatlerine kadar iyi haberler gelmesi için dua ederek beklemişler.
Doğumun ardından annem, birkaç haftalığına kendisini toparlasın diye eve gönderilmiş ve ben o süre boyunca annemsiz hastanede tutulmuşum. Annem yeterince iyileşip beni vaftiz ettirmek için kiliseye götürünceye kadar, orada isimsiz olarak kalmışım.
Benle ilgili bazı sorunlar olduğunu ilk fark eden annemmiş. O zaman dört aylık kadarmışım. Beni ne zaman beslemeye çalışsa, kafamın kendiliğinden arkaya doğru düştüğünü fark etmiş. Eliyle boynumun arkasına destek yaparak düzeltmeye çalışıyor; fakat kafam elini çektiği anda düşüyormuş. Bu ilk uyarı işaretiymiş. Yaşım ilerledikçe diğer kusurların da farkına varmış. Ellerimi neredeyse her zaman sıkılı ve arkaya doğru bükük olduğunu görmüş. Ağzım biberonun meme ucunu kavrayamıyormuş, çünkü çenem o yaşta bile sımsıkı birbirine kilitlendiğinden, ağzımı açmak imkânsızlaşıyormuş veya çenem aniden gevşeyip sarkarak, bütün ağzım bir tarafa çekiliyormuş, Altı aylıkken etrafımda bir yastık dağı olmaksızın oturamıyormuşum; on iki aylıkken durum aynıymış.
Bundan dolayı çok endişelenen annem, endişelerini babama anlatmış ve hiç gecikmeksizin sağlık konusunda danışmak için karar almışlar. Beni hastanelere ve kliniklere götürmeye başladıklarında bir yaşının üzerindeymişim, benimle ilgili kesinlikle bir sorun adını koyamadıkları veya anlayamadıkları; ama oldukça gerçek ve rahatsız edici bir şeyler olduğu konusunda ikna olmuşlardı.
Beni gören ve inceleyen doktorların neredeyse hepsi, beni çok ilginç ama ümitsiz bir vaka olarak değerlendirmişler. Birçoğu anneme kibarca benim zihinsel engelli okluğumu ve bu şekilde kalacağımı söylemişler. Önceden beş sağlıklı çocuk yetiştirmiş genç bir anne için bu ağır bir darbe olmuş. Doktorlar kendilerinden o kadar eminlermiş ki; annemin benimle ilgili duyduğu inanç onlara neredeyse bir münasebetsizlik gibi görünüyordu. Onu, benim için hiçbir şey yapılamayacağına inandırmışlardı.
O, bu gerçeği reddetmişti, tedavi olamayacağım, kurtarılmayacağım, hatta umutsuz olduğum gerçeğini. Doktorların ona söylediği gibi bir embesil olduğuma inanmıyor ve inanamıyordu. Annemin, vücudum sakat olsa da zekâmda bir sorun olmadığına dair inancını destekleyecek bir kanıt parçası bile kalmamıştı bu dünyada. Bütün doktorların ve uzmanların söylediklerine rağmen, kabullenememişti. Nedenini bildiğine inanmıyorum. En ufak bir şüphe kırıntısı hissetmeksizin, sadece biliyordu.
Doktorların benden ümidi kesmesini veya başka bir deyişle benim bir.insan olduğumu unutmasını, hatta benim sadece beslenecek, yıkanacak ve tekrar bir kenara bırakılacak bir şey olduğumu söylemenin dışında hiçbir şekilde yardım etmediklerini gören annem, o noktada meselelerle kendi ilgilenmeye karar vermiş. Ben, onun çocuğu ve bu ailenin bir parçasıydım. Her ne kadar bedenen arızalı olsam ve anlama zorluğu çeksem de, bana diğerlerine davrandığı gibi davranmaya, misafirler varken asla söz edilmeyen arka odadaki “tuhaf şey” olarak kalmamama karar vermişti.
Bu gelecek yaşamımla ilgili çok Önemli bir karadı. Annemin, yapacağım tüm savaşlarda her zaman yanımda olacağı, yenileceğimi hissettiği zamanlarda ise bana güç vereceği anlamına geliyordu.
Ama bu onun için pek kolay değildi, çünkü akrabalarım ve arkadaşlarım aksine bir karar almıştı. Onlar, kibarca ve cana yakın davranılmamı ama ciddiye alınmamam gerektiğini ileri sürmüşlerdi. Bu bir hala olacaktı. “Kendi iyiliğin için,” dediler ona; “diğerlerine bakacağın gîbi bu çocuğa bakma, sonunda sadece senin kalbin kırılır.” Benim için ne büyük bir şans ki, annem ve babam onların çoğuna karşı koydular. Bunun yanında annem sadece benim geri zekâlı olmadığımı söylemekle yetinmiyordu, bunu kanıtlamak da istiyordu. Bu, duyduğu şiddetli sorumluluk duygusundan değil; sevgisinden kaynaklanıyordu. Bu kadar başarılı olması da bu yüzdendir.
KİTABIN ÖZETİ:
Chrısty yirmi üç kardeşli ailenin bir çocuğudur. Chrısty dört aylıktan sonra farklı gelişmeler göstermiştir.Boynu hep arkaya düşüyor,bilekleri geriye kayıyordu.Bu sorunları ailesi kendileri çözmeye çalıştılar. Ama başarılı olamadılar. Chrısty bir yaşına geldiğinde doktora gittiler.Doktorlar çocuğun beyinsel özürlü olduğunu söylediler.Ailesi çocuklarının özürlü olduğunu kabul etmek istemiyordu.Beş yaşına kadar Chrısty hep böyle yaşadı.
Tepki veremiyor,konuşamıyor,yürüyemiyordu.Derken Chrısty bir akşam herkes evde otururken ders yapan kardeşi Mona’nın elinden sol ayağıyla kalemi aldı ve karalama yapmaya başladı.Ailesi ve kendisi de bu harekete şaşırmıştı.Annesi Chrısty’le ilgileniyor ve ona alfabe öğretiyordu.Bir gün eve grip olan kardeşi Mona’yı tedaviye mahalle doktoru gelmişti . Chrısty’ni yazı yazarken görmüş ve oldukça şaşırmıştı.Sol ayağı Chrısty’nin herşeyiydi.Her ihtiyacını onunla karşılıyordu. Chrısty’nin bir arabası vardı.Bununla kardeşleriyle beraber dışarı çıkabiliyordu.
Bir gün arabası kırıldı ve Chrısty sürekli evde oturmaya başlamıştı.Chrısty artık sürekli düşünüyor ve kendi halinden nefret ediyordu; dış görüntüsünden ve insanların ona bakışlarından. Chrısty oniki yaşına geldiğinde annesi birdaha doğum yaptı ve onun için hastanedeydi. Chrısty’e bakmak için eve bir kız geliyordu .Chrısty kıza aşık oldu.Kız Chrısty’ni sakinleştiriyor ve çevresiyle ilişkisini kolaylaştırıyordu.Ayrıca resim yapma hobisini kazandırmıştı.Fakat Chrısty onbeşine geldiğinde caddelerindeki Jenny’e aşık oldu.Fakat Jenny,Chrısty’le ilgilenmiyordu . Chrısty bunun görüntüsünden dolayı olduğunu biliyordu.
Chrısty her geçen gün daha da içine kapandı.Kardeşleri evleniyor ve çocukları oluyordu.O ailesinden uzaklaştığını hissediyordu.On yedi yaşındaydı ve artık sürekli resim yapmaktan sıkılmıştı.O yüzden küçük hikayeler yazıyordu.Bir gün ailesi Chrısty’ni zar zor bulduğu parayla seyahate gönderdi.Bu seyahatte Chrısty gibi özürlü çocuklar vardı.Chrısty burada kendisi gibi insanlarla vakit geçirdi.Kiliselere gidip iyileşmesi için dualar etti.Chrısty burada kendisine güven duymaya başladı.Bir haftalık seyahatten sonra eve geldiğinde yine eski Chrıstyndi.Yine kendi halini düşünüyordu.Yine böyle bir gündü eve bir adam geldi.Bu küçükken Chrısty’ni görüp sol ayağını kullanmasından çok etkilenen doktordu.Chrısty’ne yardım edebileceğini fakat tedaviye cevap verebileceğini anlamak için onu Londraya göndermek istemişti.
Chrısty ve ailesi bu beklenmedik olay karşısında oldukça sevinmiş ve Chrısty düzelebileceğini öğrenince kendisine özgüveni gelmişti.Ama önce Londraya gidildi . Chrısty’nin tedaviye yanıt verebileceği anlaşıldı.Chrısty geri döndü ve fizik tedavisine başladı.Artık hergün kliniğe tedaviye gidiyordu.Chrısty’nin homurdanmaları bir süre sonra konuşmaya çevrildi .Artık konuşabiliyordu.Chrısty kendi hayat hikayesini yazmaya başlamıştı.Kitabı yazarken doktorundan yardım alıyordu.Çünkü o da oyunlar yazıyordu.Doktoru Chrısty’nin daha iyi bir şekilde yazabilmesi için bir hoca tutmuştu.Chrısty kitabının yarısını bitirmişti.Doktoru beyinsel özürlüler semineri olacağını ve Chrısty’nin kitabını burada okumasını istedi. Chrısty’de kabul etti.Chrısty seminerde yazdıklarını okudu.O gecede ailesi,doktorları ve izleyen seyirciler Chrısty’le gurur duydular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder